Mete Tamer Omur

Her şey yeşil bavulla başladı

4 Ekim 2020
Okuldan kalan zamanında bakkalda da çalışır, pizzacıda da...

 

Bir an önce ticarete atılmak iste de ailesini aşamaz ve okulla iş hayatını birlikte yürütür. Ama üçüncü sınıfta çalışma isteği ağır basar ve üniversiteyi bırakır. Sezer Topçuoğlu, İstanbul’da barmenlik yaparak kariyerine devam eder. Topçuoğlu’nun ufkunu ise çorap ve boxer satan bir seyyar satıcı açar. Yoğun tempoyla iş yapan restoran ve bar çalışanlarının bu ürünlere olan talebini fark eder. Topçuoğlu, çorap-boxer işini İzmir’e taşır. İstanbul’dan aldığı çorap ve boxerları bavula koyarak Alaçatı’da satar. Belli bir sermaye edinen Sezer Topçuoğlu, Socks Army ismiyle markalaşma yoluna gider. Bugün e-ticaret kanalıyla tüketiciyle buluşan Sezer Topçuoğlu, bir yandan özel tasarım çorapların yanına yeni ürünler eklemek için çalışıyor diğer yandan ise global oyuncu olmak için uğraş veriyor.

 

SEZER Topçuoğlu... Küçük yaşta ticarete olan merakının peşinden giden bir girişimci. Karşısına çıkan fırsatları iyi değerlendirerek girişime dönüştüren bir iş insanı. Socks Army markasının yaratıcısı Sezer Topçuoğlu ile girişimcilik serüveninin dünü, bugünü ve yarınını konuştuk. 1993 İstanbul doğumlu olan Sezer Topçuoğlu, babasının İstanbul’da market işlettiğini, tavuk çiftliği açma hedefiyle de İzmir’e taşındıklarını belirterek, şöyle devam etti:

İLK PARA TAKI VE OYUNCAKTAN
“Dört yaşımda İzmir’le tanıştım. Babamın tavuk çiftliği planı istediği gibi gitmedi. O süreçte bir takım sıkıntılar yaşandı. Maddi kayıplar oldu. Babam, o defteri kapattı ve tekrar bildiği işine döndü. Babamın da etkisiyle bende de ticarete karşı bir ilgi vardı. İlk adımı ise ablamın boncuklardan yaptığı takı ile benim oyuncaklarımı evin önünde satarak yaptım. Okuldan kalan zamanlarımda eniştemin bakkalında çalıştım. Bakkaldan sonra da bir tanıdığımızın pizzacısında komilik yaptım. Farklı bir deneyim kazandım. Lise boyunca bu çalışma farklı mekanlarda devam etti. İlk yıl üniversiteyi kazanamayınca da tam zamanlı çalışma sürecim başladı. Bir yandan da sınava hazırladım.”

Yazının Devamını Oku

Güzelliğe erkek bakışı

27 Eylül 2020
Lisenin ardından hemen iş hayatına atılmak ister.

 

Şoförlük de yapar, müteahhitlik de restorancılık da... Emre Akkent, süreç içerisinde işler istediği gibi gitmeyince kariyerine profesyonel olarak devam etme kararı alır. Bir balık yemi üreticisinde satış şefi olarak işe girer. Satış müdürlüğüne kadar yükselen Emre Akkent, daha sonra otel ve kahvehanelerde kullanılan çay makinelerinin bayiliğini alarak yeni bir kulvara adım atar. Burada gördüğü olumsuzluklar yeni bir fırsatın da kapısını aralar. Emre Akkent, sudaki kireci arındıran arıtma cihazlarının üretimine başlar. Bir yandan arıtma alanında büyüyen Emre Akkent, eşiyle de güzellik merkezi açarak faaliyet alanını genişletir. Ancak, medeni durumdaki değişiklikle yine ana işine odaklanan Emre Akkent, 2016’de kendi markasıyla tekrar güzellik merkezi sektörüne geri dönüş yapar. Bugün Dr. Well Barcelona ile İzmir’de 5 noktaya ulaşan Emre Akkent’in gündeminde hem bir okul hem de kendi markasıyla kozmetik üretimi var.

