Paylaş
1-Nazar nedir? Gerçekten nazar var mı? Yoksa biz mi olduğuna kendimizi inandırarak rahatlatıyoruz?
‘Nazar’ kelime anlamı olarak göz, bakma, fikir, bakış, dikkat, niyet, iltifat ile eş anlamlıdır. Arapça kökenlidir. Nazarın karşılığı Türkçe’de ‘kem göz’ manasına gelmektedir. Nazarın bilimsel olarak açıklaması yapılmamıştır ancak bilimsel olarak açıklanamayan pek çok şey parapsikolojinin alanıdır. ‘Tabii hayatta veya zihin hayatında bugünkü ilmi metotlarımızla açıklaması mümkün olmayan olaylara metapsişik veya parapsikoloji denir.’ (Osmanlı Pazarlı, Din Psikolojisi). En basit anlamda nazar bir enerjidir. Enerjiye ise inanmamak mümkün değildir. Kuantum fiziğinde ve bu alanda yapılmış pek çok deney bize enerjinin varlığını ve gözlemci etkisiyle enerjiyi etki altında bırakabildiğimizi kanıtlamıştır. Nazar da bu şekilde işler, gözlemci enerjiyi dönüştürür. Elbette ki nazara inanmak ve bunu tekrarlamak hayatımızda nazarı yaratmamıza da neden olur. Bu inançla kişi ne yazık ki kendine bu enerjiyi çeker. Nazar geçirmez olduğuna inanan ve bunu yineleyen kişiye ise kolay kolay nazar değmez çünkü bilinçdışıyla buna engel olur, çekmez.
2-Nazardan nasıl korunurum? Nazarı engellemek ya da bundan arınmak mümkün mü?
Nazardan korunmanın en temel prensibi elbette ki dualardır. Kişi kendi inanç sistemine göre ismini nasıl öğrendiyse ‘Allah, Yaradan, Yaratıcı, Evren, Enerji...’ Kişi kendi inanç sistemi, mezhebi, dini kapsamında tüm yaratılmışı Yaradan’a sığınarak temelde yüzde 100 korunur. Ancak kişi buna rağmen yine de nazar değeceğine ya da değebileceğine, kem gözlere geleceğine inanırsa bir açık kapı bırakır. Bu açık kapı nedeniyle nazar değebilir. Çünkü bilinç dışı yüzde 100 nazara geçirmez olduğuna ikna olmamıştır. Ne zaman yüzde 100 nazara geçirmez olduğuna ikna olursa tabii ki hayatında da bilinç dışıyla bunu seçecektir.
3-Neden bazılarına nazar daha çok değer?
Kimileri bunu yıldızı düşük olarak tanımlasa da bu benim alanımın dışında kalır. Ben enerjitik olarak bakacak olursam nazar basitçe bir enerjidir. Göz, nazar, büyü, haset, psişik kanca yani değerlerinin bizim hakkımızda konuştuğu olumsuz cümleler, psişik saldırı yani diğerlerinin bize gönderdiği öfke enerjisi bunların tamamı hizmet etmeyen enerjilerdir. Bize hizmet etmeyen enerjileri çekebilmemiz için bu düşük frekansta olmamız gerekir. Bu tabii ki keskin bir kural olmamakla birlikte genelde hal böyledir. Frekansımızı düşürdüğümüzde benzer enerjileri çeker hale geliriz. Eğer biz haset eder, dedikodu yapar, öfke enerjisi gönderirsek bir boru hattı gibi enerjiktik bağ kurarız; bu bağ kurduğumuz kişiden de bize olumsuz, hizmet etmeyen enerji akışı olur. Tabii ki bazen de ansızın bu enerjilere çarpılmış olabiliriz. Nazar değeceğine inanmak kişiyi bir nazar mıknatısı haline getirir. Nazara geçirmez olduğuna inanmak ise nazardan korur, bu temel kuraldır. Kişinin tamamen nazara geçirmez olduğuna inanması ise tamamen onun ‘Yaratan’a sığınmasıyla olur. Çünkü yüce yaratıcının koruması yüzde 100 ve tamdır, şüpheye yer yoktur.
4-Sadece haset bakanların mı nazarı değer yoksa bizi sevenlerin de nazarı değebilir mi?
Bilimsel olarak gösterilememiş olsa da nazara bir enerji gözüyle bakmamız gerekir. Biz bir enerjiyiz. Biz atomlardan oluştuğumuz için temel yapımız enerji, biz hareketli bir enerjiyiz, masa ise durağan bir enerji nazar da haset de bunlar gibi basitçe bir enerji... Bu açıdan bakıldığında gönderenden değebilir. Dinimizde ve geleneksel bakış açısında da böyledir. ‘En çok sevenin nazarı değer’ denmesinin sebebi de budur. Konu çok sevdiği, sakındığı için sakındığının gözüne çöp batması halidir. Kişi korkularıyla hayatında istemediklerini, korktuklarını, kaygılandıklarını çeker. O yüzden kişi kendi ruhuyla, bilinç dışıyla çalışmalı ya da destek almalıdır ki bu hizmet etmeyen korkularından arınsın yoksa korkular bilinç dışıyla çok çekici hal alır.
5-Kişinin en büyük korkusu sevdiklerinin başına bir şey gelmesi ise bundan nasıl kurtulur?
Mutlak kaderde varsa bundan kurtulmak ya da korunmak mümkün değil. Ancak mutlak kaderimizin dışında belirli bir alanda özgür seçimler yapıyoruz. Bu seçimleri her 10 saniyede bir bilinç dışımızla yapıyoruz seçimlerimizin çok azı bilincimizle yapılan seçimlerdir. Bilinç dışımızla korkularımızı çeker ve seçeriz. En büyük korkularımızdan arınmanın en temel prensibi mümkünse ihtimalleri ortadan kaldırmaktır. Elimizde olmayan sebepler yani kaza, bela, trajedi gibi korkuları barındırıyorsak ‘Yüce Yaradan’a sığınmak ve emanet etmekten başka çaremiz yok. Koruyan tek ‘O’dur. Biz koruyamayız sadece kollayabiliriz. ‘O’nun koruması altında olduğumuzu hissetmek en güvenli alandır. Ancak bundan emin olmamıza rağmen sürekli bu düşünce aklınıza geliyorsa muhakkak bilinç dışı kayıtlara ve blokajlara bakmak gerekir, ruhsal olarak bilinç dışıyla çalışmak gerekir. Bazen de nazarın üzerine suçu atmak kolayımıza gelir. Olmadı çünkü nazar değdi, gereken çabayı göstermez çünkü nazar değdi, yorulur çalışmayı bırakır çünkü nazar değdi, başına gelen kötü hikâye her ne ise bir suçlu aramak en kolayıdır. Yetişkin olumsuz sonuçları da göğüsler ama yetişkin çocuk olanlar için bir sorumlu bulmak zorundadır bunun da en kestirme yolu nazardır... Bazen de konu gözümüzün önündendir ama görmek istemeyiz. Nazar diyerek suçu ona atar yükten kurtuluruz. Sen acımadan öğren diye... Bilin istedim... Hürriyet okurları için sevgiyle...
Paylaş