Paylaş
Adana depremi, eski yaraları depreştirmiş ve dolayısıyla eski ilaçlar yeniden piyasaya sürülmüştür.
Başka afetlerde, örneğin daha önceki sel sonrasında olduğu gibi.
Eski yaralar; yani kaçak yapılanma, yapıların çürüklüğü, malzeme kullanmada eksiklik, denetim zayıflığı, şu bu...
Eski ilaçlar; yani ANAP Başkanlık Divanı üyelerince verileceği söylenen yasa önerisinde olduğu gibi, malzemedan çalan ve çürük bina yapan müteahhitlere ağır cezalar, inşaat izinlerinin iptali, falan filan.
Konuya bir sistem sorunu olarak bakış ve çözümleri bir sisteme bağlama çabası, her zaman olduğu gibi, yine yok.
Demek, bundan sonraki afetlerde de, yıkılan köprülere ya da çöken binalara bakılarak yine aynı öfke patlamaları olacak, aynı kızgın sözler söylenecek.
Sistemli bakış, her şeyden önce, yaşanan olayın, genellikle söylenenin aksine, basit bir ‘‘hırsız müteahhitler’’ sorunu olmadığını görmek demektir.
Yapılanların, devlet ya da kişi işi olup olmamakla da ilgisi yok.
Sistemsizlik, her iki kesimi de etkilemektedir: Falanca selde yıkılan köprü ya da filanca depremde çöken apartman.
Hatta, yapılanın emaneten mi, yoksa müteahhit aracılığıyla mı yapıldığı bile önemli değil: Kamu kuruluşlarının doğrudan yaptıkları işlerde de normlara aykırılık, eksiklik, hatta çalıp çırpma olabiliyor.
Çare, bu sütunda birkaç kez belirtildiği gibi, yapıların kendiliğinden işleyen bir zincirleme denetim ve güvence sistemine bağlanmasıdır: Zorunlu sigorta ve sigorta şirketince yaptırılacak zorunlu denetim.
Öyle ki, normlara aykırılığı ya da çürüklüğü nedeniyle afete dayanamayan yapının zararı, kullanana ya da yaptırana değil, bu zincirleme sistemin öbür halkalarına yüklenebilsin.
Başka bir deyişle, yapıma başlanırken, emaneten yapmaya başlayan ya da ihaleye veren kamu kuruluşu yahut inşaat ruhsatı alan kişi veya ortaklık, sigorta şirketini de belirlesin ve o şirket kendi belirleyeceği kontrol mühendisliği şirketi eliyle yapımı kontrol ettirsin. Sigorta, sonuçta zararlı çıkmamak için, ciddi kontrol yaptırtacak, hatalı kontrol yüzünden zarara uğramışsa, onu da kontrolü eksik yapanlara ödettirebilecektir.
Sistem, sonuçta toplumun bütününü gereksiz zararlardan koruyacaktır.
Ama, her şey gibi, bunun işleyişi de yasalarla ve yönetmeliklerle konan kuralların ciddiye alınmasına bağlıdır.
Oysa, Cumhuriyet'in bir haberinden öğreniyoruz ki, Adana depreminin kuraldışı yapıları yerle bir ettiği saatlerde, Cumhurbaşkanı da İstanbul'da, ‘‘Beykoz SİT alanı’’na girdiği için imar yasağı bulunan, dolayısıyla imar planı da olmayan bir orman ve yeşil kuşak alanındaki kolej inşaatının temelini atarak çelişkili bir görüntüye kendi ağırlığını katmaktaymış.
Sürekli çelişkiler, kötü normalleşmelerin başlangıcı olabilir: En yukarılarda kuralsız yapılar yükseldikçe, en aşağılardaki çöküşler de normal sayılmaya başlar.
Paylaş