 

EMRE Akkent... Gıdadan inşaata birçok sektörde edindiği deneyimlerle adım attığı işlerde farkındalık yaratmayı kendine amaç edinen ve yaşadığı olumsuzluklara rağmen pes etmeyen bir iş insanı. Ağırlıklı kadınların hakim olduğu güzellik sektörüne erkeklerin de ismini yazdıran bir girişimci. Dr. Well Barcelona’nın kurucusu Emre Akkent ile hem girişimcilik serüveni hem de geleceğe dair hedeflerini konuştuk. Öğretmen anne ile müteahhit babanın çocuğu olarak 1979’da İzmir’de dünyaya gelen Emre Akkent, hikayesine şöyle devam etti:

BABASININ ŞOFÖRÜ OLDU
“Ticaretin içinde büyüdüm. 5 yaşından itibaren de inşaatlara gitmeye başladım. Çivileri düzelterek kendimce bir katkı koymaya çalışıyordum. Başarılı da bir öğrenciydim, ama müzik öğretmenimin 10 yerine 9 vermesiyle takdir yerine teşekkür alınca bir küskünlük başladı. Aslında küçüklüğümden beri ticarete karşı büyük bir merakım vardı. Paralarımı ütülerdim. ‘Paraya saygı duyarsan o da sana gelir’ gibi bir mantığım vardı. Ailem izin verseydi çok küçük yaşta limon satarak ticarete atılacaktım, ama olmadı. Eğitimden ziyade biran önce ticarete atılmak istiyordum. Liseyi bitirdiğimde babam bana ne yapmak istediğimi sordu. Dilersem beni okutabileceğini söyledi. Ama ben çalışmak istediğimi söyledim. Ve kendi rızamla 19 yaşımda babamın şoförlüğünü yaparak ilk adımı attım.”

Yazının Devamını Oku

Mobil uygulamayla global pazarda

6 Eylül 2020
İngilizce hazırlık okuduğu lisede, yazılımla tanışır.

 

Aldığı kitapla da bu alanda kendini geliştirir ve zamanla ufak uygulamalar yapar. Bu birikim üniversite tercihinde de etkili olur ve Yaşar Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’ni kazanır. Emin Budak, okulun ardından da arkadaşıyla birlikte mobil uygulamalar üzerine İzmir’de şirket kurar. 3.5 yılın ardından ise şirketi devreden Emin Budak, kariyerine önce profesyonel olarak ardından da yazılım geliştirme şirketini kurarak devam eder. Geçtiğimiz yıl girişimlerine yeni bir halka ekleyen Emin Budak, çocuklara yönelik eğlendiren ve geliştiren mobil uygulama hedefiyle Kidso’yu hayata geçirir. Kidso ile dünya genelinde 1 milyon indirmeye ulaşan Emin Budak’ın hedefi ise global bir aktör olmak.

 

EMİN Budak... Yazılımla tanışığı ilk günden itibaren farkındalık yaratmayı kendine misyon edinen bir isim. Bilgi birikimiyle de mobil uygulamalarda önemli projelere imza atan genç bir girişimci. İnferne ile Kidso’nun kurucularından Emin Budak, hem girişimcilik serüvenini hem de gelecekle ilgili planlarını paylaştı. 1986 İzmir doğumlu Emin Budak, babasının asker olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

ACABA YAPABİLİR MİYİM
“Babam elektrik ve elektronik alanında çeşitli çalışmalar yapıyordu. Bende de onun etkisiyle elektrik ve elektroniğe karşı bir merak oluştu. Elektrikle ilgili basit devreler kuruyordum. Bu merak lise döneminde internete kaydı. İnternette basit basit programlar görüyordum. ‘Acaba ben yapabilir miyim’ diye araştırmalar yapınca da yazılımla tanışmış oldum. Açıkçası, o yıllarda örnek alabileceğimiz pek de kimse yoktu. En önemli kaynak kitaplardı. İngilizce hazırlık okurken bir kitap temin edip, yazılım alanında kendimi geliştirmeye başladım.”

Yazının Devamını Oku

Başka boyutta girişimcilik

23 Ağustos 2020
Resme olan ilgisiyle lisede grafik okur.

 

Resme olan ilgisiyle lisede grafik okur. Staj döneminde yaptığı işlerle de içindeki yeteneği keşfeder. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’nde okuduğu yıllarda da çeşitli ajanslarda sanat yönetmenliği yapar. Uğur Berkay Şenerken, üniversitenin ardından da kariyerine grafik tasarım alanında devam eder. Uğur Berkay Şenerken, süreç içinde kendi ajansını da kurar, ahşap üzerine ürünler de üretir. Şenerken, İstanbul’daki iş stresinden kurtulmak için soluğu İzmir Şirince’de yaşayan ailesinin yanında alır. Bugün bir yandan kahve, şarap ve yemek konseptiyle hizmet veren aile işletmesini geleceğe taşımak için emek veren Uğur Berkay Şenerken, diğer tarafta ise ‘başka’ anlamına gelen Maada markasıyla resimlerini sanat severlerin beğenisine sunuyor. Şenerken’in gündeminde ise resimle endüstriyel tasarımı buluşturacağı masadan aydınlatmaya çeşitli ürünler var.

 

UĞUR Berkay Şenerken... Sanatın farklı alanlarında etkin olan bir isim. Çizimin yanında endüstriyel tasarım, fotoğraf ile ahşap eserler üreten ve bunları da aile işletmesine aktaran bir girişimci. Üzüm Cafe’nin ikinci kuşak temsilcisi ve Maada Art Works’un kurucusu Uğur Berkay Şenerken ile sanatla dolu girişimcilik serüveninden gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1987 İstanbul doğumlu olan Uğur Berkay Şener, annesinin mimar, babasının ise ticaretle uğraştığını belirterek, şöyle devam etti:

YETENEĞİNİ KEŞFETTİ
“Küçüklüğümden beri elimin altında hep bir bilgisayar oldu. Böyle olunca da fotoshop benzeri uygulamalara karşı bir merakım doğdu. Bunun yanında resme karşı da bir ilgim oluştu. Bu birikimle lisede grafik tasarım okudum. Kariyerimdeki kırılma ise böyle başladı. Lise 3’te zorunlu stajımı İstanbul’da ünlü bir ajansta yapma fırsatı buldum. Bilgi birikimimle birlikte burada işler yapmaya başladım ve bunlar hem sanat yönetmenleri hem de patronum tarafından çok beğenildi. İçimdeki yeteneği keşfettim ve grafik tasarıma odaklandım.”

Yazının Devamını Oku

13’ünde çırak 25’inde patron

16 Ağustos 2020
 Kendi ayaklarının üzerinde durmak adına 13 yaşında çırak olarak iş hayatına atılır.

Elektroniğe olan merakıyla da o dönem İzmir’de televizyon üreten bir firmada işe girer. Engin Boz, AR-GE sorumluluğuna kadar yükselir. 1992’deki Körfez krizinde fabrikanın kapanması Engin Boz’u, ortaklı bir yapıyla elektrik-elektronik servisi kurmaya zorlar. Zaman içerisinde ortaklarla yollarını ayıran Boz, güvenlik kameraları alanına odaklanır. IP tabanlı projeler üretir. Boz, bugün elektronik güvenlik sistemleri alanında faaliyetlerine devam ediyor. Gündeminde ise askeri alanlar için geliştirdiği taşınabilir termal kamerayı koronavirüs sürecinde eklemeler yaparak hem ateş hem de maske kontrolü yapabilen bir sisteme dönüştürdüğü Portcam’ın seri üretimi var.

 

ENGİN Boz... Karşısına çıkan onca sıkıntıya ve zorluğa rağmen asla pes etmeden yoluna devam eden bir iş insanı. Yaptığı her projeye katma değer katmayı kendine misyon edinmiş bir girişimci. Grupteknik Elektronik Güvenlik Sistemleri’nin kurucusu Engin Boz, hem girişimcilik hikayesini hem de gelecekle ilgili planlarını anlattı. 1967 İzmir doğumlu olan Engin Boz, ailevi nedenlerle küçük yaşta çalışma kararı aldığını belirterek, o dönemi şöyle anlattı:

FABRİKA KAPISINDA KALDI
“Kendi ayaklarımın üzerinde durmak için ortaokul 2’de eğitim hayatımı sonlandırdım. İzmir Çiğli’de o dönem televizyon üreten bir firmaya gittim ve beni işe almalarını istedim. 13 yaşında olduğum için bu talep karşılık bulmadı. Fabrikanın bahçesinde ağlarken de sonradan üretim müdürü olduğunu öğrendiğim biri gelip benimle konuştu. Üzgün olmamın nedenini sordu. Durumu ona aktardıktan sonra beni işe aldı. Oraya gitme nedenim ise küçüklüğümden beri elektrik ve elektroniğe karşı büyük merakımın olmasıydı. Öyle ki, bu uğurda dayak da yedim, çeşitli cihazları da bozdum. İşe girdikten bir süre sonra ortaokulu dışarıdan bitirdim. Fabrika bünyesinde kurulan çıraklık eğitim merkezine de yazıldım. Ve 4 yıllık eğitimin ardından buradan mezun olan ilk kişi oldum.”

GERÇEK HAYATLA YÜZLEŞTİ

Yazının Devamını Oku

Sanatın kraliçe arısı

9 Ağustos 2020
Sanata karşı ilgisi çok küçük yaşta başlar.

Galatasaray Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü’nün ardından, profesyonel iş hayatına adım atar. Papatya Karkıner, daha sonra kariyerine ailenin hukuk bürosunda devam etme kararı alır. Karkıner, hukuk bürosu kökenli bir çağrı merkezinin kuruluşunda görev alır. Çağrı merkezini kampüse dönüştürerek de çıtayı yukarı taşır. Papatya Karkıner, anne olduğu dönemde ise yeni arayışlara girer. Bu arayışlar Papatya Karkıner’i, en büyük tutkusu sanata yönlendirir. Ve 2019’da sanatın ulaşılabilirliğini artırma misyonuyla İzmir Kemeraltı’nda Kovan Yaratıcı Deneyim Merkezi ortaya çıkar. Koronavirüs sürecinde zor günler geçiren bölge esnafına destek için ‘Kemeraltı’ndan’ projesini hayata geçirir. Bugün bir yandan aile şirketi için emek veren Papatya Karkıner, diğer tarafta ise Kovan ile hem sanat galerisi ve atölye olarak yoluna devam ediyor, hem de sanat eserlerinin satışını yapıyor. Hedefte ise tüm iş kollarını büyütmek var.

PAPATYA Karkıner... Hayalleri ve tutkularının peşinden giden, bu uğurda da kendini geliştiren bir iş insanı. Daha çok insanı sanatla buluşturma hedefiyle çalışan genç bir girişimci. Kovan Yaratıcı Deneyim Merkezi’nin kurucusu Papatya Karkıner ile girişimcilik serüveninden gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1986 İzmir doğumlu olan Papatya Karkıner, baba, kardeş ve kuzenlerinin avukat olduğunu, hukuk kökenli bir ailede büyümesine rağmen üniversite tercihinde sosyal ve sanatsal tarafının ağır bastığını söyledi. Karkıner, o dönemi şöyle aktardı:

BABA OCAĞINA DÖNDÜ
“Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü’nü kazandım. Üniversitenin ardından İngiltere’de yüksek lisan yaptım. Orada ise daha çok medya yönetimi üzerine odaklandım. 2009’da İzmir’e döndüm. Burada da birkaç ajansta çalıştım. İki yabancı dil ve proje yönetimi eğitimi deneyimimle Bornova Belediyesi’nde işe girdim. Uluslararası projeleri yönettim. Bu süreçte ise hukuk bürosu üzerine çalışan aile şirketimiz büyüme dönemindeydi. Babam yanına çağırınca, 2 yıllık belediye deneyiminin ardından aile şirketinde çalışmaya başladım. Hukuk bürosunu kurumsallaştırma, doğru büyümesi gibi bir görev edindim. İnsan kaynakları yöneticisi oldum.”

