Paylaş
Son dönemde sık sık dillendirildiği ve bana da sık sık iletildiği gibi Bodrum’da sürprizlere açık, hayal kırıklığı yaratacak, fiyat kalite dengesi gözetilmemiş mekanların sayısı hiç az değil. Bazen biri diğerine bakarak fiyat belirliyor.
Bazen de sanırım dünya fiyat standartları gözetiliyor.
Diğer yandan bir gerçek var ki, onu da göz ardı etmemek gerekiyor. O da genel maliyetlerin yüksekliği ve mevsimin kısalığı.
Unutmayalım ki adisyona yansıyan sadece yemeğin masrafı değil. Gittiğimiz yerlerin kirasını, amortismanını, mobilyasını, hatta yapılan yatırımın fırsat maliyetini bile paylaşıyoruz. Hoş bir ortamda yemek, güzel bir akşam geçirmek istiyorsak bunun bedeli yemekte kullanılan malzemenin ederinin çok ötesinde.
Yeme-içme severlerin geçen hafta yazdığım gibi sonradan söylenmek yerine bütçesinin yettiği yerlere gitmesinde, fahiş fiyatlı bulduğu yerleri listesinden çıkarmasında yarar var.
Menü kontrolü bunun en kestirme yolu. Hayal kırıklığına uğramak istemiyorsak, gideceğimiz yerleri önceden araştıralım. Ayrıca her piyasayı olduğu gibi bu piyasayı da arz-talep dengesi belirliyor.
Talep düşerse fiyat da düşer. Ambiyansın tanımı dahi değişir...
GallIard Cove House
New York’taki lisans ve yüksek lisans eğitiminin ardından finans sektöründe çalışıp İstanbul’a dönen ve yeme-içme sektörüne geçiş yapan Ahmet Uras’la 2014 yılında Etiler’de açtığı Galliard’da tanışmıştık.
İki katlı, Akdeniz mutfağı ağırlıklı, şık dekorasyonlu lüks mekân, İstanbul’da büyük bir eksikliği dolduracak gibi görünüyordu.
İşletmenin konsept danışmanlığını sektörün en deneyimli isimlerinden Muhittin Ülkü üstlenmişti.
Mutfağın başında da şef Turgut Ay vardı.
Etiler’deki mekânın kapıları birkaç yıl sonra kapandı ama Galliard tarzını değiştirerek, daha karma bir menüyle bir bistroya dönüştü ve Vadi İstanbul’a taşındı. Başarılı da oldu.
Ahmet Uras bu kez yeni bir ekip kurarak ve ilk açıldığı dönemdeki menüsüne, anlayışına benzer bir konseptle markasını Bodrum’a taşımış. Yalıkavak Gökçebel’de açılan The Galliard Cove House Bodrum son yılların popüler karması restoran, bar ve beach olarak kurgulanmış.
Bar için Kun markasıyla işbirliği yapılmış.
Canlı müzik performansları da gördüğüm kadarıyla ilgiyle karşılanıyor. Yemeklere gelince... Mutfak, 20 yıldır Barselona’da yaşayan, Michelin yıldızlı mutfaklarda da çalışmış Fransız asıllı George Pierre’e teslim edilmiş.
Fava ve kayısı yahni, ton balığı tartar, keçi peynirli patlıcan topları, şefin imza yemeklerinden ‘pasteis de bacalhau’ ve beşamel soslu, patates ve karamelize soğanla sunulan morina güveç ‘Natas’ çok başarılıydı.
Umuyorum ki, Galliard kalıcı olacak, İstanbul’daki başarısını tekrarlayacak...
Ent Restaurant
Şef mutfağı ehil ellerde bambaşka bir serüven. Bodrum’da şef restoranı dediğimizde ilk aklıma gelen yerlerin başında Ent var.
Yerel ürünlerle yaratıcı mutfağın en iyi temsilcilerinden olan Yoldaş Sönmez, Türkiye’nin en iyi şeflerinden biridir.
