TAYLAND MUTFAĞINI SEVDİREN LOKANTA

Bekir Kaya’nın açtığı, şefliğini Tayland kraliyet mutfağından gelen Khun Nuch’un üstlendiği restoran sadece İstanbullulara tatlı, acı, ekşi ve tuzlu dengesini en iyi şekilde harmanlayan bu mutfağı sevdirmekle kalmadı. Tayland Ticaret Bakanlığı ve Tayland Kraliyet Hükümeti tarafından standardını koruması ve servisteki yetkinliğiyle Tayland mutfağının otantik lezzetini garanti etmek için verilen ‘Thai Select’ ödülünü de aldı.

Bu ödül aynı zamanda, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un konuşmalarında sık sık dillendirdiği gibi, İstanbul gibi bir dünya başkentinde Türk Mutfağının çeşitliliğini, zenginliğini gösteren restoranlar kadar farklı ülkelerin mutfaklarının en iyi temsilcilerinin olmasını gösterdiği için de önemli.

Hafta içinde İstanbullulara Tayland mutfağını sevdiren Bekir Kaya ile iki yıl önce açılan konsepti bir üst düzeye taşıyan Çok Çok Pera’da buluştuk. Tepebaşı’nda eski Amerikan Konsolosluk Kompleksi’nin ek binasındaki restoranın tasarımı Singapurlu ödüllü mimar Kay Ngee Tan’ın imzasını taşıyor. Mutfağın başında yine Şef Khun Nuch var. Ancak bu kez modern dokunuşlu farklı bir menü sunuyorlar.

‘Phad Thai karides’, ‘Papaya salata’, ‘Zerdeçallı levrek’, ‘Massaman körili kuzu kaburga’ ‘Hindistan cevizli sütlaç’, ‘Kırmızı köri ördek’ önereceğim imza tabaklar arasında. Restoranın bahçesinde yer alan adı Hemingway’den ilhamla konan ünlü barmaster Fatih Akerdem’in yönetimindeki Ernest’s Bar’da da çok özel imza kokteyller hazırlanıyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA İÇİN

Armaş Vakfı, bir yıl önce İzmit’in Akmeşe Köyü’nde Sibel Asna Özesmi, Uygar Özesmi, Turgay ve Selda Gönensin tarafından “Gezegenimizde insanın doğanın küçük bir parçası olduğu bilinciyle” ve sürdürülebilir bir dünya hayaliyle kurulmuştu.
Bu hayalin gerçekleşmesinin etik yollarını araştıran, geliştiren eğitimlerin verileceği merkezin toplantı salonunun yanı sıra 24 kişinin konaklamasına olanak veren odaları, mutfağı ve yemekhanesi de bulunuyor.

İletişim Dünyasının önde gelen isimlerinden Sibel Asna’nın doğayla iç içe, sakin bir yaşam arzusuyla hayata geçirdiği mimari tasarımı Mimar Ersin Ersoy’un yaptığı çiftlik evi bundan böyle vakıf çatısı altında faaliyet gösterecek Armaş Akademi’nin ilk mekânı olarak hizmet verecek.

Meyve bahçesi ve lavanta tarlalarının arasında ‘daha iyi bir dünya’ özlemi içinde olanların bir araya geleceği merkezin direktörlüğünü ise Endüstri Mühendisliği eğitiminin ardından kariyerine iş analisti olarak başlayan, uzun yıllar sivil toplum kuruluşlarında çalışan, uluslararası insani yardım standartlarına uygun proje yönetimi ve kapsamlı ihtiyaç analizleri gerçekleştiren Gonca Doğan üstlenmiş.
Akademi’nin doğayla uyumu, iletişimi ve uzlaşmayı içselleştirmiş bireylerin artmasına katkısının büyük olacağından hiç kuşkum yok...

ALANYA’NIN MANGOLARI

Yıllar önce ilk Maldivler seyahatim sırasında mango, ejder meyvesi, liçi, papaya, çarkıfelek gibi birçok tropik meyveyle tanışmıştım. Ama içlerinde en sevdiğim avokado, kavun, olgun erik karışımı bir tadı olan mango olmuştu. Tanıyınca farkındalık artar ya sonra nerede karşıma çıksa elimi uzatır oldum.

Lifli bir meyve olan mangonun ana vatanı Hindistan olarak biliniyor, zaten üretimde de ilk sıradalar. Ağacı 35-40 metre yüksekliğe ulaşabiliyor, 300 yıl meyve veren türleri de var.
100’e yakın ülkede yetişiyor, Endonezya, Çin, Pakistan, Meksika, Brezilya da en büyük üreticiler arasında. Hindistan ilk sırada yer alsa da ihracat çok az, tamamına yakını iç pazarda tüketiliyor.
Mango’nun Türkiye’deki serüvenini başlatanlardan biri ise Mustafa Ezici. 2015 yılında Mısır’dan 27 fidan getirip Alanya Gazipaşa’da denemelere başlıyor. 2019 yılında ektiği mango ağaçları meyve vermeye başlayınca 17 konteynırla 54 bin fidan getiriyor.
Akdeniz’in kıyı bölgelerinin ılıman iklimini seven mangoyu birçok çiftçi ekiyor. Ve sonuç çok olumlu oluyor.
Daha önce birçok ürün için yapıldığı gibi son dönemde mangonun besin değeri, vitamin deposu, cilt sağlığından vücuttaki enflamasyonu azaltmaya yardımcı olması, sindirim sistemine desteği gibi özellikleri kimi zaman uzmanlar kimi zaman da uzman olmayanlar tarafından dillendiriliyor. Bunun ticari nedenleri de var tabii.
Ancak benim için Güney Ege’den Akdeniz’e uzanan kıyı şeridinde tropik meyvelerin yetiştirilmesinin en önemli yanı dünyayı hızla kirlettiğimiz bir dönemde binlerce kilometre yol katederek ithal edilmesine ihtiyaç duyulmadan iç tüketimde yeterli boyutlara gelebilme potansiyeli...

KOMET SERGİSİ

Kısa sürede İstiklal Caddesi’nde kültür sanatın buluşma noktalarından birine dönüşen Casa Botter bu kez 2022 yılında aramızdan ayrılan Komet’in yapıtlarına ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu’nun, asistan küratörlüğünü ise İrem Büşra Coşkun’un üstlendiği ‘Solo Botter: Komet’ başlıklı sergide sanatçının 1960’lı yılların sonundan başlayarak erken dönem örneklerinden “alto modern” adını verdiği beyaz fonlu kavramsal minimalist resimlerine uzanan özel bir seçki yer alıyor.

Komet, gerçek ile gerçek üstünü, ciddiyet ile kuralsızlığı harmanlayan, resim sanatını edebiyat, şiir ve felsefeyle yakınlaştıran, sadece tuvalde değil çağdaş sanatın video, enstalasyon ve performans gibi farklı ifade alanlarını kullanan, eleştirel bakış açısıyla döneminin yerleşik sanatçı tanımını kırmaya çalışan disiplinler arası bir sanatçıydı.
Bu kimselere benzemez, döneminin öncülerinden olan sanatçıyı daha yakından tanımak ve anlamak için büyük bir fırsat olan İBB Kültür ve İBB Miras ev sahipliğinde düzenlenen, Ocak 2025’e dek açık kalacak sergiye vakit ayırın derim...