Paylaş
Bedeni ve ruhuyla savaşarak hastalığın üstesinden geldi. Genç yaşta kazandığı deneyimi, ondan sonra meme kanseri olan 74 yaşındaki anneannesi Şehri Karakuz için kullanıyor şimdi
Melek Tuncel Bursa’dan İstanbul’a üniversite eğitimi için gelmişti. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde halkla ilişkiler okuyordu. Bir sabah memesindeki kitleyi farketti. İlk çekilen ultrasonografiyi değerlendiren cerrah rahattı, “Her genç kızda olabilecek bir şey bu. Önemli değil” dedi. Meme kanseri olabileceğini aklının ucuna bile getirmiyordu. Zaten çok gençti, ailede kimsede yoktu. Bir yıl kadar rahat rahat dolaştı. Gündemine memesindeki kitleyi almadı!
Memesindeki kitleden kime söz ettiyse, “Senin yaşında meme kanseri olmaz” diyordu. Neyse ki erkek arkadaşının ailesi titizlendi, onların ısrarıyla doktora gitti. Her ihtimale karşı biyopsi yaptı. Sonuçları veren laboratuvar çalışanı “Lütfen hemen doktorunuzu görün” dediğinde yumruk yemiş gibi oldu. Kadın doktor da bir süre yüzüne bakamadı. Sonra, “Meme kanserisin” deyiverdi. “İkinci evrede” diye devam etti. Tuncel; “Tek başına gitmiştim doktora. Öylece kaldım... Ben evre diye bir şey bilmiyordum. ‘Üç gün içinde ameliyat olmalısın’ denince ilk kez o zaman ağladım” diye anlatıyor.
EN KORKTUĞU ŞEY MEMESİZ KALMAKTI
Muayeneden çıktığında annesine dahi haber veremedi. Tuncel, “En kötü senaryoları düşünmeye başladım. ‘Öleceğim’ diyordum sürekli.” Erkek arkadaşının ailesi apar topar Bursa’ya götürdü onu. Annesine yüz yüze geldiklerinde söyleyebildi hastalığını. “Annem ve babam ayrı. Babamla görüşmüyorum. Annemse ne yapacağını bilemedi, böyle bir şey olamaz deyip duyuyordu.”
Bu kez doktora annesiyle gitti. Annesine çok kötü şeyler söylendi: Memesinin tamamını alacaklarını ve kurtulmasının büyük bir şans sayılacağını... Bir de kanser üzerine uzmanlaşmış bir hastaneye götürüldü. Bu doktor daha iyimserdi. “Önemli olduğunu düşünmüyorum. Kitle düzgün hatlarda, kansere benzemiyor. Ama çok büyük, kanser olmasa da alalım” dedi. Kitle, doktorun düşündüğünden kötü huyluydu. Üstelik lenflere de sıçramıştı. “Memem alınır diye çok korkuyordum. Ameliyattan sonra hemen mememe baktım. Yerinde görünce çok sevindim” diyor.
DÖKÜLEN SAÇLARINDAN ÇITÇIT YAPTIRTI
Hastalıkla ilgili hiçbir şey bilmiyordu. İnternetten araştırmaya başlayınca da pişman oldu. Okuduklarından ve fotoğraflardan korkmuştu. Ameliyattan üç hafta sonra kendine bir hafta tatil verdi, Kuşadası’na yollandı. Artık kemoterapi alması gerekiyordu ama korkuyordu. Doktoru; “Ciddiye almıyorsun. Bu kadar da laylaylom yapılacak bir şey değil” diye azarladı üstelik. Memenin tümü alınmadığı için kuvvetli ilaçlar verilecekti. Saçları uzun ve sarıydı. “Bu saçların gidecek” dedi doktoru. Her sabah ilk işi elini saçlarına atıp, kontrol etmek oldu. 15’inci gün avucu saçıyla dolmuştu. Kaşlar ve kirpikler de gidiyordu. Annesiyle kuaföre koşturdu. Saçlarını kestirdi ve ekletmek için çıtçıt yaptırdı. Kemoterapinin kendine özgü güçlüklerini de birer birer atlattı.
Tedavinin son aşamasına kadar iyiydi. Sonra dağıldı. ‘Öleceğim’ diye düşünmeye başladı: “Her gece yatağa, sabah öleceğim diye giriyordum. Herkesin gözünün içine bakıp, adeta vedalaşarak yatıyordum. Dört yıllık erkek arkadaşımdan da ayrıldım. Hastalığım boyunca hep yanımdaydı, hiç bırakmadı. Ama o zorlu süreçte, küçük bir tartışma sonrası ben istedim ayrılığı. Nedense her şeyden vazgeçmek daha kolay geliyordu” diye anlatıyor.
