Paylaş
İlki 2017’de gerçekleştirilen Yeme-İçme Araştırması’nın bu yılki en çarpıcı sonuçlarından biri, 5 yıl öncesine göre yaşam tarzını ‘modern’ olarak tanımlayanların oranındaki yüzde 22’lik artış. Ağırdır’a göre bunun en büyük nedeni hâlâ devam etmekte olan göç, kentleşme, apartmanlaşma, dijitalleşme gibi bir süreçle toplumun gecikmiş modernleşme yaşaması.
Diğer sonuçlara kısaca değinecek olursak pandemiyle birlikte her ne kadar internet üzerinden alışveriş artsa da “İnternetten gıda alışverişi yapmıyorum” diyenlerin oranı yüzde 82. 10 kişiden 8’i özellikle meyve-sebzeyi, balığı, eti seçerek ve görerek almayı tercih ediyor.
Gıda alışverişinde ürünlerin uygun fiyatlı olmasına dikkat edilme oranı yüzde 86 ile ilk sırada gelirken; yöresel ürün almaya gayret edenlerin oranı yüzde 51. Market markalı ürün alanların oranı ise yüzde 42.
Her 4 kişiden 1’i alışveriş yaparken ürünün yerli olmasına dikkat ediyor. Organik sertifikalı olmasına dikkat edenlerin oranı yüzde 23 iken; hayvansal gıdalarda üretim koşullarına dikkat edenlerin oranı yüzde 18. Ürünün çevreye zarar verip vermediğine dikkat edenlerin oranı ise yüzde 14.
Kentleşme ve modernleşme eğilimine tezat bir şekilde ambalaj okuma eğiliminde azalma var. Toplumun yüzde 42’lik kısmı ambalaj okumuyor, okuyanlar ise büyük oranla sadece son kullanma tarihine bakıyor.
İkinci sırada içeriğinde haram ürün olup olmamasının kontrolü ve üçüncü sırada ise sağlığa zararlı olabilecek ürünlerin kontrolü geliyor.
Tüketicilerin yarısından fazlası, ne yiyeceklerine karar verirken sağlıklı beslenmenin öncelikleri olduğunu belirtiyor. Araştırmaya göre beslenmelerinde şekeri azaltanların oranı yüzde 35, tuzu azaltanların oranı yüzde 27 ve yağı azaltanların oranı ise yüzde 19.
Toplumun yarısı bağışıklık sistemini güçlendirmek için özel bir şey tüketmiyor. Gıda israfı söz konusu olduğunda kadınlar daha bilinçli. Katılımcıların yüzde 80’e yakını ihtiyaç fazlası gıda ürünlerini değerlendiriyor.
Dünya Geri Dönüşüm Günü
18 Mart, 2019 yılından bu yana Küresel Geri Dönüşüm Vakfı tarafından ‘Dünya Geri Dönüşüm Günü’ olarak kutlanıyor. Geri dönüştürülebilir atıklar; hava, su, kömür, petrol, doğalgaz ve minerallerden sonra yedinci doğal kaynak olarak kabul ediliyor.
Hafta içinde Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği SÜT-D başta olmak üzere birçok kurum ve sivil toplum kuruluşu bu konuda yapılması gerekenleri ve farkındalığın önemini vurgulayan, kaynak kullanımı konusunda acilen aksiyon alınması gerektiğini belirten açıklamalar yaptı.
Küresel Ayak İzi Ağı’nın 2021 yılı içinde yaptığı çalışmalara göre; 1 yıl içinde tüketmemiz gereken doğal kaynaklar 7 aydan kısa sürede tüketilmiş. Dünyada her yıl 2 milyar tonun üzerinde atık üretiliyor. Araştırmalar da bunun en az yüzde 33’ünün çevresel etkisi gözetilmeden bertaraf edildiğini gösteriyor. 5 yıl önce kurulan Fazla Gıda Kurucu Ortağı ve CEO’su Olcay Silahlı, bu konu üzerinde hassasiyetle duran isimler arasında. Silahlı’ya göre gıda alanında her yıl 1.3 milyar ton israf ediliyor.
