Paylaş
Kentleri derinlemesine keşfetmeye yönelik bu buluşmalar her alanda ve sanırım herkes için ufuk açıcı oluyor.
Ben Mersin’i hep büyük ve küçük kardeşler arasında sıkışıp kalmış ortanca çocuğa benzetirdim. Özellikle de yemek kültürü söz olduğunda. Tantuni ya da cezerye dışında yemek kültürünün Adana, Antalya hatta Antakya arasında ezildiğini düşünürdüm.
Doğrusu yanılmışım.
Üç günlük “Mersin’i Keşfet” turumuz sırasında tattığım yöresel yemekler bana Mersin mutfağının zengin ve çok kültürlü olduğunu gösterdi.
Acı tantuni
Mersin’le özdeşleşen geçmişinin çok daha eski olduğunu düşündüğüm tantuninin ilginç bir öyküsü var. Tantuni bir zamanlar Mersin’de sadece sakatatla yapılıyormuş. Ancak yıllarca bakkal dükkanı işleten Mehmet Acı’nın işleri kötüye gidince dükkanın önünde bir tezgahta koyun etiyle ve kuyruk yağıyla tantuni yapıp satmaya başlamış. Talep öyle bir artmış ki bakkal dükkanı sonunda tantuniciye dönüşmüş. Acı Tantuni, bugün Mersin’in en ünlü tantuni dükkanı.
Zeytin yeniden sahnede
Mersin ve çevresinde eski adıyla Kilikya’da Antik dönemde zeytin üretimi çok önemli. Ayas yöresinde Kanlı Divane/ Kanytelleis Neapolis kalıntılarını dolaşırken Rehberimiz Ali Merzeci, Bizans İmparatorluğu döneminden kalma bir zeytin işliğini gösteriyor.
Bölgede o dönemden kalma 52 zeytin işliği bulunmuş. Zeytin hasadı şenlikleri yapılırmış. Bu gelenek mübadeleyle birlikte yok olma noktasına gelmiş. Zeytinyağı üretimi terk edilmiş. Ancak 1980’lerden sonra zeytincilik ve zeytinyağı üretimi tekrar önem kazanmış. Şimdi Mersin’in çok kaliteli zeytinyağı üretimi yapan markaları var.
Hem kara hem deniz
Mersin mutfağında Akdeniz hem de İç Anadolu mutfaklarının etkisi görülüyor. Anamur, Bozyazı, Aydıncık, Silifke, Erdemli, Tarsus, Mut, Çamlıyayla gibi ilçelerde ortak yemekler olduğu kadar kimi zaman yer aldıkları coğrafyaya özgü, kimi zaman etnik ve dini kimliklerle şekillenen farklı yemekler de var.
Özellikle mübadeleden sonra ve göçlerle bu denge bozulsa da, mutfak kültüründe izleri yaşamaya devam ediyor. Kısacası Mersin’de tüm mutfaklar birbirinden etkilenmiş. Mersin 321 kilometre sahil şeridiyle Türkiye’nin denize en çok kıyısı olan kenti ama kırmızı et, tahıl ve baklagiller ağırlıklı bir mutfağı var.
Ve yemekler
Anadolu’nun bir çok bölgesinde olduğu gibi Mersin mutfağının da temelini nohut, et, mercimek, buğday kırması, bulgur ve yoğurt oluşturuyor. Bu malzemelere mevsimine göre sebzeler de eşlik ediyor ve ortaya muhteşem lezzetler çıkıyor.
Salı günü Mersin Belediyesi Kongre Merkezi’ndeki toplantının ardından farklı ilçelerde yapılan yemekleri tatma fırsatı bulduk. Anamur’dan mısır keşkek, batırık, Silifke’den topalak, Toroslardan dilme, öğmeç, yüksük çorbası, döğme pilavı, mahluta, Tarsus’tan ileğen çöreği, Çandır eyağısı dolması, içli köfte, etli döğme aşı, karakuş tatlısı, kelle paça çorbası, lebniye...
Hazırlanan sofralarda, büyük bir bölümünü ev kadınlarının yaptığı neredeyse yüzlerce yemek çeşidi vardı. Bu saydıklarım adı aklımda ve tadı damağımda kalanlar...
Kerim Restaurant Narlıkuyu Silifke
Son birkaç yıl içinde iki kez gitme fırsatı bulduğum Kerim, bölgenin en özel deniz ürünleri restoranlarından biri. Hem mezeleri, hem karides, kalamar gibi deniz ürünleri hem de balıkları çok taze.
Ve aynı zamanda çok iyi pişiriyorlar.
Acılı çıtır patatesi ise bir efsane gibi.
Örgen Hanım’ın her daim işinin başında olması ve denize sıfır konumu da diğer artıları...
Dünden bugüne bir Mersinli
Yasmina Lokmanoğlu beşinci kuşak bir Mersinli. Lübnan ve İtalyan asıllı büyük büyük dedeleri 1840’lı yıllarda Mersin’e yerleşmiş. Lokmanoğlu, ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Londra’da iç dekorasyon eğitimi almış. Ardından memleketine dönmüş. Aile işleri olan gemi taşımacılığının yanı sıra sivil toplum örgütlerinde, yerel yönetimlerde çalışmış. Son 20 yıldır Toroslar’ın Buluklu köyünde yaşayan Yasmina Lokmanoğlu şimdi Mersin Kent Konseyi Başkanlığı görevini yürütüyor. Lokmanoğlu’nun 2013 yılında yayımlanan ‘Dünden Bugüne Mersin Mutfağı’ adlı bir kitabı da var.
“Mersin’in kültür mirasına bir katkım olsun istedim, bunun için de çok yakından ilgi duyduğum, mutfak kültürünü seçtim.Mutfağımız söz konusu olduğunda ilk akla gelen Arap mutfağının etkisidir ama Türkler, Türkmenler, Giritliler, Rumlar, Ermeniler ve 19. yüzyıl başında Mersin’in bir liman kenti olarak inşası sırasında gelen Levantenler (Fransız ve İtalyan kökenli Hristiyanlar) de var. Mutfak kültürünün tek bir etnik gruba mal edilmesi doğru değil” diyor.
Lokmanoğlu, kitabın hazırlık aşamasında arşiv araştırması ve yüz yüze görüşmeler yapmış. Bulabildiği yaşlı Mersinlilerin anılarını dinlemiş. 200’e yakın yemek tarifinin yer aldığı ve 200 yıllık bir dönemi kapsayan ‘Dünden bugüne Mersin Mutfağı’ önemli bir kaynak kitap. Kimi zaman Akdeniz, kimi zaman Orta Anadolu, kimi zaman Trakya, kimi zaman Orta Doğu coğrafyasından yemekler çıkıyor karşımıza. Bu çalışma Mersin mutfağının büyük ölçüde göçlerle şekillendiğini anlatıyor...
Kilikya Hotel Kız Kalesi
Mersin’in hem içinde hem dışında birçok bol yıldızlı otel var. Ancak hiçbiri bana denizin kenarında kendine ait plajı olan ve Kızkalesi manzaralı Kilikya Hotel kadar cazip gelmiyor. Bu kez konakladığımız Hilton da hem servisi hem de manzarasıyla Mersin’in en iyi otelleri arasında. Bir akşam yemeğini yediğimiz Divan Oteli de öyle...
Paylaş