Bugün 6.5 milyarlık dünya nüfusunun yüzde 15’i, yani 1 milyar insan aç.
2050’de nüfusun 9-9.5 milyara ulaşacağı, mevcut tarım arazilerinin yüzde 50 oranında azalacağı, kentleşmenin hızla artacağı ve bunlardan dolayı ciddi bir gıda ve su problemi yaşayacağımız öngörülüyor.
Her dakika, bir futbol sahası büyüklüğünde arazi çölleşme veya kuraklık nedeniyle verimsiz hale geliyor.
Bu gerçeği görmek istemesek de ciddi bir tehditle karşı karşıyayız.
Hâl böyle olunca, toprak giderek önem kazanıyor.
* * *
Birleşmiş Milletler tam da bu yüzden bu yıl ilk defa Land for Life (Yaşam için Toprak) adlı bir yarışma açtı.
Ve şöyle bir çağrı yaptı:
“Herkes fark yaratabilir. Sıradan bireyden tutun da çiftçiye, siyasi liderlere, şirketlere, bilim insanlarına ve medyaya kadar herkes. Sürdürülebilir toprak idaresiyle kuru ve verimsiz toprak değer kazanabilir. Politika, yenilik, tarımsal pratiklerde değişiklik ve eğitimle, farkındalık yaratarak sürdürülebilir toprak idaresi desteklenebilir. Siz bu yolda ne yaptınız, anlatın.”
* * *
TEMA yaptıklarını anlattı ve tüm dünyadan 154 müracaat arasından bu ödüle hak kazandı.
TEMA’nın bu yolda bugüne kadar yaptıkları bir yazıya sığmaz ama özetleyecek olursak...
Toprak ve mera yasasının çıkmasına önayak oldu, hakkını savunamayan ekosistem ile toprağın hakkını savunmak üzere davalar açtı, onların peşinden gitti.
Anaokulu öğrencisinden üniversite öğrencisine, Diyanet, TSK, kaymakamlar ve öğretmenlere çok geniş bir yelpazede eğitim çalışmalarında bulundu. Ekolojik okur yazarlık eğitimleri dünyada örnek teşkil ediyor.
Vaktiyle okul kitaplarında bile yer bulan TEMA bu ülkede hemen herkese değmiş bir kuruluş.
* * *
Ne tesadüftür ki, aynı hafta TEMA’nın Kurucu Onursal Başkanı Hayrettin Karaca da büyük bir ödüle layık görüldü.
Bu, İsveçli Doğru Yaşam Ödülü Vakfı’nın her yıl verdiği Alternatif Nobel diye de bilenen “Doğru Yaşam” Onur Ödülü idi.
Merkezi İsveç’te bulunan Doğru Yaşam Ödülü Vakfı, 1980’den bu yana her yıl dünyanın en acil sorunlarına yönelik örnek teşkil edecek cevaplar ve çözümler sunan kişileri desteklemek ve onurlandırmak üzere veriyor bu ödülü.
Her bireyin diğer insanlara ve doğaya saygılı dürüst bir uğraşı sahibi olması prensibi destekleniyor. Çünkü hareketlerimizin doğurduğu sonuçlardan biz sorumluyuz ve dünyamızın sahip olduğu varlıklardan ve kaynaklardan sadece adil miktarda tüketme hakkına sahibiz.
Vakfın açıklamasında Karaca için şöyle dendi:
“Yaşamı boyunca bıkmadan, yorulmadan gerçekleştirdiği çevre mücadelesiyle doğal varlıkların koruyucusu oldu. Dahası, bir yandan etkin biçimde doğayı korurken bir yandan da ekoloji dostu girişimlerin hamisi ve destekçisi oldu.”
* * *
Başka bir kuruluş böyle önemli iki ödül almış olsa nerede olursa olsun kıyamet kopardı.
Ama biz TEMA’nın aldığı bu iki ödülü doğru düzgün duymadık. Birkaç gazetede ufacık haberini gördük, o kadar. Halbuki yeni sanayi tesislerinin haberleri her yerde gözümüze sokuluyor.
Doğayla ilgili endişeleri, girişimleri, başarıları bilmek, duymak, görmek istemiyoruz.
Çünkü biz kaynakların talan edilmesinden, yani güçlenmekten yanayız.
Anlamadığımız ama bir gün kafamıza vurula vurula anlayacağımız şey şu...
Her şeyi yenileyebiliriz ama giden toprağı geri getiremeyiz.