Paylaş
Tabii ki arzumuz teröre alışarak yaşamak değil, terörden kurtulmak.
Ancak bu zor günlerle dayanışma, birlik ruhunu yaşatarak baş edebiliriz. Bunun olabilirliğini Turizm Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği/ TURYİD gösterdi.
Yerli ve yabancı 39 kişinin öldürüldüğü terör saldırısı sonrası binlerce kişinin katıldığı yürüyüş düzenlendi, mekanın sahipleri Mehmet Koçarslan ve Ali Ünal’a taziyeler sunuldu, Reina’nın önüne karanfiller bırakıldı.
Turizm gibi yeme-içme ve eğlence sektörü de darboğazdan geçiyor. Biz tüketicilere bu günlerde daha çok özveri düşüyor. Tatillerimizi yurtdışından çok ülke içinde yapmak, daha çok restorana, sinemaya, tiyatroya gitmek zorundayız.
Yurtdışında yaşayanlar da tatillerini Türkiye’de geçirmeli, en azından turizm açısından kayıp olduğu söylenen önümüzdeki bir iki yıl.
Evlere ve içimize kapanarak terörü yok edemeyiz ama tüm sektörleriyle ülkenin ayakta kalmasına destek olabiliriz.
İki gün önce anlamlı destek de dünyanın önde gelen haber dergilerinden Newsweek’ten geldi.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın düzenlediği 15. İstanbul Bienali, ‘2017’de uğruna seyahate çıkmaya değecek beş sergiden biri’ olarak gösterilmiş.
Francesca Gavin imzalı haberde “Türkiye’nin politik karmaşası İskandinav sanatçılar Elmgreen ve Dragset’i eylül ayında İstanbul Bienali’ni gerçekleştirmekten alıkoymayacak” deniyor...
Nişantaşı’nın yeni buluşma noktası
Son yıllarda sokak aralarında mahalle kültürünü canlandıran, buluşma noktası yerler birbiri ardına açılmaya başladı.
Kentin merkezinden çevresine eski ya da yeni tüm semtlerde barlar, publar, küçük yeni nesil esnaf lokantaları açılıyor.
Bunlardan biri de üç-dört ay kadar önce açılan Nişantaşı MORO.
MORO’nun menüsünde paella, tapas, patatas bravas, churros gibi klasik İspanyol lezzetlerinin yanı sıra keçi peynirli pancar ve avokadolu kinoa gibi son dönemin moda salataları da unutulmamış.
Ben pek anlamam ama deneyenler Hot Nachos ve Fresh Garden kokteylleri de beğeniyor.
Tabii Nişantaşı gibi cazibe merkezi bir semt söz konusu olunca konuklar, müdavimler mahalleli ile sınırlı kalmıyor.
Fiyat-kalite dengesi de başarılı.
Yeni yıl armağanları
Yeni yıla girerken markaların büyük bir bölümü iyi dilekleri ve kartlarıyla birlikte küçük armağanlar yollarlar.
Bunların en klasiği masa takvimidir. Her yıl başında kağıt israfından başka bir şey olmayan bu armağanların ne yazık ki çoğu çöpe gidiyor. Paketlendikleri koliler, zarfların her biri bir ağacın daha yok olmasına neden oluyor. Sadece takvimler mi, yılbaşı ağacı şeklindeki kurabiyeler de aynı şekilde sadece israf...
Ancak son yıllarda yeni yıl kutlamasını bir sosyal sorumluluk projesine çeviren başarılı örnekler de var. Bunlardan biri Anadolu Efes’in, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) işbirliğiyle Gelecek Turizmde kapsamında destek verilen “Nar Kadın ile Edremit’in Yöresel Tatları” projesi.
Edremitli kadınların yaptıkları tarhana, yeni yılda bereket dileğiyle ve tarifiyle birlikte yollanmış.
