Paylaş
Zeytin ağacının tanrıların insanlığa bir armağanı olduğuna inanılmış. Zeytin, bolluğun, barışın ve ölümsüzlüğün simgesi olmuş.
Hatta ilk keşfedildiğinde, çok da güç koşullarda üretildiğinden o denli değerliymiş ki tanrılara sunuluyor, sadece saraylarda, tapınaklarda aydınlatma için ve ilaç olarak kullanılıyormuş.
Daha sonraki çağlarda üretim araçlarının gelişmesiyle birlikte kullanımı yaygınlaşmaya başlamış ve Akdeniz ülkelerinin en çok tükettiği ve ihraç ettiği mallar arasına girmiş.
Zeytin ağacı kuraklıktan etkilenmiyor. Güneş gören killi toprakta iyi yetişiyor ama fakir toprakta da var olabiliyor. Genellikle 300-400 yıl ömür biçilen zeytin ağaçlarının 2 bin yıl yaşayanları da var.
Geçmişten günümüze sağlıktan yemeğe, aydınlanmadan güzelliğe neredeyse yaşamın her alanında kullanılan bu çok değerli ürünün korunmasına yönelik yaptırımlar da uygulanmış.
Bunlardan ilki de Antik Çağ’ın ünlü siyaset adamı Solon’un (M.Ö. 639-559) zeytin ağacının korunmasına ilişkin çıkardığı yasa. Dünyada ilk zeytin ağacı koruma yasası kapsamında her zeytinlikte yılda ikiden fazla ağaç kesilmesine izin verilmiyormuş.
Umarım bizler de yakında böylesi yasaların çıktığı günleri görürüz. Çünkü geleceğimiz ölmez ağacına, daha doğrusu toprağa saygıya bağlı...
Global Wellness Day
Dünya geneline 7 kıtada, 100 ülkede, 4 bin ayrı noktada ücretsiz etkinliklerle kutlanacak olan Global Wellness Day’in Türkiye ayağı bugün Maçka KüçükÇiftlik Park’ta yapılıyor.
Dünyaya iyi yaşamı, sevgiyi ve merhameti yaymayı misyon edinen Global Wellness Day’i Türkiye’de Belgin Aksoy Berkin kurmuş. Bu yıl Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği ile birlikte engellilerin toplumsal alanda yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek için yapılan GWD kapsamında gün boyunca birçok farklı etkinlik de gerçekleştirilecek.
İstanbul’da yeni açılan mekanlar
İstanbul yeme-içme sahnesinde açılan ve kapanan restoranlar hiç eksik olmaz. Ama bu yıl çeşitli nedenlerle turizmin yediği darbe, restoran sektörünü de doğrudan etkiledi.
Özellikle turist gruplarının uğrak noktası olan bölgelerdeki mekanların çoğu kapandı.
Kapanmayanlar da zor şartlarda küçülerek yoluna devam etmeye çalışıyor. Ancak bu tablo İstanbul gerçeğinin bir yüzü. Yeni açılanların sayısı da az değil.
Bu hafta, son aylarda açılan dört mekan var listemde: Göktürk’te Quyyu
Hanımeli Balık ve Richess, Akaretler’de Akali ve Toğağacı’nda Kase No: 16...
