Paylaş
Dünyaca ünlü Japon restoranı Nobu mayıs ayında İstanbul’da The Ritz Carlton’un içinde açılıyor.
Bu işe uzun süredir çok emek verdiklerini bildiğim Süzer Ailesi’ni böyle zor bir zamanda açılışı ertelemeyip çalışmalarını hızla sürdürdükleri için kutlamak gerek.
Los Angeles’ta Nobu Matsuhisa, Robert De Niro ve Meir Teper ortaklığında açılan Nobu’nun bugün dünya genelinde 43 restoranı ve aynı adı taşıyan otelleri var. Tüm yeni restoranların açılış operasyonlarını da markanın kurumsal şefi Herve Courtot yapıyor.
Bu kez de gelenek değişmedi, Şef Courtot inşaat sürerken şans ve uğur getirmesi için geleneksel Japon seremonisiyle sembolik bir açılış yapmak üzere İstanbul’a geldi.
“Varlık gösterdiğimiz her yeni ülke, her yeni şehir bizim için heyecan verici olsa da markamızın, konumuyla çok özel bir noktada bulunduğuna inandığımız İstanbul’da olmasını kesinlikle çok istedik” dedi.
Courtot’ya göre öncelikli hedefleri yeme-içme severlerin New York Nobu’daki lezzetin aynısını İstanbul’da da bulmasıymış.
Dünya genelindeki her restoran konsept, servis, yemek bakımından neredeyse birbirinin aynı olarak kurgulansa da bulundukları coğrafyada mümkün olduğunca o bölgenin yerel ürünlerini de kullanmaya çalışıyorlarmış.
Açılış kararından sonra İstanbul’un yerel pazarlarını dolaşıp malzemeleri yemeklerde nasıl kullanabileceklerine bakmışlar. Zaten önlerindeki 5 ayı da sistemli bir hazırlık süreci olarak planlamışlar.
İstanbul yeme-içme sahnesine önemli bir katkısı olacağını düşündüğüm Nobu’yu merakla bekliyorum. Hakkasan, Spice Market, Massimo Bottura gibi dünyaca ünlü restoranların İstanbul macerası hüsranla sonuçlansa da iyimserim.
Son 10 yıl içinde Türkiye yeme-içme sahnesi çok değişti, yapılan hatalardan dersler çıkarıldı. Bu kez farklı olacak gibi geliyor...
İşimiz Temiz
Artık neredeyse tüm toplantılar web üzerinden gerçekleşiyor. Hepimiz yüz yüze konuşmanın yerini tutmasa da bu yönteme alıştık.
15 Ocak Dünya Hijyen Günü’nde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kurulu tarafından Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ve OPET’in desteğiyle hayata geçirilen “İşimiz Temiz” projesini konuşmak üzere TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı ve OPET Yönetim Kurulu Kurucu Üyesi Nurten Öztürk ve MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürü Yusuf Büyük’le bir araya geldik.
“İşimiz Temiz” projesi kapsamında konaklama, yeme-içme ve ulaşım sektörlerinde faaliyet gösteren mikro işletmelere hijyen eğitimi ve ardından faaliyetlerin sürdürülebilirliği için destek verilecekmiş.
Çok isabetli bir kararla pilot bölge olarak da turizm açısından en hareketli olan Antalya, İzmir ve Muğla illeri seçilmiş.
Hedef; yıllık çalışan istihdamı 10 kişiden az olan, yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan herhangi biri 3 milyon TL’yi aşmayan küçük işletmelerin hijyen bilinçlerini artırmak.
İlk etapta 31 bin 500 işletmeye ulaşmayı planlamışlar. Nihai amaç Türkiye’de temiz, hijyenik, sağlıklı hizmet sunan işletmelere sahip olmak.
Projenin başında 21 yıldır yürüttüğü “Temiz Tuvalet” kampanyasıyla gönüllerimize taht kuran eğitimci Nurten Öztürk ile 81 ildeki 7 bin üyesiyle dünyanın en geniş kadın girişimci ağlarından biri olan TOBB Kadın Girişimciler Kurulu’nun üyelerinin olması, insana güven veriyor.
“İşimiz Temiz”in başarılı olacağından hiç kuşkum yok...
Kadın üreticiden açık pazar
Gazipaşa Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi’nden kapari turşusu, Antalya Korkutelili Emine Teyze’den çeri domates kurusu, Sakarya Açmabaşı Köyü’nde yaşayan Fatma Çakal tarafından üretilen cennet hurması kurusu, Meral Abla’nın acılı un tarhanası ve daha birçok kadının yaptığı ürün... Her biri doğal, katkı maddesiz, tarım ilacına maruz bırakılmadan toplanıp işlenmiş.
Benim gibi birçok kişi küçük üreticileri desteklemek istiyor. Ama aynı zamanda iyi ve temiz gıda olduğundan kuşku duymadığımız, bir kontrol mekanizmasından geçmiş ürünlere ulaşmak istiyoruz.
Anadolu Kültür Sanat Kalkınma ve Yardımlaşma Derneği’nin başlattığı, danışmanlığını Kübra Sultan Yüzüncüyıl’ın yaptığı “Açık Pazar Hareketi” tam da bu amaca hizmet ediyor.
Açtıkları kâr amacı gütmeyen ‘kadinureticiden.com’ web sayfasından istediğiniz ön denetimleri yapılmış ürünleri ısmarlayabiliyorsunuz.
Tüm ürünler çok başarılı ama kurutulmuş cennet hurmasının tadı hâlâ damağımda...
Müziğin birleştirici gücü
Uluslararası müzik arenasının en özel isimleri arasında olan ünlü piyanistlerimiz Güher ve Süher Pekinel kardeşler, Almanya’nın 1951 yılından bu yana verdiği ‘Bundesverdienstkreuz/Liyakat Nişanı’na layık görüldü.
Tören, pandemi koşulları gereği Almanya’da yapılamadığı için nişan 18 Ocak Pazartesi günü İstanbul Alman Başkonsolosluğu’nda Pekinel kardeşlere sunuldu. Salı akşamı da bir grup gazeteci-yazar, iki ünlü sanatçıyla web üzerinden bir araya geldik. Hem ödül töreni konuşmasını izledik hem de sohbet ettik.
Süher ve Güher Pekinel kardeşlerin özgün tarzları, olağanüstü yorumlarını sözcüklerle anlatmak kolay değil. Müzik otoritelerinin dillendirdiği gibi dünyanın en saygın piyano virtüözleri arasında yer alıyorlar. Klasik müzik dünyasına katkıları büyük.
Bugün benim asıl söz etmek istediğim özellikleri, sosyal duyarlılıkları ve genç kuşaklar için oluşturdukları müzik eğitim sistemleriyle yaptıkları çalışmalar.
“Dünya Sahnelerinde Genç Müzisyenler”, “Güher & Süher Pekinel Anadolu Orff Müzik Eğitimi”, “Tevitöl GS Pekinel Müzik Bölümü” ile yeni kuşaklara kültürel diyalog ve müzikle vizyonlarını aktarıyorlar.
Birbirini organik olarak tamamlayan, dünya çapında rol model olan, sürdürülebilirliklerini kanıtlayan bu üç sistemi 15 yılı aşkın süredir yürütüyorlar.
Pekinel kardeşler, 47 yıldır müziğin birleştirici, iyileştirici ve paylaştırıcı gücünü kültürler arası yoğun diyalog yoluyla iletmeye çalışıyor.
Özellikle de öngörülemeyen büyük değişimlerin yaşandığı bu dönemde insanları her zamankinden daha da kuvvetli birbirine bağlamak ve harekete geçirmek onlar için çok önemli.
Konuşmalarında vurguladıkları gibi, “müzik, zenginliğiyle her ruhu kucaklayan, her şeyin ötesinde bir dünya dili”...
Paylaş