Yurtiçinde ve dışında çok ünlü restoranlarda deneyim kazandıktan sonra Bodrum’da yaşamayı seçen Yoldaş Şef, 7 yıl kadar önce kendi restoranını açmaya karar vermişti.
Ancak Ent bu süre içinde elinde olmayan nedenlerle birkaç mekân değiştirmek zorunda kaldı.
İlk ziyaretimde yeşillikler içindeki yedi masalı yerine hayran olmuştum.
Sonra Savra Bodrum’a taşındı. Oradan da Torba’ya, bu kez denizin hemen yanı başındaki Casa Dell’arte Otel’in içine geldi.
Her gidişimde kendini bir kez daha aştığını düşündüğüm Yoldaş’ın tabakları hem sunum hem de lezzetiyle bir sanat yapıtı gibidir.
Bu kez de öyleydi. Deneyimlediğim 12 çeşitlik bir tadım menüsü, Ege kıyısı başlığı altında gelen ve lezzetiyle sarıp sarmalayan bir dörtlüyle başladı.
Ardından karides, denizden kuru patlıcan dolması, sübye, mantı, çökertme gibi yöreye özgü yemekler özenle işlenmiş şekilde önümüze geldi.
Mürekkepli hamurla yapılan karides bisk, yoğurt üçlemesi, deniz fasulyesi, deniz börülcesiyle sunulan mantı ve patates yuvası üstünde köz domates biber ve tarhana sosla sunulan dana tandır, unutulmazlarım arasına giren tabaklar oldu. Şef ayrıca 7 yıllık Ent klasiklerinden oluşan alakart menü de sunuyor.
Yarışı kendisiyle olan şeflere ve sabırlarına hayranım.
Blue Topaz
Bazı yerler işletmecisiyle özdeşleşmiştir ve güven verir. Benim için de Gülin ve Yücel Özalp’in kurguladığı mekanlar hep bu kategoride oldu.
Yalıkavak Tilkicik Koyu’nda açtıkları Blue Topaz’a gittiğimde de aynı şeyleri hissettim.
Buraya da anlayışlarını taşımışlar, sıcak ve sevimli bir restoran yaratmışlar. Blue Topaz tam da Bodrum ruhuna yakışan bir yer olmuş.
Deniz ürünleri ağırlıklı bir menü tasarlanmış.
Mutfağın başında şef Mahmut Cansever var. Menüde yer alan ‘portakal soslu çiğ kılıç balığı ve deniz ürünlü linguine’nin tadı hâlâ damağımda.
Benim kokteyllerle pek aram yoktur ama en az yemek menüsü kadar iddialı olduklarını söylüyorlar.
Can Oba
Uzun süredir denizin neredeyse içinde dalgaların sesi eşliğinde yemek yediğimiz, 7-8 masalı, tahta sandalyeli, basit ama aynı zamanda lezzeti de olan yerlerin, yani eski Bodrum’un özlemini çekiyordum.
Ünlü şeflerimizden Can Oba, Yalıkavak’ta bir zamanlar ahır olarak kullanılan küçük bir yapıyı onararak açtığı beyaz badanalı, mavi panjurlu mekanıyla bu özlemimi giderdi.
Sadelikle iyi yemeği, lezzetle fiyat dengesini bir araya getirdi.
Restoranda, sabah kahvaltısıyla güne başlayıp akşam yemeğine uzanan bir menü var.
Biz erken bir öğle yemeği yedik. Her bir malzemenin tadını aldığınız hafif acılı, süzme yoğurtlu balkabağı, köz patlıcan ve ılık ahtapot salatası çok lezzetliydi.
Menü, akşamları çeşitleniyormuş. Fiyatları makul.
Dileğim Bodrum’un gerçek ruhunu yansıtan, lezzet çıtası yüksek, ürün kalitesinde şüphe duymayacağımız yerlerin artması...
Paylaş