Trabzonsporlu taraftarlar, Bursaspor maçında hakemin yönetimini beğenmeyip Türkiye Futbol Federasyonu ve Merkez Hakem Kurulu’nu protesto etti. Hem de ne protesto!
"Ermeni Oğuz’a (Sarvan) Trabzon’da soykırım" sloganı attılar yetmedi, "Yasin’lerle çıktık yola, Ogün’ler çok yakında" pankartı açtılar. Sonra ne oldu? Hiçbir şey!
Ne Trabzonspor yönetiminden bu ırkçı, faşist slogan ve pankartlara dair bir kınama geldi ne de futbol yazarlarından eleştiri... Şimdi yine birileri çıkıp "Bu olayları tüm Trabzonspor taraftarlarına mál etmeyin. Bunlar münferit olaylardır" diyecek ve her şey unutulacak.
Beşiktaş maçında "Ermeni Çarşı’ya İstanbul’da soykırım" sloganını da unutmuştuk değil mi? Bakalım bu münferit olayların sonu nereye varacak...
Hakem hatası yüzünden maç, hatta şampiyonluk kaybedebilirsiniz... Başarılar, başarısızlıklar hepsi unutulup gider ama kulüp olarak duruşunuz, ilkeleriniz ve taraftar kimliğiniz hiçbir zaman unutulmaz.
Berrak ve gözlüklü bey
Berrak Tüzünataç ve Vedat Özdemiroğlu’nun çorbacıda görüntülenmeleri, onları sevgili yapar mı bilmiyorum, ama bu olay magazin basınına yeni ufuklar açabilir... Hatırlarsınız Tuna Kiremitçi’nin İclal Aydın’la olan aşkı, magazin medyasına edebi, gamzeli açılımlar kazandırmıştı.
Şimdi aynı durum Vedat Özdemiroğlu’nda da yaşanabilir.
Özdemiroğlu mizah dünyamızın sağlam kalemlerinden biri. Yaşamını da Uykusuz dergisinde okurlarıyla sansürsüz paylaşıyor. Nitekim Özdemiroğlu, bu haftaki yazısında kendisini tanımayan paparazzilerle yaşadığı ilk temasını "Benim için ’gözlüklü bey’ dendi, bu da oldu!" esprisiyle özetledi.
Özdemiroğlu’nun köşesinde klişelere savaş açtığı "Bitsin" bölümünde ise bu hafta Berrak T. rumuzlu bir okur "Şarkı adıyla şov-mov programı yapmak bitsin" yazmış. Klişe bir tespit olmuş. Belli ki Özdemiroğlu yeni arkadaşını kıramamış.
Yazı Da Vinci Şifresi gibi olacak ama Özdemiroğlu bir de "Scrabble dünyasında cüce, uzuna basar!" demiş. Gayet güzel tespit!
Eğer bu çorbacı vakasından bir aşk doğarsa, magazincilere Özdemiroğlu’nun yazılarını takip etmelerini öneririm.
Güldürmeyen mizah dergisi
Artık İslamcı kesimin de bir mizah dergisi var. Adı: Caf Caf. ’İslamcı’ etiketini ben yapıştırmadım, kendileri söylüyor.
Derginin editörü Yusuf Kot, "Ardımızdan yıllar sonra şöyle söylenmesini sağlamak istiyoruz: ’Evet, bu dinciler bir mizah dergisi çıkardılar. Ve gerçekten orijinal işler ortaya koydular. Türk mizahında görülmedik derecede bir entelektüel zenginliği yansıttılar.’ Böyle densin istiyoruz" diyor.
Bu güzel temennilere derginin giriş yazısında ’genciz’, ’farklıyız’, ’bize önyargıyla yaklaşmayın’ diyerek devam etmişler.
Şimdi bana da ’önyargılı’ diyecekler ama ister inanın ister inanmayın, dergiyi baştan sona okudum, bir-iki tebessümün dışında gülecek bir tane bile espri bulamadım. Ayrıca bariz bir şekilde kendileri önyargılılar.
Dergideki en ağır eleştiriler, tahmin edeceğiniz gibi Deniz Baykal’a, Danıştay’a ve askere yönelik. Aslında burada da farklılık yarattıklarını düşünmüyorum. Çünkü kendilerinin solcu olarak değerlendirdikleri mizah dergileri bu konuda Caf Caf’tan daha acımasızlar.
Benim asıl itirazım çifte standarda. Caf Caf’ta mizahın olmazsa olmazı ’muhalif ruh’tan da eser yok. Hükümete dair bir-iki eleştiri var ama onlar da Susam Sokağı tadında.