Paylaş
BİRİNCİ Ulusal (yani AB'li) Program'la yine gündeme geldi; herkes soruyor: ‘‘Avrupa bizi beğenip üyeliğe alacak mı, almayacak mı?’’ ‘‘Almayacak’’ diyenler, ‘‘zaten din ve kültür...’’ sözleriyle başlayarak kestirip atıyorlar. Siyasal ve ekonomik nedenlerden bile önce.
Oysa, handikap sayılabilecekler arasında, din ile kültürü de aşan daha kapsamlı bir etken var: Türk imgesi.
‘‘İmge’’ sözcüğü, bal gibi Türkçe olan ve ‘‘işaret’’ anlamına gelen ‘‘im’’den türetildiği halde, Frenkçenin ‘‘image’’ına benzetildiği için kimilerince pek sevilmez. İsterseniz, ‘‘Türkiş’’ olsun diye ‘‘imıç’’ ya da ‘‘imaj’’ deyin; ama bilin ki, önemli bir kavramın adıdır; bir şeyden söz edilince zihninizde ilk uyanan sembolik resim yahut simgesel anlamdır imge.
‘‘Türk’’ denince Avrupa Birliği'ndeki insanların aklına hemen nelerin geldiği önemli. Çünkü Avrupa Birliği, tanımı gereği, demokrasiyle yönetilen ülkeler topluluğudur; dolayısıyla, Parlamento'su başta olmak üzere organlarının çoğu, derece derece, halk yığınlarının oylarıyla oluşur; tutumlar, ister istemez, yaygın ‘‘Türk imgesi’’nin etkisindedir.
Güliz Ger, Bilkent Üniversitesi'nin İşletme Bölümü'nde pazarlama doçenti. Öyle anlaşılıyor ki, Türk ürünlerinin nerede, nasıl pazarlanabileceğini araştırırken bir anket yapmış. Sonuçlarını kısaca EkoPol Dergisi'nin Ocak-Mart 1999 sayısında açıklamıştı. 110 Amerikalı ve 550 Avrupalı denetle yapılan bir anket. Hepsi, üniversite öğrencisi; öyle sıradan, kara cahil kişiler değil.
‘‘Türkiye'nin imgesi en çok hangi ülkelerinkine benziyor?’’ denince, akıllarına Yunanistan'la Mısır, Cezayir, Fas, Irak, İran, Suriye gibi ülkeler gelmiş; ‘‘tutum’’ sıralamasında da sondan ikinciyiz: Tek Cezayir, arkamızda.
İlk akla gelip onlarla ortak imgemizi oluşturan şeyler nelermiş? Güneş, doğa falan dışında, Haçlı Seferleri, Osmanlılık, Arap kültürü ve birbirine benzeyen ‘‘tuhaf’’ gelenekler. Sonra, çarşaflı kadınlar, bıyıklı erkekler, köylüler, tozlu yollar, hamam ve Geceyarısı Ekspresi. Arkasından, belirsizlikler: ‘‘Doğulu mu, Batılı mı?’’ sorusu, zayıf demokrasi, dengesiz toplum, kadın-erkek eşitsizliği, insan hakları sorunu.
İşin tuhafı, yüksek lisans öğrencisi İpek Bozdağ'ın yaptığı çalışmada da, öğrencilerimizin zihinlerindeki Türkiye imgesi Batılılarınkinden pek farklı çıkmıyor; belki daha da olumsuz: Doğu-Batı karışımı bir Ortadoğululuk, gösteriş meraklısı, özentili, asık suratlı, başkalarına ve çevreye saygısız, hatta tembel bir halk...
Batılılar bile bizi ‘‘çalışkan’’ bildiği halde.
Dıştaki ve içteki imgelerin AB ile ilişki açısından önemi, sanıldığından büyüktür. Çünkü, imge olumsuz olunca, onun yaratabileceği öbür olumsuzlukları gereksiz ve bol ödünle onarmaya çalışırsınız. Nitekim, başka zihinlerindeki imgelere ağırlık verip kendi olumsuz imgelerine de tutsak düşenlerimiz yabancılara karşı Kıbrıs, Ege, Güneydoğu konularında pek cömerttirler.
İmgenizi, daha doğrusu kendinizi düzeltmeden görüşme masasına salakça oturmanın tehlikesi buradadır.
Paylaş