Paylaş
Dünkü Hürriyet'te okumuşsunuzdur: Biyonik ev hayvanları geliyormuş.
Yani robot hayvanlar.
Bu teknoloji sayesinde, köpekten hastalık kapmak, kedi tüyü fırçalamak, kanarya pisliği temizlemek gibi dertlerden kurtulacakmışsınız.
Tatile çıkarken, ‘‘Köpeği çiş turuna kim çıkaracak, kedinin sütünü kim verecek?’’ tasasından da. Fişi çekip şarjını kapattınız mı, hayvan duruyor. Siz dönünceye kadar, ölü.
Oh, ne rahat. Ev içlerinde fil yavrusu, küçük boy zürafa veya gergedan bile dolaştırabilecekmişsiniz. Robot hayvanlar, sahibini tanıyacak, hastalanıp yaşlanacak ve sahicisinin ömür süresini doldurduğunda da ölecekmiş.
Yani, köpekler yirmi-yirmi beş, kediler on beş-yirmi yıl sonra, ‘‘mefat’’!
‘‘Çabuk kaput olmasın; sağlamını istiyorum’’ deseniz de, vermeyeceklerdir. Standart dışına çıkmak yok.
Peki, sizin sevginiz? O da mı biyonik olacak? Gemisini demirde bırakıp karaya çıkan kaptanın bile içi sızlar. Sevdiğinizi söylediğiniz, ama düğmesini kapatıp bırakarak gidebildiğiniz kedi için yüreğiniz hiç mi sızlamayacak?
Sevgi bu mudur?
Daha doğrusu, yeni sevgi türleri üretmeye yönelik evrensel bir çaba mı var acaba?
Zahmetsiz, çileye katlanmadan, bedel ödemeden sevmek, sevginin asıl o zahmetler, çileler ve bedellerle oluştuğunu düşünmeden ‘‘Seviyorum’’ diyebilmek, sevgi denen duyguya düğmesi açılıp kapanan bir makine gibi bakmak.
‘‘Bu memleket yaşanacak gibi değil!’’ diyerek ezasından, cezasından, çamurundan kuburundan usanıp uzak diyarlara yerleşenlerin, kapattıkları düğmeyi arada sırada yeniden açıp ‘‘Türkiye'yi çok seviyorum’’ demeleri gibi.
Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli!
Arada bir lobicilik yaparak, Türkiye aleyhine yazılmış satırlara protesto mektupları yazarak, yılda birkaç hafta gelip ‘‘Turist Ömer’’cilik oynayarak.
‘‘Seviyorum’’ demek onlara, ‘‘Nefret ediyorum’’ demek de buradan gidemeyenlere kalmıştır.
Katlanarak, ezasını cezasını çekerek, çamurunu kuburunu temizleyerek kalmak ve sevmek olamaz mı? Bütün bunların bu en güzel ülkede doğup büyümüş olmanın, bu en sorunlu toplumda didinmenin, bu en ilginç tarihi yaşıyor olmanın bedeli olduğunu düşünerek?
Danimarkalı ya da İsviçreli olsaydınız, canınız sıkılmaz mıydı?
Biyonik hayvan projesi üzerinde çalışanlar, sevdikleri için can verebilen, ülkesi için savaşabilen, davası için çile çekebilen insan türünü tanıyorlardır herhalde. Kimbilir, mekanik hayvan sevgisinden başlayarak yok etmek yahut en azından değiştirip robotlaştırmak istedikleri, bu türdür belki de.
Çünkü, küresel hesaplarına ve evrensel dalaverelerine karşı çıkan hâlâ bu insan türüdür.
Paylaş