Gönül gözü dosta bakar da kusur görür mü?

Emeğiyle, alın teriyle zorluklarla mücadele eden biriyle tanış. Ona sadaka verme, ona para verme, kendindekini onunla paylaş. Onunla dost ol... Gönlünü, zenginliğini paylaş... İşte Hikmet Amca’nın bana öğrettikleri

Haberin Devamı

Günün birinde evden çıkıp yürürken çöp kutusunun yanında bir adam gördüm. Yaşlıca bir adamdı. Gözlerinin etrafı bembeyaz, yüzü kirliydi. Hep öne eğilip çöpleri karıştırmaktan sırtında kambur oluşmuştu. Belki de yaşamın sırtına yüklediği yüklerdendi. Bir anda adamın omzuna dokundum ve “Merhaba amca” dedim. Şaşkın bir biçimde arkasına dönüp bana baktı. Sessizdi... “Rahatsız etmiyorum değil mi amca” dedim. “Teşekkürler evladım. Ama ben insanlardan para kabul etmiyorum” dedi. “Amca, ben sana para teklif etmedim ama bir dosta yer varsa hayatında işte o zaman bir dostluk, kardeşlik teklif ederim” dedim. Yavaşça bahçe duvarının üzerine oturdum.
-Adın ne?
-Metin.
-Seninki?
-Hikmet.
-Kaç çocuğun var Hikmet Amca?
-3 kızım var.
Yavaş yavaş birbirimizi tanıyorduk. Eskiden bir tekstil fabrikasında işçiymiş, fabrika işten çıkarınca sokaklarda çöp toplamaya başlamış... Halinden hiç şikayet etmiyordu. Çöplüğü karıştırırken bile bu kadar gururlu olması insanı hayran bırakıyordu. Mesleğimi, annemim babamın rahatsızlıklarını anlattım ona. O da duvarın üzerine oturdu. Vefat eden eşini anlattığında gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum. “3 pırlantam benim, eşimin bana emaneti. Onlar benim hazinem” dedi. Başımı öne eğdim.
Hikmet Amca solumda ben ortada içi çöplerle dolu bir çuval sağımda... Çöplerle dolu çuvalı kendime çektim. Sol kolumu Hikmet Amca’nın omzuna attım, sağ kolumu da çuvala... Hikmet Amca şaşkınlıkla “Oğlum benim üstüm başım pislik içinde, çuvalın içi zaten çöp dolu. Ne yapıyorsun?” dedi. Ona dönüp “İnsan kalbiyle baktı mı beş duyusu körelir. Gönül gözü dosta bakar da kusur görür mü hiç?” dedim. “İlginç bir çocuksun. Sokaklar deli kaynıyor ama senin kadar delisini görmedim” dedi. Hikmet amcayı eve çağırdım. Beraber bir akşam yemeği paylaşmak için eve vardık. Çekingen adımlarla eve girdi. Paramparça ayakkabılarını çıkarttı. Beraber oturduk yemek yedikten sonra gitmem lazım dedi. “Hikmet Amca bir dakika gelebilir misin?” dedim. Sırayla tüm odalara girip sırayla bütün dolapların kapaklarını açmaya başladım. Omzuna dokundum. “Madem dost olduk. O zaman paylaşmasını bileceğiz. “ dedim. Kesinlikle kabul etmek istemese de ısrarlarımla beraber evdeki bütün eşyaların yarısını kapının önüne yığdık. Hiç seçmeden. Yenileri ayırmadan... Dostunla paylaşırmış gibi... Onun yırtık ayakkabılarını ben ayağıma geçirdim ve ona benim ayakkabılarımı giymesini rica ettim. Hipnotize olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Aşağı inip çöplerle dolu çuvalın içine doğru eğildim. Elinde balon tutan bir adam biblosu aldım. Hikmet Amca’ya dönüp hediyesini çok beğendiğimi söyledim. Gözleri doldu. “Çok zenginsin evlat... Kalbin çok zengin... Yolun açık olsun” dedi. “Hikmet Amca sen de çok zengin bir adamsın, evde 3 tane pırlantan var” dedim. Gülümsedi, sonra çuvalıyla beraber karanlığa karıştı. Eve geldiğimde ev darmadağın, dolaplar bomboştu. Yere oturdum ve yırtık ayakkabılarıma bakakaldım. Belki başka hiçbir ayakkabım kalmamıştı ama... Dünyanın en zengin insanıydım.... Ne kazançlı bir gece olmuştu böyle! Bir çift yırtık ayakkabı, balon tutan adam biblosu, bir dost...

Haberin Devamı

Haftanın kalp atımı:

Haberin Devamı

En büyük zenginlik çok fazlaya
sahip olmak değil, çok aza
ihtiyaç duymaktır.

Yazarın Tüm Yazıları