Hamza milletvekili oldu çok mu işe yaradı

Pekin Olimpiyatları, Türkiye adına pek parlak geçmeyecek gibi gözüküyor. Olimpiyat kafilesinde boks, halter, güreş, tekvando gibi başarılı olduğumuz dallarda bile "Kesin altın alır" diyeceğimiz yıldız sporcumuz çok az.

Asıl moralleri bozan ise, durum bu kadar vahimken Halil Mutlu, Hamza Yerlikaya gibi şampiyonları Pekin’e götürememek.

Halil Mutlu doping cezasından sonra Avrupa Şampiyonası’nda kazandığı madalyaya rağmen Pekin’e gitmiyor. Gerekçesi ise, Olimpiyatlar’a gönlünce hazırlanamamak.

Peki Hamza Yerlikaya’nın durumu... Onun daha önemli işleri var, çünkü o artık milletvekili. 8 Avrupa, 3 Dünya, 3 Olimpiyat şampiyonluğu bulunan, otoritelerin ’asrın güreşçisi’ kabul ettikleri Yerlikaya’yı 31 yaşında milletvekili yapmak ülkemiz adına çok mu hayırlı oldu?

Yerlikaya, Başbakan’ın "Altın madalya kazanacaksan katıl, iyi düşün" uyarısına uyup "Benim hedefim ikincilik, üçüncülük değil. ’Önemli olan Olimpiyatlar’a katılmak’ gibi bir düşüncem de olamaz" demiş.

Sakatlıklar bahane... Yerlikaya milletvekili olmasaydı, yeterince çalışsaydı pekálá Olimpiyatlar’a katılırdı.

Aslında sadece Yerlikaya’yı eleştirmek de haksızlık olur. Güreş sporu, futbol gibi popüler değil, büyük paralar kazanılmıyor ve Yerlikaya da büyük ihtimalle hayatını garantiye almak için milletvekili oldu.

Futbol dışındaki spor dallarına gerekli önemi göstermezsek, biz daha çok Hamza gibi şampiyon milletvekilleri çıkarırız. Ne de olsa üçüncü Olimpiyat şampiyonluğunu kazanıp efsane olmak Türkiye’de karın doyurmuyor.

Acıların çocuğu Haluk Piyes

Yakışıklı oyuncu Haluk Piyes, kendi hayatından esinlenerek çektiği "Barut" filmi için verdiği röportajda uzun uzadıya çocukluk ve gençlik yıllarından bahsetmiş.

Aynen aktarıyorum:

"1975’te Köln’de dünyaya geldim. İki tane ablam var. 12 yaşına kadar ailem olmadan yaşadım. Babam ben üç yaşında bizi bırakıp gittiği için sokak ailem haline geldi. Altı yaşında bir otobüs şoförünün yardımıyla kendimi okula yazdırdım. Yuvaya bile kendi kendime yazılmıştım."

Şoför amca, Piyes’i okula yazdırırken anne ve iki abla nerede belli değil. Almanya’da 4-5 yaşındaki çocuklar kendilerini nasıl yuvaya yazdırıyor, akıl alır gibi değil. Bu arada 12 yaşından sonra Piyes ailesiyle nasıl buluştu acaba? Yoksa onları da şoför amca mı bir araya getirdi?

Bitmedi, eğlence devam ediyor. Muhabir, hayatı sokaklarda büyük zorluklarla geçen Piyes’e "Peki, Almanya yıllarınıza dair hiç mi güzel anınız yok?" diye soruyor. Yanıt: "Olmaz olur mu... Vuruldum, bıçaklandım, kulaklarım kesildi (Doğruysa Piyes’in kulakları estetik) ama küçük yaşlardan itibaren başıma gelen her şeyin nedenini arayan birisi oldum."

Durun daha bitmedi... Muhabir: "Yaşadığınız şiddet sizi sosyal danışman olmaya itti değil mi?" diye soruyor. Piyes’in yanıtı ise şöyle: "17 yaşında sosyal danışman olarak çalışmaya başladım..." Üç noktadan sonrasını merak etmeyin. Piyes’in nasıl sosyal danışman olduğuna dair hiçbir bilgi yok.

Hayatı Küçük Emrah tadında yaşayan Piyes, sokaklarda kendini savunmayı öğrenirken boksa başlayıp Almanya şampiyonu olmuş. (Bilseydik Piyes’i Olimpiyatlar’a götürürdük.)

Piyes’
i boks da kesmiyor. Hukuk fakültesine giriyor. Yakışıklı oyuncunun hukuk fakültesini bitirmeme nedeniyse tam evlere şenlik. Piyes, Alman adalet sistemini adil bulmadığı için hukuğu bitirmemiş.

Eğer "Barut" Piyes’in bu anlattıklarını konu alsaydı, bu filmi David Lynch bile toparlayamazdı.

Avukat olmak isteyen Ebru Destan’a başvursun

Meğer avukat olmak için hukuk fakültesini bitirmeye gerek yokmuş... Bakın içindeki sanat aşkıyla avukat olmaktan son anda vazgeçen Ebru Destan ne diyor: "16 yaşında avukat olmaya çok merakım vardı. Gittim bir avukatın yanında çalıştım. Bir stajyer avukat yetiştirecek kadar hukuki ve siyasi donanıma sahibim."

Destan’a dört yıl hukuk okuyup stajyer olma hakkını kazanan avukatlara dahi ders verecek donanım ve bilgiyi 16 yaşında kazandıran avukat kim, çok merak ettim.

Kürtçe söyleyenden ikametgáh isteniyor

Kürtçe müziğin yeni sesi Ayfer Düzdaş ilk solo albümü "Leyla"nın şerefine Taraf’tan Özlem Ertan’a verdiği röportajda "TRT’de Kürtçe yayın yapılıyor, ama bırakın TRT’yi özel TV’lerde bile Kürtçe söyleyen sanatçıların kliplerine yer verilmiyor. Çok gizli bir ambargo var" demiş. Düzdaş Kürt sanatçılardan katıldıkları konserlerde kimlik ve ikametgáh bilgilerinin de istendiğini söylüyor.

Ahmet Kaya Magazin Gazetecileri Ödül Töreni’nde "Kürtçe şarkılarımı yayınlayacak kanal var mı?" diye sorduğunda çatal ve bıçak yağmuruna tutulmuştu. Anlaşılan değişen bir şey yok. Mesele TRT’nin Kürtçe yayın yapması değil, kafalardaki ambargoyu kaldırmak.
Yazarın Tüm Yazıları