Paylaş
Adatepe’nin ilk yerleşiklerinin Selçuklu döneminde Orta Anadolu’dan gelenler olduğu söyleniyor. Köyün mimarisinin temeli olan ünlü taş evleri ise 19. yy başlarında Midilli’den getirilen Rumlar tarafından inşa edilmiş.
Uzun bir süre, daha doğrusu 1923 Mübadelesi’ne dek Rumlar ve Türkler bir arada yaşamış. Köyün üst kısmı Türk, alt kısmı ise Rum mahallesiymiş. Restoranları, sineması, dükkanları, okulu, hamamı, zeytinyağlarıyla bölgenin en özel ve büyük köyüymüş.
1950’lerden itibaren geçim kaynaklarının azalmasından ötürü köyde yaşayanların büyük bölümü sahildeki kasabalara yerleşmeye, evler de harabeye dönüşmeye başlamış.
1980’lerin başında ise köyün kaderi tekrar değişmiş. Mimarlar, akademisyenler, iş insanları, yazarlar tarafından 400 kadar evin hemen hemen tamamı satın alınmış.
Ancak betonlaşma tehlikesi baş gösterince 1989 yılında köy ve çevresi SİT alanı ilan edilmiş. Evlerin restorasyonu ya da varsa kalıntılar üzerine yeniden inşası ancak Anıtlar Kurulu’ndan alınan izinlerle mümkün oluyor. Köyde yaşayanların çok büyük bir bölümü büyük kentlerden kaçıp sakin bir yaşam özlemiyle gelip yerleşenler. Kimi zeytincilik yapıyor kimi seramik. Kimi kitap yazıyor kimi de emekliliğin tadını çıkarıyor. Köyde iki butik otel ve iki pansiyon bulunuyor.
4 yıl önce Ciliv ailesinin açtığı, aslına sadık kalınarak restore edilen, üç taş evden oluşan, sade lüks dekorasyonu ile dikkat çeken 9 odalı İda Blue, sakin bir kaçış noktasıydı. Bu yıldan itibaren mevsimlere göre değişen etkinlikler de yapmaya başlamışlar.
ADATEPE MUTFAK ATÖLYESİ
Projenin ardında bir süre önce profesyonel iş yaşamına nokta koyup tümden köye yerleşmeye karar veren Engin Ciliv var.
Öncelikle kendi mutfaklarından yola çıkmışlar. Artık sadece doğal, mevsiminde ve yerel ürün kullanıyorlar. Ağırlıklı olarak bölgenin geleneksel mutfağından örnekler sunuyorlar.
İlk açıldığı günden beri mutfakta olan Şengül Hanım hamur işleri ustası.
Yaptığı poğaça, börek, mantı ve pişilerin tadı muhteşem. Ancak şimdi işi bir adım daha ileriye götürmeye karar vermişler. Danışman şef Devran Karaalp ile birlikte bölgenin geçmişten bugüne yemek arşivini yapmak için araştırma yapıyorlar.
Bir mutfak atölyesi kurmayı, hem konuklara hem de bölgedeki köylülere yabani mantar toplama, aromatik otları değerlendirme, peynir yapma gibi konularda atölye çalışmaları yapmayı planlıyorlar.
Engin Bey köyleri birbirine bağlayan antik yolların rotasını yapmaya başlamış. Ormanda terapi, Beş Değirmen şelalesi yürüyüşleri, zeytin hasadı, başlattıkları etkinlikler arasında...
JİLBER BARUTÇİYAN
Dünyanın en iyi mantar uzmanlarından biri olan Jilber Barutçiyan da Adatepe’nin yeni yerleşiklerinden. Bir süre önce yabani mantarlardan zehirlendiğim için korkuyordum ama Jilber Barutçiyan’ın topladığı mantarları güvenle yedim. Mantarlar üzerine uzun bir sohbetin eşliğinde.
Jilber Bey’e göre Türkiye’de dünyanın en iyi mantarları bulunuyor, potansiyel sonsuz ama toplamadan itibaren her şey sorunlu. Yenebilir 200 tür var. Ancak mantarı da balık gibi tanımak, cinslerini bilmek gerekiyor. Mantar uzmanı olmayan, sertifikası bulunmayan kimselerin topladığı mantarların asla yenmemesi gerektiğini söylüyor. Her sonbahar pazarlardan mantar alıp da zehirlenen hatta ölen sayısının azımsanmayacak denli çok olduğunu da vurguluyor.
GARGARUS ZEYTiNYAĞLARI
Uzun yıllar Sabancı Holding İnşaat Grup Başkanı görevini sürdüren Şükrü Dökücü de Adatepe’nin yeni yerleşiklerinden.
2005’e hayallerini süsleyen taş evi burada bulmuş. Ardından da zeytinlik satın almış, iyi tarım uygulamasıyla zeytinciliğe, 4 yıl önce de ilk hasadını yaparak üretime başlamış.
Adatepe’nin İlyada Destanı’ndaki adını verdikleri Gargarus zeytinyağları 3 yıllık süreci tamamlayarak bu yıldan itibaren organik sertifikalı piyasaya çıkıyor. Üretimleri küçük ölçekli olduğundan, ancak internet siteleri üstünden satışları var. Zeytinliklerinde ilaç kullanmıyorlar.
Şükrü Bey’in kendisi gibi mimar olan eşi Harika Dökücü de yarı zamanlı Adatepeli, uzatılmış hafta sonlarında köye geliyor.
Muhteşem mutfağında kışlık erzak ve organik sabun denemeleri de yapıyorlar.
AYVALIK’TAN ORGANiK ZEYTiNYAĞI
Kürşat ailesi, Türkiye’nin önde gelen butik zeytinyağı üreticilerinden. 9 yıl önce organik tarıma başlamışlar ve 2017’de ilk organik zeytinyağlarını piyasaya sunmuşlar.
Bu yılın ilk ürünü organik erken hasat soğuk sıkım natürel sızma zeytinyağlarını denedim. Kokusu ve damakta bıraktığı tat “işte iyi bir yağ böyle olur” dedirtiyor.
Organik tarımın iyi tarımdan farkı, yağ olana dek her aşamasının kontrol edilmesi. Şişe tasarımı da başarılı. Etiketine yağın özelliklerine dair bilgiler ve tüketim tarihlerinin yazılması çok iyi olmuş. Bazı markalar etiketinde bu önemli detaya yer vermez, birçoğumuz da zeytinyağının 1 yıl içinde tüketilmesi gerektiğini bilmez...
Paylaş