Paylaş
Ve bu yolculuğu olanaklarımız ölçüsünde otobanlardan çıkarak küçük köylerde, kasabalarda konaklayarak keyifli bir tatile çevirirdik.
Hiç unutmam, bir gün Münih yakınlarında küçük bir köyde, bir aile otelinde konaklamış ve restoranında da yemeklerin lezzetinden sunumuna büyük bir deneyim yaşamıştık.
Ertesi sabah hesabı öderken ise bambaşka bir sürprizle karşılaşmıştık!
Yemeğe ödediğimiz fiyat oda ücretinin neredeyse iki katıydı.
O dönemde cep telefonları, internet, arama motorları filan da yok.
Evimize dönünce restoranın -ki o dönemde ne anlama geldiğini de bilmiyoruz- Michelin yıldızına sahip ünlü bir yer olduğunu öğrendik.
Daha sonraki yıllarda yurtiçi ve dışında yemeği iyi olan yerlerde konaklamayı, yeni lezzet durakları keşfetmeyi imkanlarımız ölçüsünde hayatımıza kattığımız bir hoşluk olarak düşündük.
Bu hoşluk yaratma hevesi zaten bir süre sonra mesleğe dönüştü, kendimi restoranlar hakkında yazarken ve onları değerlendirirken buldum.
Restoranların kapalı olduğu, sadece paket servisi verebildiği bu dönemi de biraz eskiye dönerek, restoranlarıyla, yarattıkları lezzetlerle ön plana çıkan otellerde kalarak geçirmeyi planlıyorum.
Hafta içinde bir akşam Four Seasons Bosphorus’ta kaldım.
Yenilenerek balık restoranına dönüştürülen Aqua’da yemek yedim. Otelin Executive Şefi Savaş Aydemir ve ekibinin özeni, yaratıcılığı tabii menülere de yansıyor.
Deniz ürünlü risotto ve Fatih Şef’in hazırladığı tereyağlı, limon soslu dil balığı çok başarılıydı.
Aqua, İstanbul’un en iyi balık restoranları arasına girebilir.
Hijyen ve mesafe ve maske kurallarına da sıkı sıkıya uyuluyor...
BEŞ DUYUYA HİTAP EDEN ROTALAR HAZIRLIYORUZ
Hafta içinde Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü ve Turizm Tanıtma ve Geliştirme Ajansı Yönetim ve İcra Kurulu Üyesi Timuçin Güler’le yaptığım kapsamlı söyleşi Kelebek’te yayınlandı. Ancak yersizlik nedeniyle aktaramadığım birkaç önemli noktanın daha altını çizmek istiyorum.
İlki, Güler’in de belirttiği gibi Türkiye dünyada değeri olan, tercih edilen bir turizm ülkesi olduğu gerçeği. 2019 yılında 51,7 milyon kişi Türkiye’yi ziyaret etmiş. Fakat çağımızda ülkeler, hatta şehirlerarasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyor.
Hem ziyaretçi sayısını hem de kişi başı harcama oranını artırmak için tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin yeni trendler ve beklentilere uygun olarak gerçekleştirilmesi gerekiyor.
Bu yüzden Turizm Ürün Geliştirme Stratejisi çerçevesinde TGA, bölgeler ve iller ile çalışarak gastronomi, inanç, bisiklet, sanat, macera, eğitim, sağlık, wellness gibi 5 duyuya hitap eden deneyim rotalarının içerik çalışmalarını gerçekleştirmeye başlamış.
İkincisi, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2020’yi Türk Gastronomisi Yılı ilan etmiş olması. Tabii ki pandemi koşulları nedeniyle tüm etkinlikler durduruldu. Ama bu süreçte Bakanlık ve TGA Türk mutfağını ve gastronomi turizmini tanıtmak ve geliştirmek üzere çalışmalar devam ediyor.
Go Turkey hesaplarında evlerde olunan dönemde Türk mutfağı lezzetlerini deneyimleyebilecekleri tariflerin yer aldığı videolar hazırlanmış. Gastronomi ve İstanbul temalı reklam filmi ise ekim ayından bu yana 48 ülkede yayınlanıyormuş. Dileğim salgının hız kesmesinin ardından gastronomi turizminin tanıtımı için fiziki etkinliklerin de tekrar başlaması.
