Paylaş
“Gazete binamı mafya bastı, ilan servisinde çalışan kızlarımızı yerlerde sürüklediler. Gazetelerim toplatıldı. Kurşunlandı. Sıkıyönetim tarafından kapatıldı. Bütün bunları yaşadım. Ama bu dönemde gazetecilere yapılan meseleyi ilk defa görüyorum. Çünkü gazeteciler gazetecilere yapıyor.”
Maalesef Türk basın tarihi kapanmaz yaralarla, çok acı hatıralarla dolu. Ama bu yaşadıklarımız ilk.
Çünkü böylesine sistematik, organize, planlı, önce teorisi ortaya konup hiyerarşik bir düzenle pratiğe geçirilmiş, kararlı saldırılar silsilesiyle hiç karşılaşmadık. En azından 40 yıldır.
Zamanında beğenmediğimiz sular meğer açık denizmiş...
Şimdi havuzda boğuluyoruz.
İş artık öyle çığırından çıktı ki...
Meslektaşlarım şafak operasyonlarıyla evlerinden alınacak, sokaklarda darp edilecek, ters kelepçeyle kaldırımlara atılacak, gözaltında zulme uğrayacak, haksız yere hapis yatacak, canlarından olacak diye korkuyorum.
Olmadı mı sanki?
Hele ki böyle bir çılgınlığın ortasında nasıl korkmaz insan?
*
İnsan korkar da...
Devletin tepesi tarafından her gün hedef gösterilirken...
Sırf bağımsız kalmaya çalıştığı için teröre destek vermekle suçlanırken...
Cebinde sarı basın kartı taşıyan sözde meslektaşlar tarafından köşelerde, ekranlarda lime lime doğranırken...
Çalıştığı binalar taşlı-sopalı saldırıya uğrarken...
İşyerine polis koridorundan geçerek girerken...
Hiç korkmaz olur mu gazeteciler?
*
Ama korkmak başka, korkak olmak başka şey.
Ve gazeteciler yeri geldiğinde korksa da, korkak değildir.
“Korkmayın, susmayın, yazın” diyenler...
Biz korkmayacağız, susmayacağız, yazacağız.
Peki siz ne yapacaksınız o sırada?
Bakın biz cumartesi günü Beyoğlu’nda, Konak’ta toplandık. Omuz omuza verdik, “Susturamazsınız” dedik.
Ama biz bizeydik.
Keşke siz de olsaydınız, daha güçlü hissederdik...
*
Hadi orada yoktunuz...
Peki farkında mısınız neler olduğunun?
Bombayı koyanın, tetiği çekenin, emri verenin değil de, haberini yapanın suçlu ilan edilmesinin nedenini anlayabiliyor musunuz?
Neden dün değil de bugün?
3 yıl önce değil de şimdi?
Ha 3 yıl önce yok muydu? Olmaz mı, 13 yıldır var. Akreditasyon adı altındaki ayrımcılığa, kürsüden hedef göstermelere, vergi sopalarına, boykot çağrılarına, sosyal medya linçlerine alışmıştık.
Onca sancının arasında onlarca meslektaşımız cezaevlerine düştü, yüzlercesi işsiz kaldı, hepsini yaşadık.
Bugünlere uzanan yolun taş taş döşenişine tanıklık ettik.
Ama 7 Haziran’dan sonra başka bir şey oldu.
Sahiden farkında mısınız neler olduğunun?
Paylaş