Hiddink, magazin basını, vs...

Şu sıralar dünya futbol basınında başarısı en çok konuşulan isimlerden biri Guss Hiddink...

Haberin Devamı

Çalıştırdığı Chelsea, evrenin en iyi takımı Barcelona ile deplasmanda berabere kaldı. Chelsea, patronları Roman Abramovich'in rüyalarını süsleyen Şampiyonlar Ligi kupasına emin adımlarla ilerliyor...

Yok, tahmin ettiğiniz gibi Hiddink'in başarısını 'kıymetini bilemediğimiz teknik direktörler' edebiyatına bağlamayacağım. Konumuz, Hiddink vesilesiyle Türk magazin basınının futbolumuza indirdiği büyük darbe. Yazı buram buram magazin nostaljisi olacak ama şu yayınladığımız fotoğraflar şimdi İngiliz basınının elinde olsa, bayağı eğlenceli haberler yaparlardı.

Efendim, Hiddink gibi bir futbol dehasının Fenerbahçe'den kovulması ve Türk futbolunun 10 yıl geriye gitmesinin sebebi, 6-1'lik Aydın yenilgisi ve Hafta Sonu'nun 14 Eylül 1990 tarihli manşetiydi...

Haber, eşini Hollanda'da bırakan Hiddink'in İstanbul gecelerine akıp dansöz Yağmur'un evinden çıkarken yakalanmasıyla ilgiliydi.
Fotoğraflarda da görüldüğü gibi, Hiddink karizmayı fena halde çizmiş. Ancak yazılanlar daha da yıkıcı. Belli ki Hafta Sonu'nun birinci sayfasını hazırlayan arkadaş Fenerli, kötü gidişattan memnun değil ve tek bir hedefi var, o da Hiddink'e son darbeyi indirmek.

Felaket daha baÅŸlıklardan geliyorum diyor zaten... Ãœst baÅŸlık: "ZAMPARA HÄ°DDÄ°NK"... Patlak: "FENERBAHÇELÄ°LER! Ä°ÅŸte size yakışmayan teknik direktörün hali". Kutu baÅŸlığı: "Seks maçını yüzüne gözüne bulaÅŸtırdı".Â

En eğlenceli bölüm ise "3-5-2 taktiği aşkta sökmedi" başlıklı kutu. Aynen aktarıyorum: "Futbol atak olmalı, futbolcu gol peşinde koşmalı diyen Hiddink kendisi kabul etmese de yanılmıştı. Bunun kanıtı da Fener'in aldığı 6-1'lik şok yenilgiydi. Ama aleme inat 3-5-2'de ısrar ediyordu Hiddink. Belki de bu taktiği özel yaşamının yeşil sahalara yansımasındandı Hiddink'in... İşte şimdi de ataktı. Seksi oryantal Yağmur'la kurduğu arkadaşlığı kısa sürede bir kahve içimi beraberliklere dönüştürüvermişti. Bir kez daha atak oynamayı deniyordu ama olmadı, aşkta sökmedi bu taktik. İşte yukarıdaki fotoğraf Hiddink'in aşkta yenilgisinin kanıtı. 'Kahve içmeye gitmiştim' diye beyanat verdiği Yağmur'un evinden tam 1.5 saat sonra çıkarkenki hali. İşte daha içtikleri kahvenin tadı ağızlarından bile gitmeden, yüzlerinde patlayan flaşlarımızla kendilerine geliverdiler. Ve o anda erkekliği kaçmakta buluyordu Hiddink. Kaçışı Sürmeli Oteli'ne kadar sürdü. Peşinde arkadaşımız Arslan Güven olduğu halde..."

Aslında malzeme çok. Dansöz Yağmur'un üzüntüden evine kapanması ama gazetecileri kıramayıp yatakta seksi pozlar vermesi vs...
Daha sonra Hiddink'e komplo kurulduğu iddia edildi. Kurulmuş da olabilir ama Hiddink'in yüzünü kazağıyla kapatması ve muhabirden kaçmak için Mecidiyeköy'de attığı depar, bir futbol dehasının ülkemizden ayrılmasına neden oldu.

İşte arkadaşlar, görüyorsunuz... Magazin basını bazen futbol tarihini bile değiştiriyor.

Haberin Devamı

Maaşınızın 4/1 çöpe gidiyor

Geçen bilgisayardan sayfa çıkışı alacaktım, yazıcıda kağıt kalmamıştı. Yerde duran kullanılmış bir sayfayı aldım, boş tarafını yazıcıya koyup öyle çıkış aldım. Kağıda baktım, "Ne güzel arka tarafından da okunuyor" deyip sevindirik oldum.

"Eskiden pazar filesi vardı" deyip, örnekleri çoğaltmayacağım ama en yalın haliyle 'israftan kaçının' diyeceğim.

Çünkü Vs. dergisinin yayınladığı Türkiye İsrafı Önleme Vakfı'nın raporu gerçekten vahim! Araştırma, gıda, enerji, su, emek gibi farklı biçimlerde yaptığımız israflarla maaşımızın dörtte birini çöpe attığımızı belgeliyor. Ortası yenip bırakılan pizzaları, trafikte beklerken yakılan benzinleri vs. üst üste topladığınızda, Türkiye milli gelirinin yaklaşık yüzde 25'inin, diğer bir deyişle 214 milyar TL çöpe gidiyormuş. Bu parayla yoksulluk sınırı altında yaşayan 13 milyon 874 bin yoksul vatandaşa 3 bin TL mikro kredi verilebilirmiş. Her gün 6 milyon ekmek israf ediliyormuş. Bir yılda israf edilen ekmek bedeliyle Türkiye'de 100 yataklı 60 hastane kurulabilirmiş.

Tamam, bunların hepsini biliyoruz ama öyle bir tüketim toplumunda yaşıyoruz ki, genlerimiz israf etmeye kodlanmış durumda. Ama bir şeyler de yapmak zorundayız.

Benim naçizane önerim, başta belirttiğim 'sevindirik olma' moduna geçiş yapmanız. Küçük adımlar da olsa fark etmez. En azından süpermarkette aldıklarınızı bir torbaya sığdırmaya çalışın. Daha ileriki boyutlarda musluğa değmemek için suyu açık bırakanları dövebilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları