Paylaş
ÖZEL Ege Lisesi... Dünyanın her yerinde rahatlıkla yaşayabilecek, ulusal değerlerine bağlı, geleceğin güvenilir liderlerini yetiştirmeyi kendine misyon edinmiş bir kurum. “Mezunlarımızın siyasetten iş dünyasına, akademik çevreden fikir dünyasına kanaat önderliği yapacak yurttaşlar olmasını hedefliyoruz. Çevresini ve ülkesini bir üst eşiğe taşıma tutkusu olan, dönüştürücü lider adayları yetiştirmeye çalışıyoruz” diyen Özel Ege Lisesi Kurucu Temsilcisi Yansı Eraslan, eğitim sektöründeki gelişmelerden kurumun gelecek planlarına kadar birçok konuyu değerlendirdi.
KLASİK VE GELENEKSEL OLSUN
1987’de 340 öğrenci kontenjanı ve ‘Özel Anayurt Lisesi’ adıyla açılan okulun adı, 1988’de kurucu değişikliği nedeniyle ‘Özel Ege Lisesi’ olarak değişmiş. Eraslan ailesinin 1998’de devraldığı Özel Ege Lisesi, bugün okul öncesinden lise sona kadar eğitim veren bir kurum olarak İzmir Bornova’da yoluna devam ediyor. Eğitimin gelenekler üzerine inşa edilen bir yapı olduğunu ifade eden Yansı Eraslan, “Gelenek olması şart. Zor olan bu geleneği oluşturmak. İşte bizi biz yapan da bu gelenek. Burada önemli olan ise süreklilik. Biz klasik, konvansiyonel bir okuluz. Fazla modernist olmaya başladık. Şüphesiz birçok modern şeye ihtiyacımız var, Ortaçağ’da yaşamıyoruz. Fakat eğitimin klasik ve geleneksel kalmaya çok ihtiyacı var” görüşünü paylaştı.
HEM YAZILIM HEM DONANIM
Özel Ege Lisesi’nin en önemli farkının iyi insan yetiştirmek olduğunu aktaran Yansı Eraslan, şöyle devam etti:
“Hem yazılımda hem de donanımda iyi bireyler yetiştiriyoruz. Yazılımdan kastımız, mental model, donanımda ise bilgi ve içerik. Burası tipik bir Anadolu okulu. Biz kendi tarihimizi çocuklarımıza öğretiriz. Çocuklarımızın bu ülkenin değerleriyle barışık olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Ve okulu bir doktrinasyon merkezi olarak görmüyoruz. Tek bir dünya görüşünün, tek bir çerçevenin insanını yetiştirmeye kesinlikle izin vermeyiz. Okulların en büyük vazifesinin akılları özgürleştirmek olduğuna inanıyoruz. Kendi ülkesinde olup biteni bilerek yetişmesini istiyoruz. Tabii, ayaklarının biri de sürekli yurtdışında.”
GÜNDEMDE YENİ
OKUL PROJESİ YOK
BU eğitim öğretim yılında 30’uncu yıllarını kutladıklarını dile getiren Yansı Eraslan, “Sektörün köklü kurumlarına baktığımız zaman, biz genç bir okuluz. Burada da ismimizi vererek büyümeye karşıyız. Bu yönde çok talep geldi ama sonuçta otomobil bayiliği değil bu. Başka illerden de davetler oldu, düşünmedik. Bunu yapmadık diye pişman değiliz. Bugün farklı noktalarda şubeleşmek, yeni okul açmak gibi bir niyetimiz yok. Ama yarın neyi gösterir bilmiyorum” diyor.
ZİNCİR EĞİTİMİ ZEHİRLEDİ
ZİNCİR okullarının bugün iş dünyasının terim ve unvanlarını kullandığına dikkat çeken Yansı Eraslan, zincir okulların varlığına itiraz etmediğini söyledi. “Bir gereklilik ama eğitim sektörünü çok zehirlediler” diyen Eraslan, “Eğitimin değerler kümesinin tamamına zarar verdiler. İş fiyat rekabetine dönüştü. Eğitim, paranın, niceliğin ön plana çıktığı bir alan haline geldi. Sürekli belirlenen hedefler ve olmayınca değişen yönetici ve sistemler var” sözleriyle, sektörde sürekli bir sirkülasyon yaşandığına dikkat çekti.
EKMEĞİN ARASINA KOY
KÖFTEYİ, SAT GİTSİN
EĞİTİM sektöründeki bazı yatırımcıların kısa vadede para kazanmak amacında olduğunu savunan Yansı Eraslan, anne-babaların içi boş reklamlarla yanlış yönlendirilmeye çalışıldığını belirterek, şöyle dedi: “Ben buna ‘hamburger okul’ diyorum. Bu işe salt ticaret yönüyle bakmak, bir anlamda hamburger ile karın doyurmak gibi bir şey. Ekmeğin arasına koy köfteyi, sat gitsin. Ne kadar lezzetli, ne kadar besleyici düşünmüyor, sadece daha çok hamburger satmayı hedefliyorsan karlı. Ama eğitimcilik kısa vadeli değil, uzun vadeli bir yatırım. Sadece para değil, gönül vermek gerekiyor. Bir çocuğa 13 yıl eğitim verdiğinizi hesaplarsanız, biraz da sabır gerektiriyor.”
BEKLENTİ HIRSINI AŞAĞI ÇEKİN
EĞİTİMDE tozun dumana karıştığı bir dönemin yaşandığını ifade eden Yansı Eraslan, şunları söyledi: “Velilerin okullardan çok büyük beklentileri var. ‘Çocuğun yemeği sıcak olsun, servis tam kapının önünde dursun.’ İnanılmaz derecede artan bir konfor düşkünlüğü var. Bunun eğitimle uzaktan yakından alakası yok. Bu konfora da bunlar üzerinden böbürlenmeye de ihtiyaç yok. Okullar, işin ruhundan uzaklaşmaya başladı. Biz tatil yeri de kamp da değiliz. Uzun zamandır Türkiye’de kamunun eğitimdeki rolü uluslararası neo-liberal akımlardan etkilenerek azalıyor. Eğitim tamamen piyasaya bırakılamaz. Eğitim, bir ülkenin tüm aktörlerinin işi. Tamamen piyasaya bırakırsanız, o zaman rekabet unsurları değişiyor. İnsanlar eğitim yerine bunları konuşmaya başlıyor. Sonra bir bakıyoruz, bizim anadilde yeterliliğimiz çok az, insanlar okuduğunu anlamıyor ama sürpriz değil ki. İlgilenilen konular yemek, ısıtma sistemi, servisler gibi konular. Okullara verilen yeni rol bu. Hiçbiri eğitim değil. Beklenti hırsının aşağı çekilmesi gerekiyor.”
Önce kütüphaneye bakın
VELİLERİN okul belirlemek amacıyla çocuğunun elinden tutup 15-20 kurum gezdirdiğine dikkat çeken Yansı Eraslan, bu sayının 3 ile sınırlandırılması gerektiğini söyledi. Eraslan, bu süreçte velilere şu tavsiyelerde bulundu: “Okul gezerken önce kütüphaneyi görmeli. Kütüphanedeki kitap sayısı, çeşidi, türü, yazım dili, o okulun eğitime verdiği önemi gösterir. Sonra da laboratuvarlar gelmeli. Burada da bu alanların kullanılıp kullanılmadığına bakmak gerekiyor. Kurum olarak biz bunların istatistiklerini tutarak ilerliyoruz.”
Paylaş