Paylaş
Gıybet, tanım olarak; bir kimsenin gıyabında şahsıyla ilgili maddi, ruhsal, ahlaki ve dini kusurlarından söz edilmesi, özelindeki olumsuzluklardan bahsedilmesi, eksik ve yanlışlarının vurgulanması, kendi ailesi de dahil olmak üzere kişinin hoşlanmayacağı şekilde bahsedilmesidir. Gıybet zannedildiği gibi sadece sözlerle değil kaş, göz hareketleriyle, ima yoluyla, işaret edilerek ya da taklitle de olabilir. İfade edilmiş olan sözler yalansa ‘iftira’dır, bahsi geçenlerin gerçek olması bunun gıybet olma niteliğini değiştirmez. Söylenenler onlarda varsa gıybet, eğer yoksa tamamen uydurmaysa iftiradır. Dedikodu, gıybet; bolluk, bereketi tıkar ve enerjiyi hortumlar. Psişik kanca; dedikodu, gıybet demektir. Psişik saldırı ise diğerlerinden gönderilen öfke enerjisidir. Dedikodu ve gıybet büyük günahlar arasında geçer, kadim bilgilerde ve öğretilerde her daim yasaklanmıştır. Gönderdiğimiz iyi ya da kötü her enerji bize geri döner ve dünyanın etrafını dönüp bize geri gelmesi sadece iki saniyeyi bulacaktır. Öyleyse kime hangi enerjiyi gönderiyorsun? Bu konuda bize sıkça sorulmuş sorular ve yanıtlarım şöyle.
1-Bir arkadaşımızın başına gelenlerden bahsediyoruz, onun fiziksel özelliklerinden, yanlışlarından bahsediyoruz asıl amacımız bu hataları bizim yapmamamız ama yine de bu dedikodu sayılır mı?
Bahsi geçen kişi duyduğunda kırılacak, incinecek ya da hoşuna gitmeyecekse; evet... Dersler çıkarmamız, öğretiler çıkarmamız çok önemli olsa da bunda samimi isek ve burada niyet gerçekten safsa kişinin ismini kullanmamalıyız. Kişinin adı geçmezse bu paylaşım olabilir ancak adı geçtiği anda işin niteliği değişir ve saf niyetten çıkar.
2-Biz okulda bir araya geldiğimizde ilk konuştuğumuz, diğer kızların giyimleri ve kendilerine yaptırdıkları işlemler, hiç mi konuşmayalım?
Konuştuğunuz şey değerliyse konuşun, katkı olacaksa konuşun, üzecekse, diğerinin hoşuna gitmeyecekse konuşmayın... Konuşmak zorunda değiliz. Hayatta her şey seçim. Bazıları zevk sahibi olmayabilir, bilmeyebilir, yapamayabilir ya da imkânı yoktur ve hatta canı sadece öyle istemiştir. Diğerlerinin seçimlerine saygı duymayı öğrenmek zorundayız. Herkes bizim gibi düşünmek, bakmak, bilmek zorunda değildir. Bazıları sadece öyle istemiştir ve öyle olacaktır. Bize saygı duymak, yargılamamak düşer. Samimi ve saf niyetli kişi eleştirisini kişinin yüzüne yapıcı şekilde yapar, uyarır ve katkı olur, değilse susmak da önemli bir değerdir. İnsanların tekâmülüne, deneyimlerine ve seçimlerine saygı zaruridir.
3-Aile içinde sürekli hakkımda konuşuluyor ve şikâyet ediliyorum; eşimle aramız bozuldu ve ailesi eşimi bana karşı kışkırtıyor, evlatlarımız var, bize hiç acımıyorlar büyükler, saygısızlık olmasın, kırılmasınlar, olay çıkmasın diye kendilerini uyaramıyorum, ne yapmalıyım? Bu hakka girmek değil mi?
Bazen susmak da hakka girmektir, susarak kendi hakkına ve ailenin hakkına girdiğini fark etmelisin. Politiklikle, nezaketle rica edebilirsin. Sana direkt söylemelerinin daha doğru olacağını, eşin üzerinden yapıldığında evde huzursuzluk çıktığını, sana söylendiğinde çözmek için elinden geleni yapacağından bahsedip, zarafetle bu işi çözebileceğini düşünüyorum. Saf niyetle bunu yaparsan karşındaki kişiler anlayışlı olacaktır ancak kalbini karartmış kişiler bunu ne kadar zarafetle açıklasan da anlamayacaktır, bu da ihtimal dahilindedir. Konu bunu yapmaya değecek kişiler mi, anlayacak kapasitedeler mi, saf niyet var mı? Bazen saf niyetli olup insan istemeden, yol yordam bilmediğinden hata yapabilir bunu iyi analiz etmelisin. Eşinle de nezaketle konuşarak, sabırla yol alabilirsin. Yol hiç alamasan da kendinin ve ailenin kul hakkını korumak zorundasın. Sessiz kalıp, kendini ezdirip kendi kul hakkına giremezsin çünkü kul hakkına girdiğin ruh sana ait değil Allah’a ait. Allah’ın emanetine sahip çık. Nezaketle, zerafetle, politiklikle, hoşgörüyle alanını ve haklarını koru lütfen…
4-Yanımızda dedikodu yapıldığında kendimi kötü hissediyorum, resmen enerjim çekiliyor bunun enerjitik bir açıklaması olabilir mi?
Yanında dedikodu yapıldığında yapacağın ilk şey katılmamak olacaktır, beslemediğinde duracaklardır, durmazlarsa uyarmak doğru olacaktır, nezaketle uyardın yine devam ediliyorsa Allah için, enerjini korumak için kalkmak olacaktır. Her ne kadar sana böyle söylesem de ben de sadece böyle yapmaya gayret ediyorum, dedikodudan uzak kalmaya, katılmamaya ya da terk etmeye gayretteyim, çabadayım. Enerji konusunda ise çok haklısın, dedikodu pozitif enerjiyi emer, hortumlar. Dedikodu bolluk, bereketi tıkar. Kaç, kurtul derim.
5-Ortamımda dedikodu yapıldığında iştirak etmiyorum ve hatta çok kötü hissediyorum, ne yapmalıyım?
Zalime ‘dur’ demeyen de zalimdir, şeytana ‘sus’ demeyen de dilsiz şeytandır. Uyarmalısın, farkındalık yaratmalısın, terk etmeye niyetleri yoksa da kalmamalısın vaktini değerli bir dedikodu masasında harcamak yerine hayatında ne güzellikler yaratırsın bir düşün... Saf niyetli, saf kalpli biri kişinin yüzüne nezaketle söyler, uyarır, rehberlik eder. Dedikodu ve gıybet en büyük kul haklarından ve bize kutsal kitaplarda onlarca kez bu konu ile ilgili ihtar var… Yüce Yaradan’ın huzuruna kul hakkı ile gitmememiz ile ilgili de hep uyarıldık… ‘Yargıladığımız yerden sınanırız’ bunu sürekli kendine hatırlatmalısın. Düşmez kalkmaz bir Allah... Hatırla... Ben de gayretteyim... Bilin istedim... Hürriyet okurları için sevgimle...
Paylaş