Quyyu Hanımeli
Her zaman dillendiririm, üç yanı denizlerle çevrili bir kentte yaşamama karşın, listemde ilk üçe giren balıkçıların hiçbiri İstanbul’da değildir. Kimi lezzet-kalite dengesi kimi de hijyen ya da dekorasyondan kaybeder.Her zaman dillendiririm, üç yanı denizlerle çevrili bir kentte yaşamama karşın, listemde ilk üçe giren balıkçıların hiçbiri İstanbul’da değildir. Kimi lezzet-kalite dengesi kimi de hijyen ya da dekorasyondan kaybeder.Bir balık restoranında nedense beni salaşlıktan çok lüks korkutur.Bu yüzden de son birkaç aydır, sabah yürüyüşlerinde önünden geçtiğim için tüm inşaat ve dekorasyon sürecine şahit olduğum Göktürk’ün yeni balık restoranı Quyyu Hanımeli Balık’a önyargılı gittim sayılır.Restorana açık mutfağın önünden geçerek giriliyor. Her şey düzenli. Mezeler modern buzdolaplarına konmuş. Servis ekibi, güler yüzlü. İlk izlenim etkileyici. Yaz-kış hizmet verecek şekilde düzenlenmiş bahçesi de var.Menü zengin. Hem klasik bir balık lokantasında olması gereken mezeler hem de Akdeniz mutfağına özgü çeşitler yer alıyor. Mezeleri ve mekana adını veren kuyu kalkan tandırı bir başka gelişe bırakıp salata ve ara sıcaklarla yemeğimize başladık.Izgara kalamar ve fener kavurma, deniz ürünlü çıtır börek, deniz ürünlü risotto ve ızgara üzerinde servis edilen dil şiş olmak üzere tüm yemekler; malzemelerinin tazeliği, pişirme dengesi, sıcaklığı, sunum ve lezzetiyle dört dörtlüktü.Tatlı olarak paylaştığımız çikolatalı sufle de çok başarılıydı, sadece şekeri daha az olabilirdi.Quyyu Hanımeli’nin işletmesi ve şefliğini, gitmediğim ama adını duyduğum Karaburun’daki Hanımeli Balık Restoran’ın sahiplerinden Selçuk Birinci üstlenmiş. Mutfakta ayrıca İbrahim Bayraktar ve daha önce İtalyan restoranlarında çalışan Gökhan Tay var.
Akali
Adını bir arkadaşımdan duyduğum Akali, yeni nesil bir gurme hamburgerci. Mekanı ünlü şef Cihan Kıpçak’ın kardeşi Çağlar Kıpçak açmış. Maçka yokuşunda bir sokak içinde yer alıyor.
Bulmak kolay değil ama lezzet yol bulduruyor, öğle saatlerinde gittiğimde kapı önündeki ve içerideki içerideki toplam beş-altı masa da doluydu. Ekmek, köfte, soslar ne servis ediyorlarsa kendileri yapıyorlarmış. Lezzet muhteşem değil ama çok iyi. Hamburger fiyatları gramına göre 18-33 TL arası değişiyor.
Akali’ye bir eleştirim de açık mutfağın karmakarışık ve menü kağıtlarının çok özensiz olması. Belli ki özellikle salaş hava vermek istemişler ama olmamış!
Biraz daha emekle en iyiler arasına girebilirler.
Kase No: 16
Topağacı’nda altı ay kadar önce açılan mekan, adını tüm yemekleri servis ettikleri kaselerinden alıyor.
Çorba da salata da, peynirler de, bonfile de balık da kaselerde servis ediliyor. Neyse ki sebze ve meyve suları için bardak var! Denediğim sebze suyu ve 182 kalorilik sebzeli noodle’un lezzeti iyiydi ama beş masalı küçük, basit bir yer için bu tabağa 30 lira biraz fazla gibi geldi. Köfteli etli tabakların fiyatları ise 34-42 lira arası.
Ancak mekan müşteri kitlesini yaratmışa benziyor, öğlen saatinde oldukça kalabalıktı...
FİYAT-KALİTE DENGESİ
Quyyu Hanımeli’nin menüsünde mezelerin ve ara sıcakların fiyatları makul. Ancak balıkların ve deniz ürünlerinin hiçbirinin karşısına fiyat yazılmamış. Bu tablo insanı biraz korkutuyor. Menüye günlük balık fiyatlarını da eklerlerse çok daha iyi olur. Oysa kişi başı ödediğimiz 110 lira gibi bir fiyat bir balık restoranı için ucuz sayılabilir. Umarım bu lezzet-kalite-fiyat dengesi devam eder. Benim de gönül rahatlığıyla gittiğim bir balık restoranı olur Göktürk’te.
Hafta sonları da deniz ve balık ürünleri ağırlıklı brunch yapacaklarmış...
RIchess
Göktürk’te birkaç ay önce açılan Richess de adına uygun bir mekan. Sadece köyün değil, İstanbul’un en şık mekanları arasına girebilir. İddialı ve gösterişli bir dekorasyonu var.
Restoran çok geniş bir alanı kapsıyor. Ama nedense masalar gereksiz iç içe yapılmış. Dünya mutfağı diye tanımlayabileceğim menü de çok zengin. Ancak fiyat ve kalite dengesi sorunlu.
Yemekler gerekli ısıda gelmiyor. Servis yaptıkları tahta tabaklar da hem hijyenik değil hem de yemekleri soğutuyor.
Özellikle kutlamalar, özel yemekler için hoş bir mekan ama kalite çıtasının yükselmesinde yarar var...
Paylaş