Türkiye turizminin ve gastronomi sektörünün yeniden eski canlılığına kavuşması...
Gönül sohbet ister kahve bahane...
Kahve yaparken ne cimri ne de bonkör olacaksın, cezveye bir kişi için bir dolu tatlı kaşığı kahve, orta şekerli istiyorsan bir tatlı kaşığı şeker ve bir fincan su ekleyip hafif ateşte iyice karıştıracaksın, başında pür dikkat bekleyeceksin, çevresi göz-göz, ortası para gibi olmaya başlayınca hemen yarısını fincana boşaltacaksın, kalanı kısa bir süre daha ateşin üstünde tutup kaynamak üzereyken alıp fincana koyacaksın.
Bunlar anneannemin mangalda küllenmiş ateşin üstünde kahvemizi pişirirken anlattıklarından.
Yıllar önce onun masalsı anlatısını hayranlıkla dinler, her seferinde içmemize izin verilmeyen, keyfe ve ortama tabii bol şekerli kahveyi içeceğim anı beklerdim.
Külde kahve doğal olarak o günlerde kaldı.
Artık evlerde mangal yok.
Ama cezvede bol köpüklü kahve yapma, ince porselen fincanlarda içme alışkanlığım hep sürdü, hiç vazgeçemedim.
Bana öyle geliyor ki Türk kahvesi törenselliğiyle birlikte sahip olduğumuz en bize özgü geleneklerimizden.
Zaten bildiğiniz gibi Türk kahvesi ve kültürü de 2013 yılında UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne alındı. Kararın çıktığı 5 Aralık da Dünya Türk Kahvesi Günü olarak kutlanıyor.
Son yedi yıldır Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği’nin organizasyonu, Arçelik, Karaca gibi markaların desteğiyle yurtiçinde ve dışında farklı farklı etkinlikler düzenleniyor.
Bu mirasa sahip çıkan markalardan Kahve Dünyası, Türk kahvesinin günümüzdeki anlamını analiz etmek amacıyla bir araştırma yaptırmış.
1200 kişiyle yapılan araştırmada katılımcılara kahveyi içiş sıklığı, kimlerle nasıl ve neden içildiği, sohbet konuları gibi sorular yönetilmiş.
Çıkan sonuçlara göre katılımcıların yüzde 92’si Türk kahvesi tüketiyormuş.
Haftada ortalama 8 fincan içiyor, harcanan süre ise ortalama 7 dakikaymış. Lezzeti ve verdiği keyif için tüketiliyormuş. Kadınlar daha çok evlerde ve arkadaşlarıyla, erkekler ise işyerlerinde içmeyi tercih ediyormuş. Bu sonuçlar önemli, tüketim eğilimlerini belirliyor. Ama galiba asıl kahve nasıl yapılır diye sorulması, bir de genç kuşaklara bu kültürün aktarılması gerekiyor...
PAKET SERVİSİ VEREN RESTORANLAR
İncili Gastronomi Rehberi’nde yer alan ve paket servisi ile gel-al hizmeti veren yerlerden bazılarına geçtiğimiz hafta yer vermiştim. Bu hafta da Yemek Sepeti ve Getir uygulamaları aracılığıyla hizmet veren yerler var listemde. Aklınızda olsun...
· Köşebaşı / Yemek Sepeti
· Miyabi / Yemek Sepeti
· Sushi Manga / Getir
· Fıccın / Yemek Sepeti
· Ma’na Karaköy /Yemek Sepeti
· Ali Ocakbaşı / Getir- Yemek Sepeti
· Beyaz Fırın / Getir
· Nusret / Yemek Sepeti
· Gelik / Yemek Sepeti
· Kaşıbeyaz / Yemek Sepeti
· Başköşe / Yemek Sepeti
· Venge / Yemek Sepeti
· Adem Baba / Yemek Sepeti
· İtsumi / Yemek Sepeti
Paylaş