Batı’dan Doğu’ya zeytin yolculuğu

Hafta içinde Olivoyage markasının kurucusu Oya Zingal ile buluştuk. Oya Hanım’la 3 yıl kadar önce Geyikli’de zeytinyağı üretimine başladığı günlerde tanışmıştık. Dedesinin zeytin bahçesinde büyürken kurduğu hayalleri nasıl gerçekleştirdiğini, Toscana’da aldığı eğitimleri, markasını nasıl kurduğunu anlatmıştı.

Haberin Devamı


Bu kez de zeytinliklerin bulunduğu Geyikli’deki yeni gelişmeleri ve projelerini paylaştı. İlk güzel haberi; organik tarımın tüm gereklerini yerine getirdiklerini tescilleyen ‘Organik Tarım Müteşebbis Sertifikası’nı almaları oldu. Zaten bir süre önce de Geyikli Zeytinyağları Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından verilen resmi coğrafi işaret onayını alarak markalaşma yolunda önemli bir adım atmıştı.
Bugünlerde Oya Hanım’ı en fazla heyecanlandıran proje ise Geyikli’de başlayan serüvenin Doğu’ya yolculuğu.
“Anadolu’nun belki de kıymeti yeterince bilinmeyen zeytinlerini ön plana çıkarmak beni ayrıca mutlu ediyor. Bu projenin ilk adımı olarak Mardin Derik zeytinlerinden üreteceğimiz zeytinyağını ürün gamımıza ekleyeceğiz” diyor.
Bölgenin beslenme alışkanlıkları sebebiyle geri planda kalmış, zamanla üretimi azalmış bu türün raflarda yerini alacak olması, Türkiye ve dünyayla buluşması bana da önemli ve heyecan verici geldi...

MUTLU CUMA

Oya Zingal aynı zamanda Kuveyt merkezli, catering, tarım, inşaat ve turizm alanlarında faaliyet gösteren MRESCO Türkiye Group CEO’luğu görevini de yürütüyor. Grubun 2000 yılından bu yana kurumsal müşterilere hizmet veren Üç Öğün adlı yemek fabrikası da bir dönüşüme girmiş. Bundan sonra Lezzet Fabrikası olarak yola devam edeceklermiş. Ayrıca Anadolu’daki küçük üreticiler ve tarımsal üretim yapan ‘kadın kooperatifleriyle’ işbirliğine gitmişler.
‘Mutlu Cuma’ adını koydukları proje kapsamında toplu yemek hizmeti verdikleri firmaların çalışanlarına cuma günleri bu yerlerden temin edilen ürünlerle hazırlanan menüler sunacaklarmış.
Bu, hem çalışanların mutlu olması hem de kadınlara ek gelir kaynağı yaratılması anlamına gelecek. İlk işbirliklerini de Urla Kadın Kooperatifi ile yapmışlar.

Haberin Devamı

Sonbahar sergileri doludizgin

Uzun aradan sonra yeniden sergiler düzenlenmeye, sanatseverler bir araya gelmeye başladı. Mesafe ve hijyen kuralını göz ardı etmeden gerçekleşen bu buluşmalar hepimize iyi geliyor.
Heyecan veren projelerden biri de BASE oluşumunun Türkiye’deki üniversitelerin plastik sanatlar, fotoğraf, video, cam ve seramik, geleneksel Türk sanatları bölümlerinden yeni mezun sanatçı adaylarının yapıtlarını bir araya getirdiği sergi. 
Beşinci kez düzenlenen sergi bu yıl “Rezonans” temasını seçmiş. 42 farklı şehirdeki 75 üniversiteden 1200’e yakın başvuru almışlar. Seçici kurulun değerlendirmesinin ardından 100 yeni mezun sanatçının çalışmaları sergilenmeye değer bulunmuş.
BASE bir yandan gençlere profesyonel sanat hayatına geçişlerinde destek olup, ışığı olan isimleri öne çıkarıyor, diğer yandan da galeri, koleksiyonerler, sanatseverlerin genç yetenekleri keşfetmesine aracı oluyor.
Serginin küratörü Derya Yücel, bu yılki temanın ‘Rezonans’ olmasını “BASE’in birbirinden farklı üretimleri, tavırları, düşünce ve yönelimleri bünyesinde barındırması ve geleceğe aktarması” olarak açıklıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Grundig, Kale Tasarım ve Sanat Merkezi, TEB Özel Bankacılık sponsorluğu, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ev sahipliğinde Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde düzenlenen sergi, 29 Eylül’de başlayıp 3 Ekim’e kadar devam edecek. Bu keşif yolculuğunu kaçırmayın derim...

