Paylaş
Dikkat etmişsinizdir, bu sütunda hükümet kurma ‘‘çalışmaları''nın ayrıntılarından hiç söz edilmedi; görevlendirmeler, parti temasları, ‘‘lider'' davranışları, medya tutumları konusunda yorum da yapılmadı.
Toplu değerlendirme için sürecin sonunu, yani hükümetin kurulup Meclis önüne çıkmasını beklemek gerekiyor. İstanbul ikliminden de değişken bu ilkesizlik havası sakinleşince, kimin ne ölçüde neyin nesi olduğunu söylemek daha kolaylaşacak.
İlk bakışta, bütün bu şamatanın yalnızca topu topu üç buçuk aylık bir hükümet kurup başına geçmek için koparılmakta olduğunu anlamak zordur. İnsanın aklına, ister istemez, yaşanan demokrasinin niteliğine ve sistemin özüne ilişkin birtakım sorular geliyor.
Örneğin, genel ve yerel seçimlerin ayrılmasıyla tarihlerinin değiştirilmesine ilişkin kuşkular hâlâ canlıysa, kendinden ve ne yaptığından emin olmayan bir demokrasi var demektir. Seçim kararı almış bir parlamentonun şu ya da bu etkiyle kendi kararından kolayca döndürülebileceğini yahut aynı kararın şu ya da bu yoldan iptal edilebileceğini düşünenler, her şeyden önce, böylesine sallantılı bir kararın doğruluğu ve yerindeliği üzerinde kafa yormak zorunda değil midirler? Sağlam olmayan zeminde neyin kavgası yapılıyor?
Sonra, hükümetin içinde ve başında seçime girmek niçin olağanüstü önem kazanmıştır? Böyle bir konunun normal demokratik sistemlerde bunca büyütülmesi düşünülebilir mi? Demek ki, artık, seçim aylarında iktidarda olmak devlet sırtından nimet dağıtabilmek için genellikle sanılanın da üstünde bir ağırlık kazanmış. Bu, üzerinde dikkatle durulması gereken bir olgu.
Türk demokrasisinin seçim sonralarında, Amerika'daki ganimet sistemini bile fersah fersah geride bırakacak ölçüde, tam bir paylaşma, kapışma ve soygun sistemine dönüşmesi, yavaş yavaş ve derece derece alıştığımız kötü bir gerçeklikti. Ama, aynı hastalığın temel demokratik yöntem olan seçimleri de kökünden ‘‘ifsad'' ediyor olması ve ‘‘lider taifesi''nin, sağlı sollu, bu yüzden birbirine girmeye başlaması çok daha kötü değil midir?
Oy kaygısıyla verilen ödünlerin temel cumhuriyet ilkelerini kemirip yok etmesi anlamında ‘‘cumhuriyet demokrasiyi öldürüyor!'' dendiğinde kıyamet kopmuştu. İşin kötüsü şu ki, demokrasi bir süredir kendi kendisini de yaralamaya yönelmiştir. Olur olmaz soruşturma önergeleriyle yahut, tam tersine, apaçık yolsuzluklarda karşılıklı ve hatta üçlü aklamalarla meclis soruşturması gibi ciddi bir demokratik denetim yolunun yine sağlı sollu piç edilmesi bunun son örneğiydi.
Şimdi sıra, sorumlu hükümet, çareli seçim ve dürüst muhalefet gibi parlamentolu demokrasinin temel kurumlarını çapsız oyunlarla ve küçük hesaplarla yaralamaya gelmiştir.
‘‘Demokratik'' yoldan.
Neredeyse, son bıçak vuruşu başkalarına bırakmaksızın.
‘‘Demokrasi demokrasiyi öldürüyor!'' dense, yadırgar mısınız?
Paylaş