Paylaş
Zeytinyağı 12 bin yıl önce bu topraklarda keşfediliyor. Böyle bir geçmişle, böylesi kaliteli ürünlerle dünyanın en önemli zeytinyağı üreticisi olabilirdik ama maalesef hâlâ taklit ve tağşişle uğraşıyoruz.
Bu yüzden zeytinyağı dendiğimde aklıma ilk gelen, bilgisine birikimine güvendiğim Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi İcra Direktörü Dr. Mustafa Tan’dan bir durum değerlendirmesi yapmasını istedim. Dr. Tan aynı zamanda bir üretici de ve o da belli ki dertli.
Bugüne kadar bu değerli ürünümüze yeteri kadar sahip çıkmadığımızı söylüyor. “Sadece 2000 yıllık zeytincilik geçmişine sahip İtalya bizden 10 bin yıl sonra devraldığı bu bayrağı öyle yükseklere taşıdı ki tüm dünya onun sanki öz bir İtalyan olduğunu sanıyor ve hâlâ hayranlıkla izlemeye devam ediyor. İspanya ise global üretim bakımından dünyada lider, biz ise üretimde komşumuz Yunanistan’ın zaman zaman da Tunus’un ardından geliyoruz” diyor.
Ancak Dr. Tan yine de çok karamsar bir tablo çizmiyor. Son 15 yılda gerek ağaç sayısında artış gerekse üretim, tüketim ve ihracatın ambalajlıya doğru yükselişi anlamında güzel gelişmeler yaşandığını vurguluyor. “Şayet Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi ve Bakanlığımızın koyduğu hedeflerin uygulanmasında teşvikler anlamında daha ciddi ve kararlı kararlar alınırsa zeytin ağacı anavatanı Anadolu’da layık olduğu liderlik koltuğuna da oturabilir” diyor.
Kişi başına tüketim hâlâ 2 litre civarında. Bizim gibi zeytinyağı üreten AB ülkelerinin neredeyse onda biri olmasının birçok nedeni var ama en önemli nedenleri arasında zeytinyağının sadece zeytinyağlı yemeklerde kullanılacağı algısı ve pahalı imajı geliyor.
Mustafa Tan’a göre “Halk zeytinyağına yaklaşmaya bile korktu. Zeytinyağı çok çileler çekti öz vatanı Anadolu’da!
Oysa zeytinyağı ticaret devi İtalya gibi tüm dünyada kabul edilen yararlarını ve değerlerini anlatmalıydık. Türkiye yaklaşık dünya üretimi olan 3 milyon ton zeytinyağı üretecek kapasiteye sahip bir ülke”.
Taklit ve tağşişle mücadele
Mustafa Tan son yıllarda taklit ve tağşişle mücadelede çok sıkı denetim yapılmasına rağmen yeterince başarılı olunamadığını düşünüyor. Taklit ve tağşiş ekseninde haksız rekabetin artması ile kayıt dışılığın önlenememesi hem kalite artışını ve hem de sektörün büyümesinin önündeki çok önemli engellerden. Yeni bir yasayla cezai yaptırımın arttırılmasının gerekli olduğuna inanıyor. Ciddi anlamda caydırıcı para cezası uygulanması, sürekli olması halinde ticaretten men edilmesi şart diyor.
Türkler Londra’da
20 yıldır Londra’da yaşayan Serhat Narsap, İTÜ mezunu bir mühendis.
Profesyonel iş yaşamını bırakıp önce diplomalı bir şarap uzmanı olmuş.
Dünyanın farklı köşelerinde düzenlenen şarap yarışmalarında jüri üyeliği yapıyor.
Son yıllarda ise hobisini mesleğe çevirdi. Sonvino adlı bir şirketi var.
24-28 Şubat tarihleri arasında Londra ve Manchester’da ithalatçılara yönelik yapılan SITT etkinliğinde organik Kalecik Karası ve Narince ile üretilen şaraplarımızı tanıtıyor.
Mayıs ayında ise yine bir ilke imza atarak Londra’da Türk Şarapları Festivali düzenleyecek.
Bir Türk mutfağı elçisi: Wolfgang Puck
Hafta içinde ünlü şef Wolfgang Puck’ın restoranı Spago’nun İstanbul şubesinde tüm restoranlarının koordinatörü ve yakın arkadaşı Alex Resnik’in ve Türk şarap sektörünün önde gelen isimlerinden olan Bülent Kalpaklıoğlu'nun ev sahipliğinde şarap eşleşmeli bir yemek yedik.
Son 26 yıldır Oscar törenlerinin yemeklerini yapan Wolfgang hatırlanacağı gibi bundan önceki son iki yılda menüsünde Türk mutfağından içli köfte, Antep baklava, Antakya kabak tatlısı, hünkâr beğendi gibi yemeklere de yer vermişti.
Spago İstanbul’un mutfağının başında olan Cihan Kıpçak’la birlikte Adana kebap yapmışlardı. Puck, Türk şaraplarını hem çok seviyor, hem de restoranının kavında bulunduruyormuş.
Şarap yapmak bir sanat
Uzun yıllar yurtdışında yatırım bankacılığı yaptıktan sonra Türkiye’ye dönen Bülent Kalpaklıoğlu, Şarköy-Gelibolu arasında bağ ve üretim tesisleri kurdu. “Şarap yapmak senfoni yazmak gibi bir şeydir” diyerek farklı üzüm cinslerini bir araya getirerek oluşturduğu koleksiyonu dikkat çekiyor.
Gerçekten de 1.5 kilo üzümden elde edilen bir şarabı binlerce dolara satabilirsiniz.
Zaten 10 yıl gibi bir sürede Türkiye’nin önde gelen butik şarap üreticilerinden biri olan Kalpaklıoğlu'nun sanat ve üzüm arasında kurduğu bağ lafta kalmıyor, son dört yıldır bağlarını sanatçıların üretimine açıyor.
IV. International CH Kalpak Art Festival 2020 bu yıl da 19-28 Haziran tarihleri arasında yapılacak. Festivale 11 farklı ülkeden 22 sanatçı katılacak.
Fotoğrafın izinde
Pera Müzesi’nde özellikle tarih, fotoğraf ve seyahat tutkunlarının kaçırmaması gerekli bir sergi var.
1839’da, fotoğrafın bulunmasının hemen ardından gerçekleşen ilk fotoğraf gezisinin 180’inci yılını hatırlamak için düzenlenen “Bir Yol Öyküsü” sergisi, izleyiciyi Batı’dan Doğu’ya bir fotoğraf yolculuğuna çıkarıyor.
Sergi projesi süresince Türkiye’den 10 fotoğrafçı; Coşkun Aral, Laleper Aytek, Ali Borovalı, Murat Germen, Sinan Koçaslan, Yusuf Sevinçli, Alp Sime, Lale Tara, Serkan Taycan ve Cem Turgay, Marsilya’dan Şam’a 30’u aşkın tarihi kente yolculuk ederek bu kentleri 180 yıl sonra yeniden, günümüzün fotoğraf teknikleri ve güncel bakış açılarıyla yorumlamışlar.
Fotoğrafın bir sanat olmasının yanı sıra ne denli önemli bir belge olduğunu gösteren sergi 1 Mart’a dek açık.
Kaçırmayın derim...
Paylaş