Normal doğuma hazır mıyız?

Normal doğum oranlarının artması için süren çabalara itirazım yok. İtirazım, teşvik edecek koşullar henüz oluşturulmadan adeta dayatılması

Haberin Devamı

Sezaryen tartışmaları Türkiye’nin gündeminden kolay kolay düşecek gibi değil. Avrupa’da İtalya ve Yunanistan’dan sonra en fazla sezaryenin yapıldığı ülke burası. Sağlık Bakanlığı’nın hedefi yüzde 50’lere yaklaşan sezaryen oranlarını, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği yüzde 15’lere çekmek. Bunların farkındayım ama kadın olarak bu konuda başka şeylere takılıyorum. Günümüz hareketsiz yaşam koşullarına göre değişen beden yapısının göz ardı edilmesi, sancı çekmenin ‘kader, olmazsa olmaz’ sayılması gibi...

BİRKAÇ SORUM VAR!

Dokuz aylık uzun ve yorucu bir süreçten sonra doğum şeklimize neden biz karar veremiyoruz? Bürokrasi, doktorlar harıl harıl tartışıyor. Kimse “Yahu anne adayı ne diyor?” diye sormuyor. En kritik hastalıklarda tedavi şeklini seçme hakkınız var ama doğum şeklini yok... Peki kadınlar normal doğuma hazırlanabiliyor mu? Birkaç hastanede hamilelere yönelik yapılan kısa süreli toplantılar dışında nasıl hazırlanılıyor? Örneğin kadına nefes teknikleri öğretilebiliyor mu? Kaç hastanede ağrıyı hissetmemesi için epidural anestezi verilebiliyor? Dokuz ay boyunca takip eden doktor, Sağlık Bakanlığı veya üniversite hastanesindeyse sancıları tuttuğu zaman doğumuna girebilecek mi? Yoksa kime tesadüf ederse o doktor mu doğurtacak? Hadi her şey yolunda gitti, normal doğuma hazırsınız, doğum başladı. Doktorun normal doğum konusunda yeterince deneyimli olduğundan emin olabilir misiniz? Riskli bir durumda Sağlık Bakanlığı’nın baskısından çekinmeden doğumu sezaryene çevirebilecek mi? Haydi bakalım, bu kadar bilinmeyenle işin içinden çıkın...

Haberin Devamı

YETKİN OLMAYAN NESİL

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. Cansun Demir, “Normal doğum oranlarının istenen ve hedeflenen düzeye ulaşması çok yönlü bir konu. ‘Düşürün’ deyince, düşmez. Sağlık politikaları, ağrısız doğum hizmetinin verilmesi, hasta talebinin yanında kadın hastalıkları ve doğum uzmanının da yeterince tecrübesini gerektirir” diyor. Dernek, hasta simülatörleriyle kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarına eğitim vermeye hazırlanıyor. Ama başka bir konuya daha dikkat çekiyor. “Türkiye dahil dünyada ‘Beni sezaryene aldınız’ diye kimse şikâyet etmiyor. Şikâyetlerin en büyüğü, ‘Sıkıntı oldu madem neden sezaryene almadınız’ diye yapılıyor” diyor.
Kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının normal doğum deneyimlerinin önceki kuşak meslektaşlarına göre daha az olduğunu hatırlatan Demir, “Hocam ‘Dokuz sezaryenle mezun oldum’ demişti. Ben se 1000 sezaryenden fazla yaparak uzman oldum. Bize vajinal yolla makat doğuma girmeden, sezaryen yaptırılmazdı. Şu anda vajinal yoldan hiç makat doğum yaptırmamış bir doktor nesli var. Normal doğumu yönetmeye yeterince yetkin olmayan bir nesil yetişiyor” diyor.

Haberin Devamı

İKİ SAAT FAZLA AĞRI ÇEKİLİYOR

Geçen yıl yurtdışında sonuçları açıklanan bir araştırmaya göre kadınların doğum süresi 50 yıl öncesine göre iki saat arttı. Yani iki saat daha fazla ağrı, sancı çekiyoruz. Prof. Dr. Demir, “Hareketsiz yaşam, yediklerimiz, içtiklerimiz gibi nedenlerle vücut değişiyor. Doğumda rol oynayan çatı kemiği, kas yapısında değişiklikler olduğunu düşünüyoruz. Birkaç nesil sonra tıptaki ilerlemelerle birçok hastalık gen, kök hücre tedavileriyle iyileştirilecek, yapılması zorunlu tek ameliyat sezaryen kalacak” diyor.

SAKAT KALAN BEBEKLER...

Derneğin Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Tıraş da vahim bir konuya dikkati çekiyor. Son zamanlarda sezaryene alınmayıp normal doğuma ısrar edildiği için anne ve bebeklerde ciddi sorunlara, bazen ölümlere yol açan doğumlar artıyor. Tıraş, “Sezaryen oranlarının makul bir seviyeye çekilmesini biz de istiyoruz. Ama tüm bu tartışmalar ve belirlenen kotalar doktorların üzerinde psikolojik baskı yaratıyor. Karar vermek gerektiği zaman, veremiyor. Ya da kararı almakta gecikiyorlar. Sakat kalan, ölen bebekler... Anne açısından da sıkıntılı tablolar görmeye başladık. Bakanlığın hedeflediği yüzde 15’lik sezaryen oranı çok düşük, makul bir hedef değil” diyor.


 

Yazarın Tüm Yazıları