Paylaş
Peki ya hâlâ hayatta olan çocuklar için ne yapıyor?
Hiç.
Ülkemizin en büyük sorunlarından biri çocuk işçiliği.
Türkiye’de 1 milyona yakın çocuk işçi var.
İLO çocuk işçiliğinin önlenmesi sözleşmesi kapsamında hükümet 2004’te bir eylem planı hazırladı. Bu eylem planına göre 2014’ün sonunda çocuk işçiliğinin en kötü biçimleri olan mobilya sektöründe, sokakta ve mevsimlik tarım işçiliğinde çocukların çalışması son bulacaktı.
Ne oldu dersiniz?
Bu tarih önce 2015’e, sonra 2016’ya uzatıldı. Hükümet 10 yılda sorunu çözemedi. Bilakis, Kalkınma Atölyesi’nden aldığım bilgiye göre, 2006-2012 yılları arasında çocuk işçi sayısında 3 binlik bir artış bile oldu.
Kanunlarımıza ve uluslararası sözleşmelere göre 14 yaş ve altı çocukların çalışması yasak.
Yasa var da işlemiyor. İhbar etseniz ihbar ettiğinizle kalırsınız. Çünkü zaten sorumlu hükümet, Çalışma Bakanlığı, Milli Eğitim, jandarma.
6-18 yaşları arasındaki tüm çocuklar Milli Eğitim Bakanlığı’nın kaydı altında. O çocuk okul döneminde okula gelmiyorsa nerede olduğunu sormak zorunda. Yani, denetlemek çok basit. Ama niyet yok.
*
Mevsimlik tarım işçisi aileler o kadar yoksullar ki çocuk emeğinden elde edilen gelirle ancak idame ettirebiliyorlar hayatlarını.
Birim alan ve miktar üzerinden ücret veren tarla ve bahçe sahipleri ailelerin kimi çalıştırdığına bakmıyor, çocuk 3 yaşında mı 10 yaşında mı umursamıyor. Onun tek umursadığı ürünleri tarlada bırakmadan toplayıp toplamadıkları.
Aileler çocuklarını çadırda bırakamadıkları için 3-5 yaşından itibaren tarlaya götürüyorlar. Çocuk çalışmasa bile günde 13 saat güneşin bağrında yaşıyor.
Bu çocuklar evlerinden, mahallelerinden ayrılıyorlar. Yılda 60 gün okula gidemiyorlar. 3 ila 6 ay, 8-10 kişi çadırda kalıyorlar. Tarlada tüm gün çalışıp haftada bir banyo yapıyorlar. Beslenme yetersizlikleri var. Çadırın yakınında kanal varsa kimisi düşüp boğuluyor.
*
Mevsimlik tarım işçileri devlet için görünmeyen insanlar. 50’nin altında işçi çalıştıran tarım işletmeleri işletmeden sayılmıyor, denetlenmiyor ve bu insanlar işçi olarak gözükmüyor. Bu yüzden sosyal güvence ve emeklilik hakları yok. Mesela yağmur yağmazsa 35 gün hiç durmadan çalışıyorlar, aldıkları ücret asgari ücretten düşük. Normal bir fabrikada bir işçi 1 ay üzerinden ücretlendirilip 22 gün çalışıyor. Oysa bu insanların hafta sonu tatili yok.
*
Hükümet “Kalkınıyoruz” lafını dilinden düşürmüyor. Kastı “ekonomik büyüme” aslında. Zira sosyal kalkınmanın kırıntısını görmüyoruz. Belki büyüyoruz ama bu büyümeden toplumun en alt kademeleri yararlanamıyor.
Bu insanlar için Türkiye büyümüş, kişi başı gelir bilmem kaç bin dolara çıkmış, hiçbir anlamı yok.
Bu insanların çocukları sağlıklı beslenemiyorsa, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanamıyorsa, sosyal dönüşüm sağlanamıyorsa, orta sınıf olamıyorlarsa kalkınma başkaları için, zenginler, iş dünyası için var, bu insanlar için yok.
Büyümeden anladığınız sadece en alttakilere kömür dağıtmaksa, memleketinizde çocuk işçiliği varsa...
İsterseniz dünyanın birinci ekonomisi olun, kaç yazar?
Paylaş