Dün sabah her zamanki gibi uykulu gözlerle sokaktaki poğaçacı amcaya uğradım. “Kandilde öldü, iyi adammış” dedi.
“Hayırdır kim öldü” dedim. Bakmaya fırsatım olmadığı elimdeki gazeteyi gösterdi, “Mişhel ceksın ölmüş” dedi. Gazeteye baktım, donup kaldım... Nasıl anlatsam ki, acayip kötü oldum. Çocukluğum bir film şeridi gibi değil tuğla gibi düştü önüme. Televizyonda hep o vardı. Moon walk dansı, filmi için okuldan kaçtığım, atari salonunda saatlerce oynadığım “Moonwalker”, dinlene dinlene kafayı yiyen “Thriller” kasetim, biletini alıp da gidemediğim konseri geldi aklıma. Ve sonra diğerleri... Voltran, Kara Şimşek, Beyaz Gölge, Milli Vanilli, Samantha Fox, Commodore 64 oyunları, Perihan Abla... Şeytan Rıdvan o zamanlar Sarıyer’de oynuyordu... Evet, yazı 80’li yıllara flashback tadında ilerliyor biliyorum, ama Michael Jackson’ın ölümüyle bir anlamda 80’li yıllara da elveda çekmiş olduk. Rahmetli, temmuz ayında Londra’da vereceği konserlere hazırlanıyordu. Hayranları Kral’ın o müthiş dansı ‘moon walk’u yapıp yapamayacağını merak ediyordu. TMZ sitesi Kral’ın en son Los Angeles’ta Staples Center’da dansçılarıyla birlikte prova yaparken görüldüğünü açıkladı. Belki de Kral yer çekimine meydan okuyan o ünlü dansı tekrar yapabilmek için kendini fazla zorladı. Toprağı bol olsun. Türkiye’de de çok seveni varmış. Sokaktaki poğaçacı amca da onu daha çok skandallarıyla tanıma fırsatı bulan gazetedeki liseli stajyerler de, herkes Michael Jackson’ın ölümünü konuşuyor. Ölüme dair böyle büyük bir hayal kırıklığı hiçbir yabancı yıldızda gözlemlememiştim. Abartılı olacak ama sanki Kemal Sunal ölmüş gibi bir hava var.
Banu Güven’e rakip çıktı
Daha önce TV8 ve 24’te program sunuyordu ama onun da yıldızı NTV’de parladı. Hayranları hızla artıyor, Facebook’ta hayran grupları var... Gülay Özdem’den bahsediyorum. Banu Güven’den sonra gece haberleri Can Dündar’ın “Canlı Gazete”siyle format değiştirmişti. Yaz ekranında tekrar normal akışa dönüldü ve gece haberlerini Gülay sunmaya başladı. İlk başlarda sanki Banu’nun bir kopyasını izliyor gibi oldum. Benzerlik sadece ikisinin de esmer tenli ve siyah saçlı olmalarından kaynaklanmıyor. Haber sunuş tarzları da birbirine çok benziyor. Tabi bu NTV’nin serinkanlı haber sunuş formatından kaynaklanıyor. Gelelim farklara. Gülay’ın seksapelitesi daha fazla. Zekice bakışları, gülüşü ve sol dudağının altındaki ben, onu daha bir çekici yapıyor. Bu arada bakar mısınız bana. Sanki Best Model yarışmasında yorumda bulunan jüri gibiyim. Ne diyordum? Gülay’ın ses tonu da çok iyi. Banu’nun aksine mimiklerini de iyi kullanıyor. Tamam, tamam bu kadar yeter Banu’yu bunalıma sokmayalım! Görsel yorumları geçip habercilik misyonuna yelken açarsak eğer Gülay’ın bu alanda pek bir tecrübesi yok galiba. Olsun NTV aynı zamanda büyük bir okul, bu alanda da eksiğini yavaş yavaş kapatır diye düşünüyorum. Tabii oyuncu olmak istemiyorsa! Bir ara “Sesler, Yüzler, Mekânlar”ı sunarken verdiği bir röportajda Gülay oyuncu olmak istediğinden bahsediyordu. NTV’ye geçtikten sonra herhalde bu arzusundan vazgeçmiştir.