Edremitli kadınlara katkıda bulunmak isterseniz ‘narkadin.com’ internet sitesi üzerinden sipariş verebilirsiniz. Bir diğer saygı duyduğum armağan da Borusan’ın destek verdiği Yırca Hanımeli projesi.
İki yıl önce Soma faciasında Yırcalı kadınlar çocuklarını, eşlerini kaybetmişlerdi. Aynı yıl köyün 6 bin 600 zeytin ağacı kesildi. Ama hayat devam ediyor.
Yırcalı köyü kadınların bir araya gelerek ürettiği sabun, balmumu mum, kekik gibi doğal ürünler ‘Yırca Hanımeli’ markasıyla satılıyor. ‘yircahanimeli.com’dan alışveriş yaparak projeyi destekleyebilirsiniz.
25. yıl için Tarkan’a çağrı
21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı.
1992 yılında kurulan, kısaltılmış hali YEKÜV’ün adını doğrusunu söylemek gerekirse daha önce duymamıştım.
Bir süre önce ortak bir dostumuz aracılığıyla Vakıf Başkanı Gülbin Sözen ile bir araya geldik.
25 yılda 20 bin öğrenciye verdikleri bursları, hayata geçirdikleri projeleri, açtıkları yurtları, okulları dinleyince çok etkilendim...
Avukat Gülbin Sözen, İstanbul’un efsanevi kişiliklerinden valilik, belediye başkanlığı ardından İmar ve İskan ve Sağlık bakanlığı görevlerinde bulunan Dr. Fahrettin Kerim Gökay’ın eşi Nilüfer Gökay’ın 20 yıl avukatlığını yapar.
Gülbin Hanım’ın olanakları ölçüsünde eğitime destek verdiğini bilen Nilüfer Hanım, “10 tıp öğrencisi bul, Fahrettin Kerim Gökay anısına onları biz okutalım” der.
Ve o çocuklar eğitimleri bitene dek kendilerini kimin okuttuğunu bilmezler. Daha sonra bir vakıf kurmaya karar verirler.
1992 yılında çoğunluğu yüksek eğitimli çalışan bir grup kadın 21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı’nı kurar.
Nilüfer Hanım YEKÜV’e Nurosmaniye İş Hanı gibi mülklerini bağışlar.
Vakfa giren tüm para çocukların eğitimine harcanacaktır.
Destek öncelikleri kızlar, anne babası olmayan ve ailesi köyde yaşayan çocuklardır. Burslar ilköğretimden başlar ama ağırlıklı üniversite öğrencilerine verirler.
Ayrıca YEKÜV’ün imkanları ve gayrimenkullerini bağışlayan yardımseverlerin katkılarıyla Nilüfer Gökay Ortaokulu, Kadıköy Nilüfer Gökay Kız Öğrenci Yurdu, Seniye Turaç Kız Öğrenci Yurdu, Çetin Şaman Eğitim Merkezi, Kars Digor, Erzurum Pasinler İlköğretim Okulları açılır.
Bağışlar artmalı
25 yıldır YEKÜV’ün başkanlığı görevini üstlenen Gülbin Sözen “Bu ülkenin ihtiyaç sahibi çocuklarına olanağı olanlar destek vermeli, herkes bir çocuğa elini uzatmalı” diyor.
Şimdi gerçekleştirmeyi istediği en büyük hayali YEKÜV’ün 25’inci yıl kutlamasını Tarkan konseriyle yapmak.
Vakfın bilinirliğini dolayısıyla bağışları artırmak.
Nerden çıktı Tarkan konseri, neden Tarkan derseniz...
Tarkan’ın ‘Kıl Oldum Abi’ şarkısıyla çıkış yaptığı yıl 1993’te ilk konserini YEKÜV düzenlemiş.
Sivil toplum duyarlılığı olan, sosyal yardım projelerine destek veren olan Tarkan’a buradan seslenmiş olalım. Sanat yaşamınızda 25. yılınızı YEKÜV konseriyle kutlamaya ne dersiniz?
Paylaş