Mümtaz Soysal: Avrupa'yı anlama soruları

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

SAYIN Başbakan, kısa adıyla AGSK denen ‘‘Avrupa Güvenlik ve Savunma Kimliği’’nden Türkiye'nin dışlanışına ilişkin olarak, ‘‘Niçin bu kadar akıl dışı, insaf dışı bir şeyde ısrar ediyorlar, anlamak mümkün değil’’ demiş.

Herhalde anlıyordur da, kibarlıktan böyle konuşmuş olabilir.

Görünürde, ölçüt açıktır: NATO üyesi olup Avrupa Birliği üyesi üye olmayan devletler, NATO'yla işbirliği gerektiren durumlarda bile AB'nin karar mekanizmasına alınmıyor. AB'nin 60 bin kişilik kuvvetle başlayıp Amerika'ya muhtaç olmayacak ayrı bir askeri güç oluşturmak istediğini düşünürseniz, üye olmayanların dışlanmasını anlamak kolaydır.

Üstelik, ölçüte uymayanların büsbütün dışlandığı da söylenmiyor. Son Feira toplantısında, NATO üyesi olup AB üyesi olmayan altı ülke için iki, NATO üyesi olmayan dokuz aday ülke için de iki olmak üzere dört komisyon kurulması ve bunların yılda ikişer kez toplanarak danışmalarda bulunması kararlaştırıldı.

Sayın Başbakan ve en yüksek düzeydeki askerlerden başlayarak bütün Türkler için anlaşılmaz gözüken nokta herhalde şudur: Batı Avrupa'nın stratejik çıkarları uğruna yarım yüzyıldır ağır yük taşımış olan ve bu konudaki yeni örgütlenmeye katılmak istediğini belirttiği halde eski Doğu Bloku ülkeleriyle aynı kefeye konan Türkiye için nasıl olup da özel bir çözüm bulunamamıştır? Ölçüt, pratik çözüm bulunamayacak kadar katı mıdır ki, ‘‘dün dündür’’ denip bu olumsuz sonuca varılmıştır?

Yoksa, Türkiye konusunda olumsuz sonuca varılması için mi kuralın katılığı öne sürülmektedir? Kritik soru budur.

O kritik sorunun gerisinde ise, çok daha kritik bir soru yatmaktadır: AB, şöyle ya da böyle, şu ya da bu kadar bir süre sonunda, bütün koşulları yerine getirmiş bir Türkiye'yi tam üyeliğe kabul konusunda kararlı mıdır?

Yoksa, Brüksel'deki resmi açıklamalar başka türlü de olsa, ikircikli ve duraksamalı tutum içten içe hálá devam etmekte midir? Ege, Kıbrıs ve azınlıklar konusunda Ankara'ca kabul edilemez koşulların ileri sürülmesi gibi, AGSK'dan dışlanış da böyle bir tutumun bir başka belirtisinden mi ibarettir?

Yalnız bu konuda değil, tam üyelik ve AB ile ilgili bütün konularda Amerika'nın Türkiye'den yana kesin tavır koyuşuna gelince, o bakımdan AB'nin büyükçe bir kesiminde şöyle bir kuşkunun hayli yaygın olduğunu da unutmamak gerekiyor: AB'nin ayrı bir süper güç durumuna gelme çabasından pek hoşlanmayan Amerika, acaba Türkiye'yi Truva adı olarak kullanmak ya da, en azından AB'nin başına Türkiye gibi her bakımdan çok zor bir sorun sarmak peşinde midir?

O zaman da şu soru akla gelir: ABD'nin kendisine bu derece bağlı saydığı bir Türkiye, AGSK'yla işbirliği konusunda NATO'da veto yetkisini kullanabilir mi? Yahut, Washington'un isteksiz olup da Avrupa'ya olumsuz gözükmek istemediği durumlarda Ankara'nın veto kullanması ABD'nin işine mi gelir?

Ama, asıl şu soruyu sormanın zamanıdır: Türkiye hep başkaları için mi vardır?

Yazarın Tüm Yazıları