Avrupa’nın en şişmanı Türklere Amerikan obezlerin ameliyatı
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Her yıl 150 bin obez ABD’liyi zayıflatan mide by-pass’ı, kelepçenin pabucunu dama atıyor. Mide kelepçesinin obezite cerrahisindeki yeri yüzde 10-20’lere kadar düştü. ‘Mide by-pass’ı bizim obezleri de zayıflatıyor. Bu yöntem alınan gıdaları kısıtlamanın yanı sıra, sindirimini de azaltıyor. Dolasıyla ameliyatı olan hızla kilo veriyor. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Türkçapar gastrik by-pass’ı anlattı
HER OBEZ ADAY MI: Obezite tedavisinde ilk tercih hayat tarzı değişikliği. Diyet tedavisiyle alınan günlük kalorinin azaltılması ve düzenli bir egzersiz programının uygulanması. Ancak hasta üç yıl boyunca bu yöntemlerle çabalamasına rağmen sonuç alamamışsa ameliyat gündeme geliyor. Ayrıca hastalar medikal tedaviyle kilo verseler de, yüzde 90-95’i verdiklerini iki-üç yıl içinde geri alıyor. Bu nedenle tıbbın gelişmiş olduğu ülkelerde cerrahi, kalıcı tedavi olarak görülüyor. Vücut kitle indeksi 40’ın üstünde olanlara yapılıyor. Bu oran 30 ise yandaş hastalık (diyabet, yüksek tansiyon, diz sorunu, uyku apnesi gibi) gelişenlerde cerrahi tedavi kalıcı tek çözüm yolu. 18-60 yaş arasındaki obezlere uygulanıyor. Cerrahiyle dahiliyenin tartıştığı “Reflü veya tiroidi ameliyat mı edelim ilaçla mı tedavi edelim” gibi konular var. Ancak obezitede tartışmaya yer kalmayacak şekilde cerrahi tedavi gündeme geldi. Hatta Avrupa’da pek çok merkezde vücut kitle indeksi 30’un üstündeki bazı özel durumlarda da obezite cerrahisi uygulanıyor.
KELEPÇEDE YASAĞI AŞANLAR İLHAM VERDİ: İlk obezite ameliyatları hastaların yemesini önlemek için ağzının dikilmesinden ibaretti. Çağdaş obezite cerrahisinde de yapılan; ya yemek yedirmemek ya da hem yemek yedirmeyip hem de sindirilmesini önlemek. Hastanın yemesini önlemek için midenin kelepçe, yani bantla kapatılması bu yöntemlerden ilki. Böylece yemek mideye geçmiyor. Sonra bakılmış ki ‘tatlı yiyiciler’ dediğimiz bazı obezler; kalorisi çok yüksek şeker, çikolata ve sıvı gıdaları bolca tüketiyor. Bunlar kelepçelerden geçtiği için beklenen zayıflama gerçekleşmiyor. Mide bypass’ı bu nedenle gündeme geldi. Obezite cerrahisindeki ameliyatların yüzde 75’i mide by-pass’ı olmaya başladı.
İNCE BAĞIRSAK BY-PASS EDİLİYOR: Mide by-pass’ı açık veya kapalı yöntemle yapılabiliyor. Ben kapalı (laparoskopik) yöntemi tercih ediyorum. Midenin yemek borusuyla birleştiği yerden 30 cc’lik bölümü ayrılıp zımbalanıyor. Geriye kalan mide iptal oluyor. İnce bağırsakları kesip bir ucu 30 cc.’lik yeni mideye bağlanıyor. Öbür ucu bağırsağın 1.5 metre sonraki kısmına ekleniyor. Hastayı bir gece yoğun bakımda tutup, iki-üç gün sonra ağızdan beslemeye başlıyoruz. Midenin hacmi küçültüldüğü için alınabilecek yiyecek miktarı azalıyor. Besinlerin ince bağırsaktaki yolunu kısalttığımızdan besinlerin emilimi azalıyor.
AYDA ONLARCA KİLO VEREN VAR: Verilen kilo hastanın metabolik hızına göre değişiyor. Ayda 20 kilo veren de var, 30-35 kilo da. Hastaların yüzde 10’u bir buçuk yıl sonra mide kısmı genişlediği için kilo verememeye başlıyor. Hatta az bir miktar kilo alınabiliyor. Bu küçük grup hasta yeniden ameliyata ihtiyaç duyabiliyor. Ama asla eski kilolarına dönmüyor. Ameliyatın en önemli sıkıntısı emilimin azalması nedeniyle ihtiyaç duyulan tüm gıdalara alamaması. İlerleyen günlerde vitamin ve mineral takviyesi yapılıyor. Ayrıca geri dönüşümü oldukça zor. Bu ameliyatı tercih edecek hastaların kalıcı bir ameliyat olacaklarını bilmeleri gerekiyor. Bir de hasta çok hızlı kilo verdiği için safra kesesinde taş oluşabiliyor. Bunu engellemek için safranın çözünülürlüğünü artırıp, taş oluşumunu engelleyecek bir hap veriyoruz.
ÖLÜM TEHLİKESİ VAR MI
Hastalar obeziteden ötürü bir risk taşıyor. Ama örneğin kroner by-pass’larda ölüm oranı yüzde 1-3.5, mide by-pass’ında yüzde 0.9. “Şişmanlık ameliyatları öldürüyor” gibi haberler hastaları uzaklaştırdı maalesef. Her operasyon gibi obezite cerrahisinin de anesteziye ve ameliyata bağlı riskleri var. Bu ameliyattan hemen sonra çok düşük oranda da olsa kanama, emboli kaçakları, akciğer komplikasyonları ve bağırsak yaralanmaları, ince bağırsak veya mide delinmeleri görülebilir. Hastaların bu tarz ameliyatlarda sorun yaşamaması ve iyi sonuçlar elde edilebilmesi için konusunda uzman hekimlere ve merkezlere başvurması önemli tabii.
