AZİZ Yıldırım, Newcastle maçı öncesi Zico’yu uyarmış, sonucunda ilk on bir ile sistem değişmiş ve Fenerbahçe iyi futbol oynamaya başlamış..
Yıldırım Demirören, Dinamo Bükreş maçından önce Tigana’nın dikkatini çekmiş, sonrasında da Richaldinho ve Delgado, yan yana oynayarak ilk defa Beşiktaş, takım olmuş..
sert bir dille eleştirmiş, o da tavır koyarak, Ankaragücü maçında kafasını
kulübeden dışarı çıkartmamış..
Türk futbol gündemi, son günlerde Başkanlar ve onların müdahelesine maruz
kalan hocaların, dedikodusu ile çalkalanıyor.
Bunda ne gibi bir gariplik var, anlamak mümkün değil. Bir kulübün başkanı, hem patron, hem de aile büyüğüdür. Tecrübelerini, fikirlerini veya gördüğü
eksiklikleri, hocayla paylaşmasından daha doğal ne olabilir? Eğer karşısındaki akıllı ise, bunlardan asgari ölçüde yararlanır. Elbette yararlanacak bir şey varsa.. Aksi halde yapılan, boş bir muhabbet olarak kalır.
Yıldırım Demirören’in ne söylediğini bilemem, dedikoduya da karnım tok.. Ama
Aziz Başkan’ın ne söylediğini biliyorum. Duyum falan değil. Ukalalık gibi
olacak ama kişisel dostluğumdan dolayı, bire bir biliyorum.
Söylediği şu:
"Hocam biz bu sistemle başarılı olamayız.. Senden ricam, geçmiş senelerdeki maç kasetlerini bir izle.."
Kısa ve öz, ama anlamak isteyen için, derya, deniz. Bunun adı, ister uyarı olsun, ister müdahele, görülen o ki amacına ulaşmış. Ulaşmaması durumunda tablo, herkes için karanlık olurdu. Herhangi bir başarısızlıkta, herkes nasibini alır. Ama asıl faturanın sahibi, Başkanlardır. Teknik adam ve futbolcu, yollarına başka adreslerde devam ederken, onların ilk ve son adresleri, bu kulüpleridir.
Onun içindir ki Başkan-Hoca diyaloğunda herkes için fayda vardır.. Yeter ki sınırları iyi çizilsin, karşılıklı saygı ve anlayış olsun.