Paylaş
MUTİ RESTORAN
Yeni mekanda yeni lezzetler
Muhittin Ülkü, İstanbul’un efsanevi işletmecilerinden biriydi. Dört yıl kadar önce İstanbul’un kaosundan, onu mutsuz eden insan ilişkilerinden kaçarak dinlenmeye geldiği Kapadokya’ya yerleşmeye karar verdi.
Ürgüp’te 250 yıllık tarihi bir handa, keşke böylesi İstanbul’da da olsa dedirten, hem yerli hem yabancı turistlerin beklentilerini karşılayan Muti Restoran’ı açtı. Kısa sürede geleneksel lezzeti bozmadan yorumladığı yemeklerle Kapadokya’nın gidilmezse olmaz yerlerinden birine dönüştü.
Bu yılın başında, çok ortaklı mal sahipleriyle arasında sorunlar çıkınca Ortakent’te The House Hotel Cappadocia’nın teklifini değerlendirerek yeni yerine taşındı.
Otel kompleksinin içinde bağımsız bir binada yer alan Muti Restoran’ın eskiyle yeninin uyumla harmanlandığı yeni mekanını çok sevdim. En büyük peri bacasına ve gün batımının en iyi izlendiği Kızıl vadiye bakan terası ise tam anlamıyla büyüleyici. Yazları sabah kahvaltısından akşam yemeğine tüm servisler burada yapılıyor.
Yemeklere gelince, genel olarak konsept aynı. Asma yaprağında domatesli pastırma, armut, ceviz, havuç ve kişnişli kıymalı börek, erik soslu patlıcan dolması, ayvalı kuzu incik, tarhana mantısı gibi klasikleşmiş yemekler devam ediyor. Her biri o kadar lezzetli ki zaten mutlaka kalmalı. Yeni menüye ise, etli ördekli mantı, mısır ekmekli köfte, tarhana ve otlarla marine etler, ceviz ve meyveli taş kadayıf gibi yeni çeşitler de giriyormuş yakında.
Muhittin Ülkü, geleneksel malzemelerle yeni tatlar yaratmayı, denemeler yapmayı seviyor. Bir gün önce sohbet ederken anlattığım oğlak kapama ertesi akşam yemeğinin sürpriziydi. Mutfağa girip ilk kez denediği “naneli, taze soğanlı kuzu kapama” çok başarılıydı.
Yıllarca övündüğüm yemeğimi, en az benim kadar iyi yapınca Muhittin’i kıskanmadım diyemem! Tam bir baharı karşılama yemeği olan ve aslında benim oğlak etiyle yaptığım kapama, bakarsınız gelecekte bahar menüsünde yer alır...
İlk kez İstanbul dışında
Her zaman açtıkları mekanların tasarımına saygı duyduğum The House grubu İstanbul dışında ilk otellerini geçen yaz Uçhisar, Ürgüp ve Göreme arasında, Ortahisar’da açmış.
The House Otel Cappadocia geleneksel evlerle tarihi mağaraların birleşiminden meydana geliyor. 29 odanın her biri farklı tasarlanmış. Odaların bir bölümünde İtalyan ustanın yaptığı freskler var. Çevre gezilerinden deneyimleme fırsatı bulamadım ama otelin mistik bir yeraltı spası da mevcut.
Kadın Evi Kadın Eli
Kapadokya’da en etkilendiğim yerlerden biri de, her biri Kapadokya gönüllüsü gibi çalışan Aslı Özbay, Merve Uzel ve İlkin Karataş’la beraber ziyaret ettiğimiz Uçhisar Kadın Evi Eğitim ve Kültür Merkezi oldu.
Uçhisar’ın 1934’ten 2000’lerin başına dek çevre köylerden çocukların eşekle geldiği ilkokul binası, okul başka bir yere taşındıktan sonra harabeye döner. Üç yıl kadar önce Gökçin Ilıcalı’nın Argos in Cappadocia otelini satın alan Doğuş Grubu, Ferit Şahenk’in inisiyatifiyle bir sosyal sorumluluk projesi olarak binayı yenilemeye karar verir. Mimar Aslı Özbay restorasyonu gerçekleştirir.
Kısa sürede Uçhisar Belediyesi, Kalkınma ve Dayanışma Derneği işbirliğiyle okul binası Kadın Evi Eğitim ve Kültür Merkezi’ne dönüştürülür.
Bugün Gülten Güler’in yönetimindeki merkezde el sanatlarından ebeveynliğe çeşitli atölye çalışmaları düzenleniyor. Kadın Eli adlı bir restoranları da var. Mutfakta elbirliğiyle yaptıkları bölgenin ünlü yaprak sarmalarını, kuru yufkaları diğer restoranlara da satıyorlar.
Kadınlar sosyal yaşama katıldığı ve aile bütçesine katkıda bulunduğu için mutlu...
Yerli turist at binmekten çok kahvaltıyı seviyor
Ortakent’ten yürüyüşe çıkıp vadinin içine doğru ilerlerken karşınıza ‘Cemal Ranch At Çiftliği’ tabelası çıkıyor. Birbirinden güzel atlar, taylar, tavuklar, ördekler, kuzular, keçilerin dolandığı, turistlerin at bindiği, binicilik dersi aldığı bu çiftliği dört yıl kadar önce Cemal Köksal kurmuş.
Anadolu Rahvan atı yetiştiriciliği de yapıyorlar. Baba Namık Köksal at yarışlarına da katılıyormuş. Ancak Cemal Bey de sıkıntılı, “Günde iki üç bin lira gelir elde eder, ertesi günün randevularını alırdık. Şimdi yüz lira kazansak seviniyoruz. Yerli turist ya kısa tur istiyor ya da kahvaltıya geliyor” diyor. Oysa jeep ve atv safarilerin yapılmadığı bölgede güvenle at biniliyormuş. Öğrenmek isteyenlere duyurulur...
Yeni şef
İstanbul’un en büyüleyici manzaraya sahip yerlerinden biri olan Ortaköy Feriye, baştan sona yenilenerek Feriye Palace adıyla kapılarını açtı. İşletmeciliğini turizmci Göktuğ Özdemir’in üstlendiği Feriye, Çağlayan Tuğal tarafından yenilenen dekorasyonuyla çok daha çağdaş, insanın içini açan bir mekana dönüşmüş.
Feriye’deki en heyecan verici değişiklik ise mutfağının başına, Türkiye’deki en iyi şeflerinden biri olduğunu düşündüğüm Aydın Demir’in gelmesi.
Restoranın menüsü zengin. Osmanlı Saray, yöresel Anadolu, Akdeniz, Uzakdoğu gibi farklı mutfaklardan yemekler yer alıyor. Menüyü Aydın Usta değil de başkası yapmış olsaydı, ‘Biraz karışık bir menü, şef her mutfaktan da mı anlıyor’ diyebilirdim. Ama Mengenli dört kuşaktır aşçılık yapan bir ailenin üyesi olan Aydın Usta, bu yemeklerin hepsinin altından kalkacak 32 yıllık bir mutfak deneyimine sahip.
Paylaş