Mümtaz Soysal: Ege'nin yarısı

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

YUNAN Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu, temmuz başlarında ‘‘Ta Nea’’ya verdiği bir demeçte ‘‘Türkler Ege'nin yarısını istemesin!’’ demişti.

Bu, Sayın Ecevit'in endişelerine yanıt olarak söylenmiş bir sözdü. Türkiye Başbakanı, Yunan tutumunun Ege'yi ‘‘kapalı deniz’’e dönüştürme amacı güttüğünü ileri sürmüştü. ‘‘Böyle bir korkunun var olması ya da olmaması bir yana,’’ diyordu Yunanlı Bakan, ‘‘sorunun çözümü için ‘Ege'nin yarısını istiyoruz' derlerse, gayet tabii ilişkilerimizde beton duvarla karşılaşırlar.’’

‘‘Beton duvar’’ın ne olduğu yavaş yavaş anlaşılıyor. Yunanlılar, Ertuğrul Özkök’ün geçenlerde sıraladığı askeri sorunlarda bile diyaloğa yanaşmıyorlar. Siyasal alanda ise, tek sorun olarak belledikleri kıta sahanlığı konusunda Lahey'e gitmekten başka söyledikleri bir şey yok. Papandreu, o demecinde de ‘‘Uluslararası Adalet Divanı'nda çözüme götürücü bir süreç öneriyoruz. Bu konuda hazırlık için uzmanlar görevlendirdik... Çabalarımız uzun vadeli hedeflere yönelik; yani, anlık hareketler değil, sistematik bir çaba söz konusu. Önemli başarılar elde ettik, daha yapacağımız çok şey var’’ demişti.

Onların ‘‘önemli başarı’’ dediklerinin başında Helsinki kararları gelir. Atina, bizim ‘‘Avrupacılar’’ın salakça davranışları sayesinde, Kıbrıs ve Ege konularında Ankara'yı Brüksel'le, daha doğrusu Avrupa Birliği üyesi bütün ülkelerin başkentleriyle karşı karşıya getirmeyi başarmıştır.

Şimdi onun keyfini çıkarıyor.

Üstelik, sorunların ikisini birlikte ele almadan, duruma göre birini öbürü için kullanarak, ‘‘O olmazsa bu olmaz’’ diyerek. Hürriyet'in Atina muhabiri Nur Batur, ‘‘Ta Nea’’ demeciyle ilgili haberini verirken, ‘‘Yunan Dışişleri Bakanı, ilişkileri normalleştirmenin Kıbrıs sorununun çözümüne bağlı olduğunu, çözüme ilişkin çabalardaki başarısızlığın Türkiye'nin AB'ye giriş sürecini etkileyebileceğini bildiriyor’’ diye yazmıştı.

Strateji şimdi olanca açıklığıyla ortada. Yunan Dışişleri Bakanlığı, üçüncü Cenevre görüşmelerinin başarısızlığı için elinden geleni ardına koymadı. Sözcü Reppas KKTC aleyhine demeç üstüne demeç verirken, Simitis-Papandreu ikilisi de ‘‘konfederasyon’’ karşıtı ‘‘sözde çözüm’’ üretip durdu.

Son örneği dün yine Ertuğrul Özkök verdi: Yunanlılar, dostluk havasından sonra bile, Ege'yi paylaşmaktan kaçınmak için her şeyi yapmaya devam ediyorlar.

Gerçekten de, Yunan limanlarına giren bir tekneden her defasında metre başına 2000 drahmi alındığı gibi, son girişle ikinci giriş arasında 30 gün geçmişse bu rakam ürkütücü bir miktara, metre başına 15 bin drahmiye çıkıyor. Ege kıyılarında ticari yatçılık yapan bir şirketin görevlilerinden Meltem Özer, ‘‘Bu, adalara gidip gelerek para kazanamazsınız demektir’’ diyor.

Kendisi güzel olmakla kalmayıp paylaşılması da güzel olabilecek bir denizde böylesine bencil bir darkafalılıkla karşılaşan Türkiye, o denizin yarısını istemesin de ne yapsın?

Güzellikle paylaşılmayan güzellik ille de kan mı akıtsın?

Yazarın Tüm Yazıları