Paylaş
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, geçen hafta herkesi düşündüren bir şey söyledi ve ‘‘312. maddenin değiştirilmesi için Amerika'ya üst düzeyde sözler verildiğini birinci ağızlardan duydum’’ dedi.
Zihinleri başka nedenlerle zaten meşgul eden madde, böylece büsbütün dillerden düşmez duruma geldi.
Çoğu zaman, ne olduğu da tam bilinmeden.
Gerçekten ilginç bir madde bu.
İçinde her yana çekilebilecek unsur çok.
Örneğin, ‘‘kanunun cürüm saydığı bir fiili açıkça övmek veya iyi gördüğünü söylemek.’’
Yahut, ‘‘halkı kanuna itaatsizliğe tahrik etmek’’ gibi.
Ama, öte yandan, ulus-devlet anlayışının temeli sayılan kavramları korumaya yönelik bir yönü de var: ‘‘Halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etme’’nin suç sayılması, hem sınıf mücadelesinin, ırk farklarının, din ve mezhep ayrılıklarının kin ve düşmanlığa dönüşüp şiddet doğurmasını önlemeyi amaçlıyor, hem de bölgeciliğin ülke bütünlüğüne zarar vermesine set çekiyor.
Yasa hükmünün her yoruma açık öbür yönünü eleştirirken bu koruyucu niteliğini göz ardı etmek pek kolay değil.
Öte yandan, Türk Ceza Yasası'ndan 163. madde kaldıralı, laik cumhuriyeti korumanın tek çaresi de yine bu 312. maddeye başvurmak oluyor.
Böyle olunca, bir yandan maddeyi yeni baştan ele alıp daha sağlam bir düzenleme gereksinimi ile öte yandan böyle bir düzenlemenin, eğer aceleye getirilirse, başka tehlikelere yol açma endişesi arasında bocalıyor insanlar.
Üstelik, son haftalarda, bir de cumhurbaşkanlığı süresini uzatma pazarlığına bulaşmış bir yönü var maddenin. Şimdilik öne çıkmayan, ama uzatma işlemi tamamlandıktan sonra, Fazilet Partisi'nce ileri sürüleceği ve Başbakan'ca vaade bağlanmış olduğu anlaşılan bir yön.
Yargıtay Başsavcısı'nın sözlerinden sonra, sorulması gereken soru, maddede yapılacak değişikliğin hangi yönüyle Amerika için ilgi konusu olduğudur.
‘‘Cürüm sayılan fiilleri övmek veya iyi gördüğünü söylemek’’ gibi keyfi yoruma açık niteliğiyle ifade özgürlüğünü tehdit eden yönü mü?
Irk, din, mezhep ve bölge farklılıklarının kin ve düşmanlığa dönüştürülmesini önleyen yanı mı?
Laikliği korumaya yarayan tarafı mı?
Yoksa, maddeye karşı gösterilen bu dış ilginin cumhurbaşkanlığı süresini uzatma pazarlığını başarılı kılmayı amaçlayan bir başka anlamı mı var?
Türkiye, sorunları zaten yeterince karışık bir ülke. Üstüne üstlük, çok uzaklardaki devletler de bu ülkenin sorunlarıyla maddelere varıncaya kadar ilgilenmeye başlayınca kafalar daha da karışıyor.
Paylaş