İzmir nereye koşuyor?

TÜRSAB işbirliğiyle düzenlenen “Hürriyet ile Keşfet” seyahatlerimiz doludizgin devam ediyor. Doğruyu söylemek gerekirse ilk kez 18 yaşında üniversite eğitimi için gittiğim, çalışma yaşamına atıldığım İzmir’in benim için hepsinden ayrı bir yeri var.

Haberin Devamı

 İzmir doğal güzellikleri, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle aydınlık ve eşsiz bir kent. Ama bu kez beni en çok etkileyen 2004 yılında göreve gelen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun ekibiyle birlikte hayata geçirdiği “Yerelde Kalkınma Modeli” oldu.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kooperatifleri arkasına alarak, kırsalda verimi artırmak amacıyla küçük üreticiye ve kadınların çalışma yaşamına katılmasına verdiği destek, tüm Türkiye’ye örnek olacak nitelikte.
Zeytin ve Bağ Yolu rotaları, tematik ve eko pazarlar, Seferihisar Mandalina, Urla Enginar, Alaçatı Ot gibi yerel lezzetler festivalleriyle üretici ve tüketicinin buluşmasının, yerel ürünlere coğrafi işaret alınmasının tarımsal üretime katkısı büyük.
Sorunlar yok mu derseniz tabii ki var. Kendini dünyanın en önemli fuar kenti olarak tanımlayan, yılın 12 ayı turizm mottosuyla yola çıkan İzmir’de nüfusun büyük bir bölümü gecekondularda yaşıyor. Kentsel dönüşüm öncelikle çözüm bekleyen bir konu.
Gastronomi turizmin çok önemli bir ayağını oluşturuyor. Bölge mutfağı otlarıyla, meyve ve sebzeleriyle, etiyle balığıyla çok zengin. Ancak bu zenginliği, çeşitliliği sunan, tanıtan restoran sayısı yok denecek kadar az. İzmir’in hem tüm geleneksel yemekleri otantik haliyle sunacak hem de şef dokunuşlarıyla başka boyuta taşıyacak farklı tarzda restoranlara acil ihtiyaç var.
Zaten İzmirliler de bu durumun farkında. Bu yıl 7-9 Aralık tarihleri arasında üçüncüsü düzenlenecek Uluslararası Gastronomi Turizmi Kongresi’nde çok kültürlü Ege mutfağının köklerine inen çalışmalar yapılacak, gastronomik miras mercek altına alınacak.
Konferans, TÜRSAB Gastronomi Turizmi Komitesi Başkanı ve aynı zamanda İzmir Turizm ve Tanıtma Vakfı (İZTAV) Başkan Yardımcısı
Hande Arslanalp ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Mutfak Sanatları ve Yönetim Dış İlişkiler Koordinatörü Sırma Güven gibi iki işinin ehli isme teslim edilmiş.
Yıllar boyu yaşadığınız kente geri döndüğünüzde nostalji yapmadan duramıyorsunuz.
Gençliğimde müdavimi olduğum Cafe Plaza’yı aynı yerinde ve aynı çizgide görmek hoştu. Onur Baştürk’ün DJ’liğinde eski günleri aratmayacak bir gece geçirdik. Bir zamanlar İzmir’in iki ünlü diskoteği Kordon’daki Saffet ve Kültür Park’taki Mogambo ise değişen eğlence anlayışının kurbanı olmuş. Onları da bulsaydım geçmişe ışınlanmış gibi olacaktım...

URLA KENDİNİ AŞIYOR

Haberin Devamı

Çeşme, Alaçatı, Karaburun, Seferihisar, Eski Foça ve Yeni Foça... İzmir’in dört bir yanı cennettir ama benim için Necati Cumalı’nın memleketi Urla’nın yeri her zaman bir başka. O boş, sakin günlerini arar mıyım bilmiyorum ama Urla yavaş yavaş bir başka boyuta geçiyor.
Bu yıl İzmir Büyükşehir Belediyesi, Urla Belediyesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi Mutfak Sanatları Yönetimi Bölümü ve Uluslararası Gurme Kentler Ağı/DELİCE işbirliğiyle üçüncüsü düzenlenen Urla Enginar Festivali sırasında kasaba tam bir şenlik alanıydı. Neredeyse sokaklarda yürümek imkansızdı ama yine de en gerçek yemekleri, en taze enginarları burada tattım.
Festival süresince bir araya gelen dünyaca ünlü şeflerin, yeme-içme yazarlarının Ege yemek kültürünü tanıması ve tanıtması, fikir alışverişinde bulunmaları çok önemli.
Urla da belediye başkanı konusunda şanslı.
Sibel Ünlü dirayetli bir politikacı, güçlü bir kadın ve dinlemesini de biliyor.
Urla’nın şimdilik en büyük problemlerinden biri yeterli tesis olmaması. Butik otel ve pansiyon ihtiyacı var. Çevredeki az sayıdaki at çiftlikleri, butik oteller de fiyat-kalite beklentilerini pek fazla karşılayan yerler değil maalesef.

