Paylaş
Biz, dört ayaklılar, hep birlikte isyan ettik.
Birileri ‘‘Kuzuların Sessizliği’’ adıyla film çevirdi diye, başka birileri sandı ki, yalnız kuzular değil, koyunlar ve koçlar da ilelebet sessiz kalacak.
Ama, bayramın birinci gününde başkaldırdık.
Hep birden. Kurbanlık bütün ayaklılar.
Develere, boğalara varıncaya kadar.
İsyanımızın bilançosu, karşı taraftan bir günde tam 1111 kişinin yaralanmasıdır.
Bizi kesmeye çalışırken kendi ellerini, kollarını, parmak ve ayaklarını kesenler...
Tos vurup bacaklarını kırdıklarımız.
Deve tekmesi yiyenler...
Boynuz ucuyla gözlerini çıkardıklarımız.
İki yüz kiloluk boğaların altında kalıp ezilenler...
Daha neler de neler.
Zayiat listesi artabilir. İlk isyan, sonraki isyanlar da neler olabileceğinin göstergesidir.
Böyle olduğu içindir ki, ilk gündeki bu görüntünün ardından, şimdi bayramın son gününde vermek istediğimiz bazı mesajlar var.
Kendimiz iki ayaklı değiliz; ama vereceğimiz mesajların, dört ayaklılardan çok iki ayaklılara yarayabileceğini düşündük.
Madem ki bugünlerde koskoca devlet adamları bile kuzu masallarıyla bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar, o halde koyunların vereceği öğütlerin de bir ağırlığı olmalı.
Birinci öğüt, karşınızdakileri dört ayaklı olarak da görseniz, onların günün birinde ayaklanabileceklerini akıldan çıkarmamanızdır. Mor koyunlar, hep mor koyun kalmaz.
İkincisi, dört ayaklı da olsalar, canlıları sonuna kadar uyutmak ve aldatmak mümkün değildir. Bizi kurban etmeden önce gözlerimizi bağlıyor, bıçağın tersiyle boğazımızı okşuyor, başucumuzda dualar edip yaptığımız işe kutsallık vermeye çalışıyorsunuz da, ne oluyor? Olanları fark etmiyor muyuz? Üç ayağımızı bağlasanız bile, rahat can çekişmemiz için serbest kalan dördüncü ayakla can alamaz mıyız?
Üçüncü olarak, akıl dışı davranışları bırakıp her işi usulüne ve bilimine uygun olarak yapmaya bakın. Yoksa, siz zararlı çıkarsınız ve dualar, niyazlar işe yaramaz. Et ve Balık Kurumu'nun kombinalarını kapattınız ve hayvanları bilimsel usullerle kesme yollarını bıraktınız da, ne oldu? Bıçağı olan kasaplığa kalkıştı. Yalnız kendi kollarını, bacaklarını kesmekle kalsalar, yine iyi. Ama arada, uğruna bunca yönetmelik çıkarıp kavgalar ettiğiniz kurban derileri de parçalanarak işe yaramaz hale geldi.
Son öğüt de şu: Bu bayramı yalnızca 1111 yaralıyla atlattığınıza şükredip çıkarılacak derslerden yararlanmaya çalışın.
Yoksa, bir gün sizi de kurban ederler.
Üstelik bunu o kadar iyi, o kadar temiz yaparlar ki, kendilerine bir şey olmadığı gibi, siz de kurban edildiğinizi fark etmezsiniz.
Paylaş