Nöbetçi Kurtarıcı

48 günlük hasret vardı en azından. Üstelik, "Şöyle-böyle oynayıp kazanan" takımları, iyi futbol oynayarak kazanan, keyifli bir takım haline gelmişti bu arada.

Trabzonspor, coşkulu bir Ersun Yanal takımı olmuştu sonunda.

Elbette merak eden Trabzonlu koşacaktı tribüne. Ve bekleyecekti keyif veren futbolu. Ancak unutulan, puantaj görüntüsü kötü de olsa maçın, her zaman Trabzonspor’a ters gelen Ankaragücü takımıyla oynandığı idi.

İlk 45 dakikada anlık çıkışlar dışında iyi futbol yoktu. 30. saniyedeki ilk pozisyonda Selçuk ile Yattara öylesine iki gol kaçırdılar ki, kendileri bile inanamadı.

Sonra baskısını sürdürdü bordo mavililer. 15. dakikada Yattara’nın serbest atışından gelen topu, sağ bek Tayfun Cora, kale sahasında filelere yolladı. Oyun aksiyonu da Ankaragücü’nün eline geçti.

Sonra İlker Meral’ın iki kararı vardı. İlkinde Selçuk, De Nigris’i yaslanıp indirdi, penaltı olmalıydı ama olmadı. İkincisinde De Santos, Gökhan Ünal’ın ayak bileğine bastı, yine penaltıydı ama yine verilmedi. Hakem takdiri değil, hakem hatasıydı bu iki pozisyon. İlk bölümde sertlik, sakatlık, gerginlik vardı. Ve bir de Tayfun Cora golü.

İkinci yarıdaki umut, emekliliği gelmiş zabıt katibi gibi kenarda gezinen Yattara’nın çıkacağı ve yerine yeni transfer Alanzinho’nun girip şov yapacağı idi. Bunun için tribünlerin 63. dakikayı beklemesi gerekiyordu. Ancak beklenti, hayal kırıklığı ile sonuçlandı. Sahanın her yerinde basan Ankaragücü takımı, ne top gösterdi ne de oynayacak alan bıraktı Brezilyalıya..

Özellikle ikinci yarıda konuk ekibin direnci, gol atma isteği, mücadele gücü üst düzeyde idi.

Bu bölümün en çalışkan isimleri, Tayfun Cora, Song, Egemen ve Cale idi. Yani oyun, daha çok Trabzonspor yarı alanında oynandı. Forvet etkisiz, orta saha izinde idi.

İşte bu aradaki bir orta alan siestasında Barbaros, elini kolunu sallaya sallaya, ceza yayı üzerine gelip, Faroz manzarası seyreden kaleci Slyva’nın üzerinden aşırıp, skoru eşitledi. Sonrasında gol için çabalayan Trabzonspor, iyi direnen rakibi karşısında direkleri ve dizlerini dövüp bir puana razı olmak üzere iken, Nöbetçi Kurtarıcı eski Ankaragüçlü Umut Bulut, bir kez daha sahneye çıkıp, iyi oynamayan takımına üç puanı getirdi.

İşte hayat böyle bir şeydi.

Perde kapanmadan oyun, son düdük çalmadıkça da maç asla bitmiyordu.
Yazarın Tüm Yazıları