ÇAĞRI MERKEZLERİNE KAMPÜS

Yazının Devamını Oku

Bir koltuğa dört girişim

2 Ağustos 2020
Takı da satar, sigortacılık yapan ailesine yardım da eder.

ODTÜ Kimya Mühendisliği’ni kazandığı dönemde de boş durmaz. Tuğçe Gülcüler Öktem, parti organizasyonundan garsonluğa kadar birçok işte çalışır. Üniversitenin ardından da İzmir’de aile şirketinde kariyerine yön verme kararı alır. İş güvenliği uzmanlığıyla da Tuğçe Gülcüler Öktem, kendi şirketini kurar. Ama 2 yıllık yoğun temponun ardından bu işi devreden Tuğçe Gülcüler Öktem, sigortacılık sektörüne odaklanır. Farkındalık yaratan işlerin peşinde de koşan Tuğçe Gülcüler Öktem, önce Sahne Modda’yı ardından da Kübik Kafe’ye hayat verir. Tuğçe Gülcüler Öktem, hazır ofis sektörüne de el atar ve ortaya Coza Workin Space’si çıkarır. Bugün bir yandan aile şirketi için koşturan Tuğçe Gülcüler Öktem, diğer tarafta ise markalarının büyümesi için yoğun bir mesai harcıyor. Gündeminde ise yeni şubeler ve dijitalleşme var.



 

TUĞÇE Gülcüler Öktem... Kendini değer yaratan işler geliştirmeye adayan bir iş insanı. Zaman zaman yol kazası yaşasa da aynı anda birçok işe odaklanarak başarıyı yakalamış genç bir girişimci. İnsanların mutlu olabileceği ortamlar yaratan bir ekosistem kurucusu. Gülcüler Sigorta’nın genel koordinatörü, Kübik Kafe & Market ve Coza Working Space’in kurucusu ve Sahne Modda’nın işleticisi Tuğçe Gülcüler Öktem ile girişimcilik serüveninden gelecek planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. Asker baba, kimya öğretmeni annenin kızı olarak 1989’da Bursa’da dünyaya geldiğini söyleyen Tuğçe Gülcüler Öktem, hikayesinin devamını şöyle paylaştı:


Yazının Devamını Oku

Balkondan Amerika’ya

27 Temmuz 2020
İtalyan dili ve edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra, küçük bir atölyede ihracat personeli olarak profesyonel iş hayatına ilk adımı atar.

Süreç içerisinde tekstil ve deri sektöründe müşteri temsilciliği de yapar, İtalyanca öğretmenliği de... Yurdanur Yurtsever Karadeniz, anne olunca iş hayatına ara verir. Bu sürede ise kızlarının küçülen kot pantolonlarından hobi amaçlı çanta yapar. Zamanla eskiyen ürünleri de kullanarak özgün çantalar tasarlamaya başlar. 2018’de kendi şirketini kuran Karadeniz, bugün evinin 3 metrekarelik balkonunda ürettiği origami çantalarını Türkiye’nin dört bir yanına gönderiyor. ‘Evviva by Yuri’ markasıyla İzmir’den, Amerika başta olmak üzere çeşitli ülkelere ihracat da yapan Karadeniz’in gündeminde hayallerine başka kadınları dahil etmek var.

YURDANUR Yurtsever Karadeniz... Bir yıl arayla dünyaya gelen iki kızının bakımını üstlenerek ara verdiği profesyonel iş hayatına girişimci olarak iddialı bir dönüş yapan iş insanı... Mücadeleci ve yaratıcı kimliğiyle de birçok ev kadınına rol model olacak girişimci. Evviva by Yuri markasının kurucusu Yurdanur Yurtsever Karadeniz ile girişimcilik serüveninden geleceğe dair planlarına kadar birçok konuyu konuştuk. 1979 İzmir doğumlu olan Yurdanur Yurtseven Karadeniz, İzmir’deki lise eğitiminin ardından üniversite için Ankara’nın yolunu tuttuğunu söyleyerek, şöyle devam etti:

ALTI AY İŞSİZ KALDI
“Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi İtalyan Dili Edebiyatı Bölümü’nden 2005’te mezun oldum. İki dil bilen biri olarak hemen iş bulacağımı düşündüm, ama 6 ay işsiz kaldım. Daha sonra İzmir’de küçük bir atölyede ihracat personeli olarak çalışmaya başladım. Ama ben ilk günden beri tekstil sektöründe çalışmak istiyordum. Ve o yönde kariyerime yön verdim. Daha sonra ise bir deri firmasında müşteri temsilcisi olarak profesyonel iş hayatıma devam ettim. Burada da ünlü bir İtalyan markayla çalışma şansı elde ettim. Ama bazı çalışma arkadaşlarıyla sorun yaşayınca istifa etim.”

İLK ÇANTALAR KIZLARINA

Yazının Devamını Oku