Paylaş
MANTIK açısından, sözcüğün ‘‘eşitliksizlik’’ biçiminde olması gerekirdi; ne var ki, dilin mantığı bazen başka olabiliyor. Belki de, kavramın sözcüğünü böylece yuvarlayıvermemiz, onu sıradan, günlük, alelade bir olgu saymamızdan, adını pek anmayışımızdandır. Gitgide dengesizleşen toplumlarda, eşitsizlik hava gibi her yerde bulunan ve her saniye solunan bir durum olunca, ondan pek söz edilmemeye başlanır.
Buna karşılık, eşitlik, yokluğu hep duyulan, her yerde ‘‘hazır ve nazır’’ olması özlenen, ama hiç ortalıkta görülmeyen bir kavram olduğu için, Allah'ın adı gibi, o da hiç dillerden düşmez.
Şimdi, ‘‘erteleme ve şartlı tahliye’’ gibi sözleriyle örtülen son af girişimi dolayısıyla eşitlik yine dillerde. Yasanın, Cumhurbaşkanı'nca da defalarca belirtildiği gibi, eşitliğe uymadığı kesin.
Tuhaf olan, insanların, suçlara ilişkin değer yargıları yüzünden, afta eşitliğin gözetilmeyişini doğal karşılaması. Falanca cezayı af kapsamına alıp filancayı dışta bırakma düşüncesi, şaşılacak kadar yaygın. Ceza kavramının özüne ters düşen bu yaklaşım Anayasa'da bile var: çok kötü, çok zararlı sayılan bazı suçlarda af yasak.
Oysa, suçların kötülüğü ve zararlılığı zaten cezaların ağırlığıyla ölçülendirilmiştir. Çok yatılan suçlar var; hiç yatılmayan, paraya çevrilen, tecil edilebilenler de. Af veya şartlı tahliye olacaksa, bu ölçülendirmeye ve her ceza için eşitlik ilkesine uygun olmalı, ama ‘‘şu kadar yıl’’ değil, ‘‘şu oranda’’ indirim biçiminde yapılmalı. Başka türlüsü, Meclis'in yargı yerine geçip bazı suçları ağır, bazılarını da hafif cezalandırması anlamına geliyor.
Parlamento, Anayasa değişikliği yapıp yasakları kaldırma ve eşitlik ilkesine tam uyan bir yasa çıkarma cesaretini gösteremedi. Cumhurbaşkanı'nın, önüne ikinci kez gelen metni Anayasa Mahkemesi'ne göndererek eşitsizliği giderme olanağı var. Ama, parlamentonun kendisine oynamak istediği oyuna gelmek ve ‘‘herkesi salıveren kişi’’ durumuna düşmek istemeyebilir.
O zaman, yasadaki bu sakatlık aftan yararlanmayanların mahkemelerde itiraz haklarını kullanmaları yoluyla Anayasa Mahkemesi önüne gelecek demektir.
Acı olan, aftaki eşitsizliğin ceza çekişteki eşitsizliğe eklenmesidir.
Son olaylar, cezaevlerindeki derbederliği şiddet yönünden olanca açıklığıyla ortaya koydu. Ama başıboşluğun bir başka boyutu var ki, eşitsizlik laçkalığı orada da kendisini gösteriyor: Varlıklı tutukluların lüksü.
Özgür olmayanlar arası eşitsizlik, özgürlükteki eşitsizlikten daha yaralayıcıdır. Bazı tutuklular kalabalık koğuşların sıkıntılı ortamında kıvrılıp yatacak yer bulamazken, başkalarının kendi odalarını televizyondan buzdolabına her türlü kolaylıkla donatabilmeleri ne demektir?
Çoğu toplumdaki eşitsizlikten kaynaklanan suçların cezalandırıldığı yerde bile eşitsizliği sürdürmek, ancak boğazına kadar eşitsizliğe batmış toplumlara özgü olsa gerek.
Paylaş