Bir gün mutlaka

22 yıllık Ankaragücü takibinin ardından, Trabzonspor’u yorumlama görevini üstlendim. İşin doğrusu, alışmam biraz zaman aldı ama iyi dostluklar kurdum Karadeniz’in küçük ama şirin ilinde.

Bu dört yıllık sürecin iki sezonu, göreceli olarak keyifli idi futbol açısından.

Galatasaray’a "Rahatlığın eseri olarak" yitirilen maçla kaybedilen şampiyonluk şansı, şaka gibiydi.

Bir yıl sonra İstanbul deplasmanında Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda hatalı hakem kararlarıyla yitirilen diğer şans ise "Yaz ortasında, buzla duş yapmak" anlamına geliyordu.

Kötü bir sezonun ardından Ersun Yanal ile ayağa kalktı sonra da farklılaştı Trabzonspor. Yeni yönetim ile farkı hissettirmeye başladı. Bir dayanışma, kenetlenme duygusuyla hareket etmeye başladı.

Sezon başında yapılan transfer hamlesi, biraz abartılı rakamlara ulaşsa da iyi şeyler yapmak için girişilen iyi çalışmaydı.

Oynayacaklar tutuldu, tecrübe kazanması gerekenler Karadenizspor’a gitti.

Kimse şampiyonluk lafını anmıyordu. Doğru da yapıyordu.

Çünkü şampiyonluk, çok adam almak karşılığında hediye olarak verilen bir şey değildi. Tam tersine iyi oyuncularla, çok çalışıp, çok mücadele edilmesi gereken bir hedef idi.

Acele etmenin, telaş yapmanın, sabırsız olmanın getirdiği, "24 yıllık şampiyonsuzluk" idi.

Bu nedenle sakin olmak, sabırlı olmak, yanında durmak, destek vermek ve hepsinnden önemlisi topluca inanmak gerekiyordu.

Şampiyonluk denilen keyfi tam 6 kez yaşamış bir kentin insanları, istemeseler de 24 yıl beklemek, acıya sabretmek zorunda kalmıştı. Yani istemese de sabretmişti.

Ligin ilk 14 haftası sonunda oynadığı futbol zaman zaman beğenilmese de, kötü oynayıp kazansa; iyi oynayıp puan kaybetse de ligin zirvesinde Trabzonspor. Ve bir gün mutlaka şampiyon olacak. İnanarak, çalışarak, sabrederek, kenetlenerek çok uzak olmayan bir zamanda.

Bir gün mutlaka...

Boşuna sevindiler

BİR süredir Ankaragücü tribünlerinden yükselen istifa sesleri, sonucunu verdi ve Ankaragücü’nün Mevcut Başkanı, yetkilerini Başkan Vekili’ne devredip, bir kenara çekildi!

Gerçekten öyle mi diye merak edip, etrafa bir göz attık.

Öncelikle zaten PFDK’nın ceza kararı nedeniyle zaten 66 gün yoktu Mevcut Başkan.

Türkiye’de ilk kez bir takımın taraftarı, Federasyon ile PFDK kararı lehine canlı pankart açıyor ve "Sensiz geçen 66 gün, bize bayram sayılır" diyordu.

Aslında zaten ligin ilk yarısını tamamlamış olan Mevcut Başkan, sadece yetkilerini yardımcısına devrediyor, bu işin adını da "Başkanlığı bıraktım" koyuyordu.

Hoş, gerçekten ve tümden bıraksa ne olurdu ki. Kongrede ellerini kaldırıp indirmekten başka iş yapmayan Ankaragücü delegeleri, verdikleri insanüstü yetkinin farkında değillerdi.

Mevcut Başkan, Onursal Başkan ünvanıyla kulübün tapusunu değil, havasını bile üstüne almıştı.

Yönetim Kuruluna Başkanlık yapmak, gerektiğinde yönetim kurulunu feshetmek ve olağanüstü genel kurul çağrısı yapmak, koca Devlet çarkında sadece Cumhurbaşkanı’nda olan yetkilerdi..

Ankaragücü’nde de Mevcut Başkan’da...

Onun için kimse inanmadı.

Tıpkı o ünlü Yalancı Çoban öyküsü gibi. Beş kez "Bu kez kesin gidiyorum" deyip, "Dur nereye gidiyorsun" diyen bile yokken, tıpış tıpış geri dönmenin başka sonucu olabilir miydi?

Sonuç olarak, kimse kendini kandırmasın. Çünkü Ankaragücü’nde hiç bir şey değişmedi.

Sakarya caddesi’nde "Başkan gitti, kurtulduk" kutlamaları yapan insanlar da aldandı, boşuna sevindi.

Boşuna...

Futbolun yeni adaleti

BSKİŞEHİR’de maç oynanırken Ankaragücü ile Eskişehirspor futbolcuları, hakemlerle birlikte saha içinde cam ayıklıyordu. Kimine göre rakı şişesi, kimine göre ise çay bardağının kırıklarını. Çakmak, para gibi şeyler de atılmıştı, takımlarının yenilgisine tepki olarak.

İki hafta sonrasında Ankaraspor-Beşiktaş maçı oynandı, İnönü Stadı’nda... Saha içinde dayak yiyen Anmkarasporlu futbolcuları bir yana bırakırsanız, atılan maddeler arasında çakmak, para kısacası ele geçen herşey vardı. Teo Weeks’in gözüne isabet eden Tello yumruğunu göremeyen hakem, ayağına isabet eden ayran kutusunu süzemeyen ise temsilci idi. Sonuçta iki maçta da Eskişehirspor ile Beşiktaş 5’er bin YTL (eski para ile 5’er milyar lira) ceza aldılar.

Hepsi o kadar.

Yani Ankaragücü’ne Şeref Tribününe ayran atıldığı için 1 maç saha kapama cezası verip, İstanbul Olimpik Eziyet Stadı’na sürgün edenler, onlara 5 bin YTL’yi uygun görmüştü.

Ya atılan yerler yanlıştı ya da atlananlar vardı.

Futbolun yeni adaleti bu idi.

Yazarın Tüm Yazıları