Paylaş
Bu cümleyle ABD, Türk hükümetine açıktan açığa ‘Faşist’ demiş oldu.
Zira kitap yakma denildiğinde ilk Naziler ve toplu kitap yakma törenleri akla gelir.
Bu törenlerin ilki 10 Mayıs 1933’te gerçekleşti. Gece yarısı binlerce öğrenci ellerinde meşalelerle Berlin Üniversitesi Meydanı’na yürüdüler. Nazi selamı ve marşları eşliğinde, dağ gibi yığılmış kitapların üzerine meşalelerini attılar, alevi durmadan yeni kitaplarla beslediler. O gece 20 bin civarında kitap yakıldı.
Bu vahşi ritüel virüs gibi Nazi Almanya’sının diğer şehirlerine de yayıldı.
O gece, Nazi Propaganda Bakanı Joseph Goebbels öğrencilere şöyle dedi:
“Artık Alman halkının ruhu kendi ifadesini yeniden bulabilir. Bu alevler yalnız eski bir çağın sonunu aydınlatmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni bir çağa da ışık tutuyor.”
*
Erdoğan’ın tasavvur ettiği ‘Yeni Türkiye’ye de internet sansürü ve Twitter yasağı ‘ışık tutuyor’ diyebiliz.
1930’larda kitap yakmak nasıl faşist yönetimlerin en belirgin göstergelerinden biriyse, çağımızda da internete sansür devletin faşist niteliğinin altını keçeli kalemle çizen bir eylem.
Naziler niye kitap yakıyordu?
Çünkü faşist devlet safi kendi ideolojisinin öğrenilmesini istiyor, hiç kimsenin bu ideoloji dışında bir fikre sahip olmasını istemiyordu.
AK troller ve AKP’nin hiç de demokratik olmayan ‘icraatlarını’ savunan yazarımsılar gibi, Nazi Almanya’sında da bireyler sadece devletin ideolojisinin hizmetkârı araçlar olarak görülüyordu.
Devletin ideolojisini benimsemeyenlere zor kullanarak ve baskıyla istenenler yaptırılıyordu.
Aynen 2014 Türkiye’sinde hukuksuz bir şekilde insanların ifade özgürlüğünün gasp edilerek internetin sansürlenmesi gibi.
*
Tarihin her döneminde kitaplar kontrol edilemedikleri için yakıldı. Çünkü kitaplar bir kez basılıp dağıtıldı mı, hükümetler izini süremez. Ve bu kitaplar çoğunlukla tiranlıkları indirecek fikirler ve bilgiler içerir.
Kitaplar özgür düşünceyi temsil eder. Fikir ve bilgi sahibi olmak insanları etraflarında olup biteni sorgulamaya iter. Ve bu da aptallar ordusunu yönetmek isteyen faşist devletlerin karşısındaki en büyük tehdittir, hiç işlerine gelmez.
AKP hükümetinin de interneti ve sosyal medyayı ‘bela’ gibi görmesi, engellemesi, yasaklaması aynı sebepten.
Bunu yaparken sırtlarını ‘milli irade’ dedikleri çoğunluğa yaslamalarına ise Fahrenheit 451 adlı kitabı okumuş olanlar aşinadır. Orada da insanların çoğu fikirlerde çeşitlilik ve sorgulama istemiyorlardı. Onlarınki aydın karşıtlığının en saldırgan haliydi.
Aynen bizdeki gibi.
Ve ne yazık ki, aydın karşıtlığının tolere edildiği ve hüküm sürdüğü tüm toplumlar fikir kontrolüne elverişlidir.
*
Biz dalgamızı geçiyoruz, gülüp eğleniyoruz, öyle ya da böyle yasaklı sitelere giriyoruz da...
İş komik olmaktan çıkalı epey oldu.
Son yasakla pastanın süsü de kondu.
İçinde bulunduğumuz dönem ‘Yeni Türkiye’ değil...
Türkiye’nin karanlık çağıdır.
Altında imzası olanlar güle güle kullansın, üstlerinde paralansın.
Paylaş