Haberin Devamı

Hibrit kurslar dönemi

Çocukluğumda hibrit sözcüğünü ilk babamdan duymuştum, yerli tohum yerine 1’e 10 vereceği söylenen hibrit buğday tohumları ekmeye başladığımızda. Sonra hibrit arabalar, eğitim derken sıra kurslara, aslında hibrit bir yaşama geldi.
Şimdi Mehmet Yalçın’ın yönettiği, Türkiye’nin en iyi yeme-içme yazarlarının bir araya geldiği Gusto Dergisi döneminde başlayan, yıllar içinde bir klasik olan şarap ve viski tadımları ve kursları da hibrit formata dönüşmüş.
Evlerimize kapanmak zorunda kaldığımız dönemde online olarak gerçekleştirilen kurslara artık isteyenler mesafe ve hijyen kuralları çerçevesinde Levent’teki Şans Restoran’ın üst katında, isteyenler de evlerine gönderilen tadım setleri sayesinde online olarak katılabiliyormuş.

Haberin Devamı

Mehmet Gürs’ten yeni başlangıçlar

Dünyanın en iyi 50 restoranı arasına da girseniz, dünyanın sayılı şeflerinden biri de olsanız sürekli mutfakta olmak kolay değil. 30 yıla yakın süredir şeflik ve işletmecilik yapan Mehmet Gürs de yaşamında değişiklik yapmaya karar vermiş. Yine yeme-içme sektöründe ama bu kez farklı projelerle karşımıza çıkıyor.
Yeme-içme kültürü yazarı Cemre Torun ile birlikte, sürekli kendini yenileyen, geliştiren bir yaklaşımla, her yıl, her hasatla, daha iyi bir rakı yapmak üzere yola koyulmuşlar. İlk yıl için yüzde yüz Elazığ Öküzgözü üzümünü kullanmışlar.
Mehmet Gürs, “Yıllardır yemek konusunda da benzer bir yaklaşımla araştırma yapardık. Bu zor bir süreçtir ama aynı zamanda işi heyecanlı ve canlı kılar” diyor.
Bu projede de üzümünden anasonuna, üretim sürecinden etiketine tüm aşamalar üzerinde araştırmalar, denemeler yaparak ilerlemişler. Ortaya başarılı bir ürün çıkmış.
Bu çalışmanın yeme-içme kültürümüzün önemli bir parçası olan rakının yurtdışında tanıtılmasına da büyük katkısı ola-
cağını düşünüyorum.
Yakında dünyaca ünlü restoranların menüsünde karşımıza çıkması hiç sürpriz olmayacaktır.
Gürs’ün cephesinden iki güzel haber daha var. Hafta içinde açıklanan The World’s 50 Best Restaurants 2021’in 51-100 listesinde 60’ıncı sırada yer aldı.
Bir diğeri de Dubai’de One&Only Grubu çatısı altında yeni bir restoran açma çalışması içinde olması. Onu da merakla bekliyoruz...

Haberin Devamı

Feyyaz Usta ve Moda Deniz Kulübü

Bazı şeflerin adı çalıştıkları işletme, bazı işletmelerin adı da çalışan şeflerle özdeşleşir.
Moda Deniz Kulübü ve Feyyaz Usta’nın adları ise her ikisinin kesişme noktasında bulunuyor.
40 yıldır burada çalışan, müdavimlerini ve bizim gibi misafirlerini hiç hayal kırıklığına uğratmayan ama pek de ön plana çıkmayan Feyyaz Doğan bu kez de bizi şaşırtmadı.
Ne de olsa ustası, Karpiç geleneğinden gelen Süreyya Bey’in tedrisatından geçerek yetişmiş.
Hazırladığı lakerdadan taramaya, çıtır kabaktan ızgara levreğe yediğim her şey sunumundaki tüm sadeliğe ve yalınlığına karşın çok lezzetliydi.
Türkiye’nin işini seven ve hakkını veren ustalara, aşçılara, şeflere ve tabii ki servis elemanlarına çok ihtiyacı var.

Yazarın Tüm Yazıları