MELEK BEŞ AYDIR DENİZCİLİK YAPIYOR
Kemoterapiyi, radyoterapi izledi. Tedaviler tamamlanınca okulunu bitirdi. Mezun olabilmek için tez hazırlaması gerekiyordu. Kadınları 20’li yaşların başından itibaren meme kanseri konusunda bilgilendirme kampanyasını tez konusu yaptı. Arkadaşı Seniha Şan’la hazırladığı tezi çok beğenen hocaları geçen yıl onu Aydın Doğan Vakfı Genç İletişimciler Yarışması’na yönlendirdi. İkinci oldu. Sıra iş bulmaya geldi. Kontroller sırasında doktoru onu eşi meme kanseri bir yat kaptanıyla tanıştırdı. Kaptan yatta çalışacak hostes arıyordu. “Hayatımın işiyle hastalığım sayesinde tanıştım. Beş aydır, İngiliz bandıralı bir yatta hostesim. Çok keyifli. Bir gün bu hastalıktan ölsem bile hayatı en güzel şekilde yaşamak istiyorum. İleriyi çok düşünmüyorum. Çünkü insanın başına hiç beklenmedik şeyler gelip bir anda bütün planları alt üst edebiliyor” diyor.
ÖNCE ONDA SONRA NİNELERİNDE
Dr. Güven Atasoy (Medical Park Bursa Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı): Melek, meme kanseri tanısı aldığında çok gençti. Literatürde 14 yaşında bile bildirilen meme kanseri vakası var ama biz yine konduramadık. Anneanne ve babaannesinde çıkması genetik yatkınlığı düşündürüyor. Ailede varsa genellikle önce anneler, sonra kızlarında meme kanseri çıkar. Burada torunda çıktı. Düzenli kontrolleri sürecek. Meme kanserinin östrojenle ilgisi var. Bu nedenle beş yıllığına erken menopoza soktuk. Sonrasında kademeli olarak menopozdan çıkaracağız.
İltihabi romatizma Avrupa’ya nasıl geldi
En fazla el eklemlerini tutmayı seven bir hastalık var. Tıbbi adı romatoid artrit, halk arasında bilinen adıyla iltihaplı romatizma. Türkiye’de her bin kişiden beşi bundan musdarip. Bir kere başladı mı ömür boyu sürüyor, hastanın yakasını bir türlü bırakmıyor. Kadınları erkeklere göre tam üç kat daha fazla tutuyor.
Geçen hafta Antalya’da Ulusal Romatoloji Kongresi kongresinin konularından biri de romatoid artritti. Alman romatoloji uzmanı Prof. Dr. Gerd Burmester ilginç detaylar anlattı. Hastalık Mısır mumyalarında saptanmamış. Avrupa’da 17’inci yüzyıla kadar görülmemiş. Alabama’da 5 bin yıllık iskeletlerde bulunması, hastalığın Avrupa’ya yeni kıtadan getirildiğini düşündürüyor. Orta Afrika’da hiç yok. Hastalığın Amerika’da binde 10.7, Uzakdoğu’da binde 2-8, Kuzey Avrupa’da binde 5-8 sıklıkta görülmesi de tezi doğruluyor.
Hastalık sadece eklemlerde gelişen değil, sistemik bir sorun. İyi tedavi edilmemesi halinde kalp krizi, enfeksiyonlar ve lenfoma gibi başka hastalıkların riskini de artırıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Vedat Hamuryudan, hastalığın ilk evredeyken sakatlık oluşturmadan yakalanmasının önemini vurguluyor: “Tedavide bağışıklık sistemine etkili sentetik veya biyolojik ilaçlar kullanıyoruz. Uygun tedavilerle hastalığı uykuya sokmak mümkün. Eklemlerde şişlik, ağrı, yorgunluk ve sabahları görülen hareket kısıtlılığı erken dönem belirtiler. Uzun dönemde eklemde kalıcı hasar ve şekil bozukluğu yapıyor. Sakatlığa yol açıyor” diyor.
