Paylaş
Büyük ‘‘show’’un yankıları uzun sürecek. ‘‘Nefes kesici ihale’’ deki rakamlar herkesi etkilemişe benziyor. İhalenin bitiş fiyatını duyanlar ‘‘İyi para!’’ demekten kendilerini alamıyorlar.
Sanki satılanın gerçekte kaç para ettiğini biliyorlaşmış gibi.
Daha doğrusu, hisselerin yüzde 51'ini satışa çıkaranlar, kuruluşun gerçek değerini hesaplayıp da ilan etmişlermiş gibi.
Böyle olunca, kimse çıkıp ‘‘Yahu, kaça satılması gerekiyordu da, bu fiyata satıldı?’’ diye soramıyor. Çünkü, satış bedelinin iyi mi, kötü mü olduğu, yani yapılanın açık artırma mı, yoksa kapalı eksiltme mi sayılacağı ancak gerçek değer bilinirse belli olur.
Şimdi ortaya çıkan rakam, şu sırada yatırımcıların, kendi başlarına ya dış katılım ya da krediye güvenerek göze alabildikleri rakamdır.
O kadar.
Başka bir şey değil.
Hele, Petrol Ofisi'nin gerçek değeri hiç değil.
O Petrol Ofisi ki, en az 2 milyar 100 milyon dolarlık gayrımenkulüyle, 5.640 akaryakıt istasyonuyla, Aliağa'daki yıllık 170 bin ton kapasiteli madeni yağ ve gres üretim tesisiyle ve yılda ortalama 22 trilyonluk net kârıyla, Cumhuriyetin 75 yılda yarattığı en büyük kuruluşlardan biridir.
Üstelik, ekonomideki ve ulusal savunmadaki yeri bakımından, tıpkı Anayasa Mahkemesi'nin Türk Telekom konusunda söylediği gibi, ancak yüzde 49'u satılabilen bir kamu anonim şirketi niteliğiyle kalması gerekirken, yüzde 51'i satışa çıkarılarak özelleştirilmesi de yanlıştır.
Böyle bir kuruluşun, 4046 sayılı Özelleştirme Yasası'nın en önemli gereğini yerine getirmeden, yani nesnel değer tespiti yapıp kurumu içten ve dıştan bilenlerin tartışmasına açmadan, Rekabet Kurulu'nu atlayarak ve televizyonlarda göz boyayarak ihaleye çıkarılması kimseyi kandıramaz.
Şeffaflık bu mudur?
Petrol Ofisi'nin ne olduğu, tanesi 2 milyar 600 milyon liraya satılan ve ancak ‘‘gizlilik sözü’’ üzerine teslim edilen iki dosyayla anlatılmıştır.
Kamuoyuna değil, sadece taliplere.
Orada 31 Mart 1998 itibariyle sunulan rakamlar da gösteriyor ki, Ofis'in aktifinde ayrıca nakit, banka hesabı, anında paraya çevrilebilecek çek vesaire olarak 174 milyon dolarlık ek bir değer de var. Dolayısıyla, ihalede söz konusu edilen rakamdan bunu düşmek ve yanıltmayı hemen düzeltmek gerekmez mi?
Böyle rezalet görülmemiştir.
Büyük bir ulusal varlık, hesapsız kitapsız satılıyor ve ülkenin en önemli sendikalarından olan Petrol-İş aylardır bildiriler, broşürler, raporlar yayınlıyor, rakamları ortaya döküyor; gazetelerde, televizyonlarda tık yok.
‘‘Canım, sendikalar, düzenleri bozulsun istemiyor; Ofis, boğazına kadar siyasal kayırmacılığa gömülmüş; benzin istasyonlarının kimlere nasıl verildiği malum!’’ diyerek yapılanı haklı göstermeye çalışmak, olayın özündeki yanlışlığı ortadan kaldırmaz. Kamu kuruluşlarını düzeltip özerkleştirmek ve daha da verimli kılmak varken, hangi temele dayandığı bilinmeyen yarışma bedelleriyle elden çıkarmak ne kamu görevi sorumluluğuna sığar, ne de hukuka.
Devlete benzincilik yakışmıyor da, haraç-mezat satıcılık pek mi yakışıyor?
Paylaş