Paylaş
Asitli içeceklere olan zaafımı reddedemem ama hepsinin ardından kafaya diktiğim bir bardak sütün bunların zararlı etkisini silip süpürdüğüne inandım. Kötü alışkanlıkların etkisini azaltan bir kurtarıcı gibi düşündüm.
Sinirlendiğimde sakinleşmek için süt içtim.
Uykusuz gecelerde uykuya dalabilmek için süt içtim.
Buzdolabı tamtakırken süt içtim.
Ve her seferinde işe yaradı.
Bakıyorum da son dönemde ambalajlı sütler zararlıymış gibi hurafeler üretiliyor ve açıkta satılan süt tüketimi pompalanıyor.
Konuyu araştırdığımda gördüm ki bilimsel açıdan bu doğru değil.
Bir kere, çiğ sütlerin tüm dünyada ısıl işlem geçirip paketlenmesi sayesinde pek çok ciddi hastalığın etkenleri uzaklaştırılıyor. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) yayın organında da bu gerçeğin altı çizili.
Ülkemizde sağım teknolojisinin yeterli olmadığı, kayıt dışı süt üretiminin yaygın olduğu ve sağım sonrası hijyen konularının yeterince dikkate alınmadığı sır değil. Açıkta satılan sütlerde denetim ve gerekli analizler yapılmadığı için, içinde hayvandan insana geçen hastalık yapıcı mikropların, hayvandan süte geçen antibiyotik kalıntısı ve toksik maddelerin olup olmadığı bilinemiyor. Bu unsurlardan bazıları kaynatma ile bile yok edilemiyor.
Sütün sağlıklı tüketilebilmesi için üretimin hijyenik koşullarda yapılması, işleme, paketleme ve depolama süreçlerinin titizlikle izlenmesi ve işlem süresi ile sıcaklık kontrolünde aksama olmaması şart.
Hepimiz sütü yüksek besin değerinden faydalanmak için içiyoruz. İçindeki olası su, nişasta gibi katkı maddeleri nedeniyle denetimden geçmemiş sütün besin değerinden asla emin olamayız.
Evde çiğ süt kontrolsüz kaynatıldığında ciddi besin öğesi kayıpları oluyor. Ambalajlı sütte kayıp kaynatmaya kıyasla çok daha düşük seviyede.
Ama “Sütün buram buram kokusu, kaymağı olmazsa olmaz” diyoruz değil mi? Açık sütün kokusu ve kaymak bağlaması kimilerine onun ambalajlı sütlere göre daha doğal ve besleyici olduğunu düşündürüyor. Oysa, alakası yok.
Doğal koşullarda bulunan biçimsiz ve büyük süt yağı partikülleri kokuyu daha fazla toplar ve kaymak tabakasını oluşturur. Isıl işlemle ise sütün yağı eşit derecede dağıtıldığı için kokuyu daha az taşır ve kaymak yapmaz. Birinin kokması, diğerinin kokusuz olması bundan, başka bir şey değil.
Ve akıllardaki son pürüzü de yok edelim...
UHT sütlerin uzun ömürlü olması için içine katkı maddesi konmuyor. UHT teknolojisi ile süt, 135–150ºC’de kısa sürede (2-6 saniye) ısıtılıp soğutuluyor; 6 katmandan oluşan, bozulmasında etkili olan hava ve ışıktan koruyan ambalajlara dolduruluyor. Böyle olunca, paketlendiğinde sütün 4 ay bozulmaması doğal.
Doğal demişken...
Doğal demek, organik demek değil. Sağlıklı demek de değil.
Gıdaların organik olma kriterleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan yönetmeliklerle belirleniyor. Kontrol edilmeyen hiçbir ürün ve üretim bu sertifikayı taşıyamaz. Bilinçli tüketicilerin aldıkları üründe muhakkak bu logoya dikkat etmeleri gerekir. Buna sokak sütleri de dahil.
Bugün Dünya Süt Günü.
Ne yersek oyuz, ne içersek oyuz. Sütü etraftan duyduklarımızla değil, bilinçli tüketelim.
Paylaş