Paylaş
Barlas Ailesi, Türkiye'nin en ilginç ailelerinden biridir. Düşünün ki, Cemil Sait Barlas'tan, hatta daha öncesinden beri, tek istisna dışında, dünyaya bakış açısını ve siyasal çizgisini hiç değiştirmemiş büyük bir aile. Gaziantepli köklerden cumhuriyetin Ankara ve İstanbul'una uzanan müthiş bir siyasal bilinç, kadınlı erkekli, kızlarla oğullarla, damatlarla gelinlerle, çocuklar ve torunlarla sürekli siyaset konuşulan, siyasetin tartılıp tartışıldığı uyanık ve zarif insanlar topluluğu.
Önceki gün toprağa verilen Orhan, onulmaz hastalığın pençesinde sonsuzluğa göçerken, edebiyat yazısını bitirdikten sonra, hepimizin son edebiyat sayfası olan ölüm ilanını düşünerek ‘‘Adımın başına CHP'li yazılsın’’ demiş.
Nitekim, duruluk ve sadelik örneği olan ‘‘Uğurlar olsun’’ duyurusu da öyle çıktı.
* * *
Ne demek istemişti acaba?
Uzun iktidar yıllarından sonra parlamento dışında kalacak ölçüde zayıflamış bir partiye sonuna kadar bağlı kaldığını göstermek mi?
Öbür áleme doğru yola çıkarken bile, dinsizlikle, deccallıkla suçlanmış bir cumhuriyetçi akımın mensubu olduğunu ilan etmekten korkmadığını belirtmek gereğini mi duymuştu?
Yenilgi ve çöküntü duygusunu yaşayan partililere moral mi vermek istemişti?
Yoksa, ‘‘bitmez tükenmez öğrenme ve sorgulama tutkusu’’nu aktararak, parti yönetimini eleştirici akılla izleme gereğini son kez vurgulamak mı?
* * *
Galiba, bu sonuncusu.
Soldaki boşluğun dolması için üye yenileme işlemlerinin bir an önce sona ermesini, geniş halk yığınlarına seslenerek yeni üyelik çağrısının yapılmasını ve partinin dirilişe geçmesini sabırsızlıkla bekleyen birçok insan gibi.
Orhan'ın da paylaştığı genel kanı şudur: Çığırından çıkmış ve naylonlaşmış bir kayıt sistemini düzeltmek, partinin yapısına çekidüzen vermek, bütün bunlar iyi hoş da, asıl gerekli olan canlılık, coşku ve mücadele azmi nerede? Son seçimlerden beri, Türkiye, yalnız iki tektonik deprem değil, bir sürü siyasal deprem de geçirdi: Tahkim tartışmaları, yalap şalap yapılan bir Anayasa değişikliği, yüze göze bulaştırılan af saçmalığı, şimdi de kişisel hevesler uğruna gereksiz yere aceleye getirilen bir Avrupa adaylığı konusu.
Bütün bunlar, ‘‘Meclis dışında kaldım’’ diye meydanları boş bırakan, sesini çıkarmayan, tepkisini en sert biçimiyle duyurmayan bir CHP'nin yokluğunda oldu.
Oysa, tam sırasıydı; dirilmenin de, sağlıklı yöntemle üye yenilemenin de.
Yani, eylem içinde; gerçek üyeliğin öfke gösterilerine, tartışmalara, tepkilere katılmakla, dava tezi üretip bilinç tazelemekle ölçüldüğünü bilerek.
Herkesle iyi geçinip ‘‘kavgasız’’ görünmenin aynı zamanda ‘‘davasızlık’’ olduğunu düşünerek.
Paylaş