Mümtaz Soysal: Cicim aylarının sonu

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

EVLİLİKTE, bu söz için, acaba neden yıllar değil de aylar ölçü olarak alınmış olabilir?

Çünkü, evlilik, içtenlikli ve sürekli sevgi ve uyumdan değil de geçici etkenlerden veya sinsi hesaplardan kaynaklanmışsa, birliktelik bir yıl bile sürmeyebilirde de, ondan.

Bu köşeden temmuz ortalarında bile bakınca, Atina ile Ankara arasında Öcalan'ın yakalanışından biraz sonra başlayıp deprem kucaklaşmasıyla ve Helsinki kararıyla perçinlenen dostluğun ‘‘hiç olmazsa önümüzdeki sonbahara kadar süreceği’’ düşünülüyordu. Yazık ki, yaz sonu bozulmaya yüz tutan dostluğun ömrü, bu tahmini doğru çıkarırcasına, sonbahar çıkmadan sona ereceğe benziyor.

Çünkü, taktik ve neredeyse kişisel hesaplara dayanan bir dostluktu bu.

Nairobi teslimatında eli kirli yakalanan Yunanistan, dünya önünde terör korumacılığıyla suçlanmak yerine Türkiye'nin Avrupa'ya girişine gerdek koltukçuluğu etmeyi uygun bulmuş, Helsinki'de Atina vetosunu kaldırmanın yararlarını düşünen Ankara da Öcalan olayındaki unutulmaz kirlilik üzerinden sünger geçirmeyi uygun görmüştü.

Daha doğrusu, her iki tarafın dışişlerini yürütenler arasında böyle bir tutum değişikliğinin Washington'dan ve Brüksel'den aferinler yağdıracağını düşünenler ağır basmıştı. Zaten, Türkiye-AB ilişkilerine sıcaklık getirmenin, Ege ve Kıbrıs sorunlarını bu yoldan çözmek bakımından birtakım kolaylıklar sağlayacağı konusunda Batı'nın Atina'yı ikna etmesi de pek zor olmamıştı. Ankara'nın kabulde zorlandığı Helsinki kararı bunun en iyi kanıtıydı.

Şimdi, aynı senaryonun yeni perdesi oynanıyor. 8 Kasım'da açıklanacak olan Türkiye-AB Katılım Ortaklığı belgesi dolayısıyla Atina yeniden kolları sıvadı: NATO manevralarında yapılmayacak olan yapılarak, Kıbrıs'ta ertelenen üs açma töreni bu günlere rastlatılarak, Avrupa Güvenlik ve Savunma Kavramı'nda varılan uzlaşmaya karşı çıkılarak eski huysuzluk tekrarlanmakta, Ege ve Kıbrıs koşullarının belgeyi eklenmesi için her şey yapılmaktadır.

Milliyet'ten Barçın Yinanç'ın bildirdiğine göre, bu başarılmıştır bile. Ankara, şimdi, belgenin her iki konuya hiç olmazsa ‘‘Helsinki kararında belirtildiği biçimde’’ dokunmasını sağlamaya çalışıyormuş.

Böylece, başkalarıyla Kopenhag Ölçütleri tamamlanmadan da üyelik görüşmeleri başlarken, Ankara, hem o ölçütleri tamamlamanın, hem de Ege ve Kıbrıs'ı çözmenin görüşme başlatmak için bile birer koşul olduğunu bir kez daha kabullenmiş olmaktadır.

Bunları Yunanistan'la ilişkilerde basit ‘‘iniş çıkışlar’’ sayıp küçümsemek saflık olur. Verheugen, Yılmaz'a ‘‘2001 erken’’ demiş, Frankfurter Allgemeine Zeitung ‘‘Bir tarih verebilir misiniz?’’ diye sorunca da ‘‘Belki 2005 dolaylarında’’ diye yanıt vermiş.

2005, Verheugen'li komisyonun görev süresini bitiren tarih; Frankfurter Algemeine ise, Almanya'nın ciddi gazetelerinden biri. Bunun, Türkiye'ye uygulanan ‘‘oyalama’’ taktiği açısından ne anlama geldiğini de siz düşünün.

Yazarın Tüm Yazıları