Paylaş
Sadece ben değil bir çok insanın aynı beklenti içinde olduğuna Maraton ve Gecekondu’nun doluluğu, kapalının iki yanındaki seyirci artışıyla tanık oldum.
Lig başından bu yana yenilse de futbol oynama çabasında olan bir grup gencin verdiği onur mücadelesi, hakettiği ilgiyi nihayet görmeye başlamıştı.
İçimden, “İşte 1980 ruhu, Ankaragücü Ruhu döndü” diye geçirmeye başladım.
Ankaragücü’nün Bucaspor ile oynadığı lig maçı, bir çok meslektaşımızın ilgisini çekmese de kamuoyunda derin bir merak ve heyecan uyandırmıştı.
Karşılaşmanın ilk yarısı, ellerindeki yanıcı maddeleri protokol tribününe atan seyircilerin polise muhatap oluşu ve bu arada Bucaspor’un attığı golün karambole gidişi ile sarı lacivertlilerin buna bir serbest atış organizasyonuyla cevap verişiyle geçti gitti.
Beraberlikle başlanan ikinci yarıda tam bir dram vardı. Hakem Deniz Çoban’ın başrolünde olduğu bir trajedi filmiydi bu...
Futbolu dağda bayırda kaybetti
Bu Çoban’a hakem düdüğü verenler, “futbolu, dağda bayırda kaybedeceğini” de hesaplamalıydı.
Maçın kontrolunu elinde tutmayı başaramayan hakem, Buca’nın öne geçtiği ikinci golün penaltısını televizyondan izlese, “Yok artık... Yuh artık...” derdi herhalde. Değil vurma veya çarpma, rakibine dokunmadan kayıp giden bir kalecinin hareketi, Patagonya Cumhuriyeti’nde bile penaltıyla cezalandırılmazdı. Buna penaltı verebilmek için, kuralları değiştirip, “Kaleci rüzgarını” 10 kusurlu harekete eklemek gerekirdi.
Peki olmayan penaltıyı verdin, neden kaleciyi kırmızı kartla atamadın? Öyle ya, mutlak gol şansını engelleyen bir hareket olmalıydı 17 yaşındaki kaleci Gökhan Akkan’ın yaptığı. Ama değildi.
Hem penaltı değildi hem de haksızdın. Bu nedenle sarıyla geçiştirdin.
Buca’nın dördüncü golü, “Adam boyu ofsayt” idi. Bunu da yardımcınla birlikte sezemedin, göremedin, çalamadın...
Nefesin de yetmedi yüreğin de
Verdiğin yersiz, anlamsız ve de haksız penaltının birkaç dakika sonrasında Buca ceza alanında Gökhan’ı indirdiler, düdüğünü yuttun. Gözünün önünde oldu, çalmaya nefesin yetmedi; belki de yüreğin...
“Bunlar oldu da; niçin büyük itiraz gelmedi Ankaragücü takımından?” diyebilirsin...
Bu çocuklar öylesine centilmen, öylesine futbol aşkı içinde oynuyorlar ki, bırak itirazı böylesine bir haksızlığa uğradıkları için öfkelenip, rakibe tekme bile atmadılar.
Gol yediler, oynamaya çalıştılar. Bir daha yiyip, ardından yine oynama çabasına girdiler.
Beş oldu, Ankaragücü takımı hala pas yaparak, rakip kaleye gitme ve gol bulma çabasındaydı.
Hakem, sezonun modası, “Ankaragücü’nü doğrama” dizisine kötü karakter rolüyle adını yazdırdı.
Ayıp etti Deniz Çoban... Ve de yazık etti.
Hem futbola hem de futbol delikanlılarının alın terine...
Paylaş