KELEPÇEDEN DAHA ÇOK KİLO VERDİRİYOR
Mide bantı kısıtlayıcı, by-pass’sa hem kısıtlayıcı hem de sindirtmeyici bir ameliyat. Bant sonuçta bir protez. Enfeksiyon, mideyi delme, kayması gibi riskleri var. By-pass giderek daha tercih edilir bir yöntem olmaya başladı. Mide bantıyla kiloların ortalama yüzde 50-60’ı, mide-bypass’ıyla ise yüzde 70-80’i verilebiliyor. Mide bantı devamlı lahmacun, döner, kebap yiyen; kola, çay, kahve içmeyen, çikolata yemeyen, pekmezle, balla arası iyi olmayan obezler için ideal. Mide bandında iştah aynı kalıyor, mide by-pass’ında azalıyor.
MASAYA YATANIN DİYABETİ DE DÜZELİYOR
Obez olmayanların diyabet tedavisi (tip 2) için bu cerrahinin yaygınlaşması gündemde. Mide by-pass’ı olan hastaların ameliyattan dört-beş saat sonra insülin ihtiyaçlarının ortadan kalktığı görüldü. Bundan cesaretle bazı merkezlerde obez olmayan ancak diyabet hastalığı bulunanlara da uygulanmaya başladı. Kliniğimizde bu ameliyatı olan 36 hastanın 17’sinin Tip 2 diyabeti düzeldi. Ama tam etki mekanizması çok net bilinmiyor.
AVRUPA’NIN EN ŞİŞMANIYIZ
Türkiye Avrupa’nın en şişmanı. Kadınların yüzde 30, erkeklerinse yüzde 20’si şişman. Obezite sadece orta yaşlı insanların hastalığı değil. Çocuk ve ergenlerde de yaygın. Obezite sadece dış görünüşü bozmuyor. Vücut ağırlığının artışı ciddi hastalıkları da beraberinde getiriyor: Yüksek tansiyon, kanda yağ düzeylerinin artması (hiperlipidemi), koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, diyabet, uyku apnesi, solunum yetmezliği, reflü, idrar tutamama, venöz yetmezlik, kısırlık ve kanser.
TAMAMLAYICI TIP Hipnozla sancısız doğum
Anne adaylarının en büyük korkularından biri normal doğum esnasında ağrı çekmek. Ağrı derdi olmasa, iddia ediyorum ki tıbbi nedenler dışında çok az sayıda kadın sezaryeni tercih eder. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Dr. Ayşe Duman, ağrıdan korkan kadınlara ‘hipnoz’u öneriyor. Dr. Duman “Aslında doğum son derece normal. Vücudun herhangi bir fonksiyonunun gerçekleşmesi gibi. Zamanı geldiğinde rahim kaslarının kasılmasıyla bebeğin doğum kanalından ilerleyerek doğmasından ibaret. Negatif şartlanmaları yıkıp, doğumu doğal seyrinde bırakmak için hipnozu kullanıyoruz. Böylece kadın zaten vücudunda varolan programın işleyişine izin veriyor; doğum ağrısız, keyifli bir sürece dönüşüyor” diyor. Hipnoza hamilelikte başlamak en ideali. Hamileliğin altıncı ayından itibaren 5-6 seans hipnoz uygulanan hastalar, doğum sırasında kendi kendini hipnoz ediyor. Ancak hamilelikte bu fırsatı kaçıranlar, doğum sırasında da hipnotize edilebiliyor. Dr. Duman, doğumda hipnoz yönteminin Amerikan Tıp Birliği tarafından kabul edildiğini hatırlatıyor. Hipnoz sadece doğumu değil, hamilelik sürecini de kolaylaştırabiliyor. Dr. Duman, “Doğum öncesi oto hipnozla gevşemeyi öğrenen anneler, uykusuzluk, stres, mide bulantısı-kusma, koku hassasiyeti ve iştahsızlık gibi hamilelikte sıklıkla rastlanan sorunlarını da rahatlıkla çözebiliyor” diyor.
SAĞLIĞIM İÇİN Filiz Akın (sanatçı)
MUTLAKA YAPARIM: Mümkün olsa her şeyin organiğini yemek isterim. Hormonlu, kimyasalların eklendiği ürünler korkutuyor. Düzenli egzersiz maalesef yapamıyorum. En ufak şikayette doktora ve kontrole giderim. ASLA YAPMAM: Sigara içmiyorum. Çok özel günler hariç içki de içmem. MUTLAKA YAPACAĞIM: Yorucu olmayan bir seyahat... Özellikle sıcak iklim, merak ettiğim yerleri görmek ve kültürleri tanımak keyif verdiği için sağlığıma da iyi geliyor.
ŞİFA KÜTÜPHANESİ Terapide neler oluyor
Psikolog ve aile terapisti İlkim Öz ‘Terapide 5 Soluk’ kitabında psikoterapi seanslarına katılan danışanlarının gerçek yaşam ve terapi seanslarını öyküleştirdi. Psikoterapi seanslarını, nasıl yapıldığını, terapist ve danışan arasında neler olup bittiğini merak edenler okusun. Remzi, 10 lira.
UZUN LAFIN KISASI YANLIŞ: Soğuk algınlığı için doktora gitmeye gerek yok. Belirtiler de alınacak ilaçlar da belli. Alırım eczaneden, kendi kendimi iyileştiririm. DOĞRU: Soğuk algınlığında içilen bazı ilaçları tansiyon ve kalp hastalığı bulunanlar kullanmamalı. Doktora görünmeden, kafanıza göre ilaç içmeyin.