BU HASTALARI KİM TEDAVİ EDECEK
Kongrenin başkanı Prof. Dr. Hasan Yazıcı da bir başka önemli konuya dikkat çekiyor. Yaklaşık 250 romatizmal hastalığa ve binlerce hastaya rağmen Türkiye’deki romatoloji uzmanı doktor sayısı sadece 200. Bunlar da büyük kentlerde, bazı şehirlerde hiç romatolog yok. Dolayısıyla hastalar polikliniklerde ve muayenehanelerde aylarca sıra bekliyor.
Doktor yeşil sinekler TAMAMLAYICI TIP
2-10 mm’lik kımıl kımıl ‘doktor’ larvalar boylarından çok büyük işler beceriyor. Bilimsel adı ‘Lucilia sericata’ olan bildiğimiz yeşil sineğin bebekleri onlar. Doktor sıfatını başka tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış; ciddi ve uğraştırıcı yaraları başarıyla tedavi etmelerinden dolayı hak ediyorlar. Salgıladıkları yaklaşık 18 tip enzimle ölü dokuyu yok edip, yaranın nefes alarak kapanmasını sağlıyorlar.
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bugüne dek 100’ün üstünde hastanın yaraları larvalarla tedavi edildi. Hem doktor hem de hastalar memnun. Yöntemi uygulayan Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Erdal Polat, larvaların sadece yara yüzeyindeki enfekte dokuları yediğini, ancak sağlıklı dokuya kesinlikle zarar vermediğini söylüyor: “Bu tıbbi larvalar, ürettikleri enzimlerle yara üzerindeki ölü dokuyu eritiyor. Ayrıca yarayı dezenfekte ediyor ve onarım için dokuyu uyarıyor. Bu özelliğinden dolayı diyabetli hastalarda yaraların tedavisinde yaygın olarak kullanılıyor. Çünkü diyabet hastalarının yaraları, diğerlerine göre çok daha zor iyileşiyor. Kapanmayan sezaryen ve ameliyat yaralarında da başarılı sonuçlar aldık. Ayrıca burger yaralarının tedavisinde de başarılı sonuçlar var. Antibiyotiklere dirençli kronik yaraların ve nekrotik venöz (toplar damar) ülserlerinin tedavisinde de işe yarıyor” diyor.
Hastalar yaralarında dolaşan larvaları nasıl kabul ediyor peki? Polat, “Son çare olunca kabul ediyorlar. Aksi halde kolu, bacağı kesilecek. Genellikle tedavi esnasında herhangi ciddi bir rahatsızlık olmaz. Larvalar nadir olarak gıdıklanma ve kaşıntıya neden olabilir. Ağrılı yüzeysel yarası olan hastaların yaklaşık yüzde 20-25’i larva tedavisi esnasında ağrının artışından şikayet ediyor. Bu şikayetler ağrı kesicilerle giderilebiliyor” diyor.
Serdar Cebe (Kanal D Hafta Sonu Ana Haber Sunucusu-Editör)
MUTLAKA YAPARIM: Vitamin kullanırım.
ASLA YAPMAM: Doktorların önermediği hiçbir şeyi kullanmam.
NİYETİM VAR: Detoks yapmak istiyorum.
UZUN LAFIN KISASI
YANLIŞ: Kışın bronzluğu sürdürmek için solaryuma girmenin hiçbir sakıncası yok. Solaryum, kanserojen güneş ışınlarından daha masum. Üstelik insan eliyle kontrol edilebiliyor. Kızarmadan bronzlaşmak mümkün. Ayrıca sivilceler için bire bir!
DOĞRU: Solaryum masum değil! Solaryuma girenlerde melanom adı verilen cilt kanseri son yıllarda çok fazla görülmeye başlandı. Sivilcelere iyi gelmesi mümkün değil. Tam tersine cildi kurutup yağlanmayı provoke ediyor. Yani sivilceleri artırıyor.
Düşe Kalka Büyümek
ŞİFA KÜTÜPHANESİ
Çocuk psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın Düşe Kalka Büyümek kitabı yenilenerek yeniden basıldı. Yazgan, Doğan Kitap’dan çıkan kitapla,
“Hayatlarında çocuk olan herkes için düşünme ve eylem kılavuzu” olmayı hedefliyor. Çocuklar bebeklikten itibaren büyürken, anne-babalık yaparken karşılaşılan sorunlar ve durumlarla baş etmenin ipuçları yer alıyor. İyi anne ve baba olmak için bazen sezgiler, o güne dek öğrenilenler yetmiyor. Daha fazlasını arayanlar kitapta pek çok sorunun yanıtını bulabilir.
Paylaş