Üretilen plastik ambalajların ise yüzde 95’i her yıl çöpe gidiyor. Etrafımızdaki kaynakları nasıl en verimli şekilde kullanabileceğimizi sorgulamalıyız...
Evde en çok ne pişiyor?
Araştırmada “Evde yemeyi daha sağlıklı ve güvenli buluyorum” diyenlerin oranı yüzde 60. Evde en çok sebze yemeği (%20) pişiyor, ardından pilav (%12), makarna (%11), bakliyat (%10) ve çorba (%10) geliyor. Buzdolabında her daim et bulundurmayı arzulayanların oranı ise yüzde 63...
Dışarıda en çok ne yiyor nereye gidiyoruz?
Tüketiciler en çok gündelik bir ihtiyaç olarak dışarıda yemek yerken, sosyalleşme ihtiyacı ise ikinci sırada yer alıyor. Ayrıca yeni bir lezzet denemek için dışarıda yemek yiyenlerin oranında yaklaşık yüzde 60, ödül/kutlama nedeniyle dışarıda yiyenlerin oranında ise yüzde 90’lık bir artış var. Dışarıda kahve içme oranlarına “sık sık” ve “her zaman” diyenlerin oranı ise 2017’ye göre yüzde 50 artmış. En çok tüketilen sıcak içecekler arasında ilk sırada çay ve bitki çayları gelirken, ikinci sırada Türk kahvesi geliyor.
“Türkiye’nin en sevdiği yemekler” sıralamasında ise dolma, sarma, döner, lahmacun, pide, çiğ köfte, kuru fasulye, kırmızı et ve yöresel lezzetler başı çekiyor. En çok yüzde 20 ile kebap, yüzde 19’la döner ve yüzde 9’la fast food tercih ediliyor.
DOSE İstanbul
Etiler’in artık bir yeme-içme merkezine dönüşen Dilhayat Sokağı’nda yeni bir mekân daha açıldı. Dopamin, Oxytocin, Seratonin ve Endorfin kelimelerinin baş harflerinden oluşan DOSE İstanbul, sağlıklı yaşam konseptli bir kulüp olarak kurgulanmış.
Projenin başında, yaşam felsefesini mesleğe dönüştüren, bu konuda yurtdışında eğitim alan genç bir isim; İlkem Öztürk var. Sabah kahvaltısı, öğle ve akşam yemeği servisi olan Overdose adlı restoranın menüsü ise şekersiz, glütensiz, organik sebze bazlı yemekler, taze meyve ve sebze suları, protein tozlu frappe’ler, smoothie’ler ağırlıklı.
Mutfak, 25 yıllık meslek yaşamının son yedi yılında ‘clean eatery’ yani sağlıklı, iyi, temiz, doğal gıdayla beslenme konseptli menüler hazırlamaya yoğunlaşan Bora Günebak’a teslim edilmiş.
Şefin önerisiyle denediğim, içinde hiçbir katkı maddesi bulunmayan Hindistan cevizi yoğurdu ve orman meyveleriyle sundukları vegan granola, glütensiz bagel’lı somonlu sandviç, karnabahar hamuruna pizza ve yanında fırın tatlı patatesle vegan hamburger, “Sağlıklı yemek lezzetli olmaz” klişesinin ne kadar içi boş olduğunun kanıtı gibiydi.
Lezzetin yanı sıra sağlıklı beslendiğini hissetme duygusu sanıyorum vücuttaki seratonini artırıyor! Ayrıca şekersiz tatlıları, vegan ve glütensiz ürünleri satın da alabiliyorsunuz. Bir kulüp gibi çalışan DOSE’un üst katında gym ve spa’sı da var. Ve ayda bir ‘DOSE Talks’ başlığı altında konusunda uzman konuklarla söyleşiler de düzenleniyormuş...
Paylaş