BEĞENDİK ABİ

Haberin Devamı

Çorbası, dolması, baklalısı, bezelyelisi, etlisi, otlusu çağlalısı, çalkaması, ızgarası, pilavı ve hatta tatlısı. Mevsiminde enginara hatta tüm Ege yemeklerine doymak istiyorsanız istikamet Urla çarşı içindeki Beğendik Abi olmalı.
Beğendik Abi, kadınların çarşıda değil çalışması, eşinin izni olmadan dolaşmasının bile yasak olduğu yıllarda Urla’da doğup büyüyen Handan Kaygusuzer tarafından açılmış. 18 yılı geride bırakan esnaf lokantasında şimdi Handan Hanım’ın sağ kolu 17 yaşında mutfağa giren oğlu Hikmet Kaygusuzer.

Yıldız bir şef doğuyor

İzmir’i Keşfet gezimizi gün batarken Urla Şarapçılık’ın ürünlerinin kalitesi gibi gustosu yüksek tesislerinin bahçesinde bağlara karşı muhteşem bir akşam yemeği sofrasında sonlandırdık. Yemekleri İzmirli genç şef Osman Sezener ve ekibi hazırlamıştı.  Şef Sezener’in adını duymuştum ama hem kendisiyle hem yemekleriyle yeni tanıştım. Ege otları ve enginar, bakla, kuşkonmaz gibi mevsim sebzeleriyle hazırlanan yemekler yaratıcılığı, lezzeti ve sunumuyla çok başarılıydı. Osman Sezener, İzmir Amerikan Koleji, Bilkent Üniversitesi Turizm ve Otel işletmeciliği eğitiminin ardından New York’a gitmiş ve French Culinary Institute’te okumuş. Bir süre New York ve İstanbul’da ünlü restoranlarda çalıştıktan sonra İzmir’e ailesinin yanına dönmüş. Şimdi, 28 yıl kadar önce babası Ahmet Gunter Sezener’in kurduğu “Ristorante Pizzeria Venedik” ve “Venedik Catering”i kendisi gibi şef olan kardeşi Melodi Sezener’le birlikte yönetiyor. Dileğim, İzmir’de Ege ruhunu yansıtan 5-10 masalı bir şef restoranı açmaları...

ZEYTİNYAĞI MÜZESİ

Haberin Devamı

Dünyanın bilinen en eski zeytinyağı işliklerinin olduğu, bir İyonya kenti olan Klazomenai’nin yakınlarındaki Köstem Zeytinyağı Teknolojileri Müzesi, eylül başında açılıyor.
Spor yaralanmaları, eklem ve diz cerrahisi konusunda çok ünlü bir uzman olan ortopedist Levent Köstem, eski bir mobilya fabrikasını satın almış, tüm birikimiyle bu müzenin kurulmasını sağlamış.
5600 metrekare kapalı, 21 bin metrekare açık alanı olan Türkiye’nin en büyük zeytinyağı müzesi, 26 farklı ülkedeki benzerlerinden de büyükmüş.
Levent Bey, yıllarca eşi Güler Hanım’la beraber tüm Ege’yi dolaşıp zeytin işliklerini toplamış. Zeytinyağının yanı sıra hijyen ve temizlik müzelerinin de yer alacağı bir enstitü gibi çalışması düşünülen komplekste, butik otel ve restoran açılması da planlanıyor

URLA BAĞ YOLU

Haberin Devamı

Trakya Bağ Rotası gibi Urla Bağ Yolu da tarih, doğal güzelliklerle iç içe bir rota. Antik çağlardan günümüze adını şarapçılıkla duyuran bölgenin bağlarında Cabernet Sauvignon, Merlot, Syrah, Chardonnay, Alicante, Sangiovese, Nero D’avalo ve yerli üzüm cinsleri Bornova misketi, Boğazkere, Sultaniye, Urla Karası, Gaydura yetiştiriliyor.
Urlice, Urla, USCA, MMG ve Mozaik bölgenin bağcılık yapan ve şarap üreten markaları.
Urla Bağ Yolu, Limantepe ve Urla Bağ Evi projeleriyle birlikte Türkiye’nin konaklamaya uygun tesislerin olduğu ikinci bağ rotasını oluşturacak. Projenin büyüyerek Ege Bağ Rotasına dönüşmesi gastronomi turizmi için de çok yararlı olur...

Yazarın Tüm Yazıları