Paylaş
Yarın Leeds'de ne olacağını tam bilmiyoruz.
Oysa, Leeds bilinmeyen bir ülkenin bilinmeyen bir köşesi değil. Birleşik Krallık'ta uygar bir kent. O krallık ki, koca Britanya İmparatorluğu'nun varisidir ve son iki yüzyıl boyunca dünyanın dört bucağına hukuk devleti, can güvenliği, vücut dokunulmazlığı gibi kutsal kavramları taşıdığını iddia eder.
Hakkaniyet, yani başkalarına hakça davranma, hüküm verirken hak ve doğruluk ilkelerine bağlı kalma da, o ülke insanlarının sahip oldukları söylenen başlıca erdemlerden biridir.
Şimdi, yeryüzünün her köşesine insan onuru ve vücut dokunulmazlığı kavramlarını taşıdığı söylenen o toplum, kendi toprakları üzerinde birkaç bin insanın can güvenliğini sağlamaktan áciz olduğunu bildirmiştir. O ülkenin ‘‘hakkaniyet áşığı’’ medyası İstanbul'daki cinayetleri bütün nedenleri ve açıklayıcı unsurlarıyla tam yansıtmadığı ve insanların bilinçaltlarında yatan ilkel duyguları körüklediği için, nasıl davranacakları bilinmeyen kalabalıklar önünde bir maç oynanacak.
Evet, sadece bir futbol maçı.
O seyredilmesi en zevkli oyunu bulan, kurallarını geliştiren, hatta ‘‘fair play’’ gibi kavramları hiç çevrilmeden başka dillere taşıyan bir ülkede.
Üzücü olan, Taksim'de başlayıp Britanya adalarına uzanan zincirleme etki ve tepkilerin son bir buçuk yüzyıllık önyargıları da depreştirmeye yol açmasıdır.
‘‘Zalim ve hunhar Türk’’ imgesi, on dokuzuncu yüzyıl İngiliz dış politikasının başlıca araçlarından biri olmuştu. Fransa ve Rusya'nın Kudüs'teki Katolik ve Ortodoks kiliselerine kanat germeleriyle başlayıp Çarlık için on sekizinci yüzyıl sonlarında düpedüz bir yayılma stratejisine dönüşen ‘‘Hıristiyan koruyuculuğu’’, İngiltere açısından çok daha ustaca kullanılan bir strateji unsuruydu. Din etkenini öbürleri kadar açıktan vurgulamayan, daha çok ‘‘Osmanlı boyunduruğu’’nda yaşayan halkları ‘‘insanlık ve uygarlık’’ adına korumaya yönelik gözüken bir strateji. ‘‘İnsan hakları’’ kavramının şimdiki kullanılışını andırır bir biçimde, onun bir başlangıcı olarak.
Balkanlar'a, Doğu Akdeniz'e, Ortadoğu'ya egemen olma amacı güden ve on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Hindistan yollarını denetim altında tutma hedefine yönelecek olan bir dış politikanın başarılı olabilmesi için, bu stratejinin sağlam bir duygu temeline dayandırılması gerekiyordu. Sırp ve Yunan isyanlarından başlayarak bütün yüzyıl boyunca Osmanlı'yı meşgul eden sorunlar bu temelin oluşmasını kolaylaştırdı: Özgürlük isteyen halklara karşı Türk zalimliği ve hunharlığı. Şair Byron'dan politikacı Gladstone'a kadar uzanan bütün bir suçlama edebiyatı öyle bir Türk imgesi yaratmıştır ki, bir buçuk yüzyıl boyunca okul kitaplarıyla çocuk zihinlerine de kazıldığı için değiştirilmesi de çok uzun bir zaman alacaktır.
Galatasaray, yarın, Taksim'deki serseri kavgasıyla başlayıp UEFA'nın himmetiyle daha da zehirlenen bir ortamda, bir de bu imgenin ağırlığını omuzlarına yüklenerek sahaya çıkacak.
Paylaş