Monocle son yıllarda dergiciliğin zirvesine kurulmuş, diğer dergilere nanik yapıyor. Bakmayın dergi satışlarının bodoslama gittiğine, sektörün alabora olacağının söylendiğine...
Adam gibi yapıldığında, doğru boşluklardan içeri sızıldığında pekala dergilerin internet çağında da aynı iştahla tüketilebileceğinin, satışların tabana doğru hızlı düşüşüne rağmen zirve yapabileceğinin kanıtı bu dergi. Wallpaper’ın efsanevi kurucusu Tyler Brule’nin ürünü olmasının da bunda payı büyük tabii. Geçen ay, derginin konular editörü, Brule’nin sağ kolu Saul Taylor’la Balıkçı Sabahattin’de buluştum. Gecenin üçte biri ona “keyifli” sözcüğünü açıklamakla, yarım saati “Seinfeld” dizisinin en bomba bölümlerini hatırlayıp gülmekle, bir bölümü o sırada patlak veren Deniz Baykal’ın kaset skandalını konuşmakla, geriye kalanı da onu İstanbul ve Monocle’la ilgili konuşturmakla geçti. Travelmodus.com’da da düzenli yazmaya başlayan Taylor bakın neler diyor... * Monocle’ın yeni sayısında her yıl hazırladığınız “Yaşanılası 25 şehir” dosyası yer alıyor. ıstanbul yine listede yok. İstanbul’dan bir Münih yaratılmaz, bu aşikâr. Ama esas soru şu... ıstanbul bu listedeki şehirlerden biri gibi her şeyin tıkır tıkır işlediği bir şehir olsaydı daha mı iyiydi? Haklısın, İstanbul bir Münih olamaz. Ama olmasını neden isteyelim ki? Bu iki şehrin de çekici olmasının nedenleri çok farklı. Bu sayıda İstanbul’u “Yaşanılası 25 Şehir” listemize giremeyen ama yine de “evimiz” demekten zevk aldığımız beş şehirlik listeye dahil ettik. İstanbul bu listede Beyrut, Napoli, Taipei ve Rio de Janeiro ile birlikte. Yani ıstanbullular kendileriyle gurur duyabilirler.
AVRUPA KÜLTÜR BAŞKENTİ UNVANINA İTİMAT ETMİYORUM
* İstanbul bu yıl Avrupa Kültür Başkentleri’nden biri. Bu sizce önemli bir unvan mı, yoksa daha çok Eurovision Şarkı Yarışması gibi bir şey mi? Hangi şehir seçilirse seçilsin, ben bu unvana pek itimat etmiyorum. Bu daha çok ekonomik ve politik bir araç. Dürüst olmak gerekirse, ıstanbul’da kültürel patlamaya dair bir iz de göremedim. * İstanbul’da favori semtiniz hangisi? Beyoğlu ve Cihangir’i seviyorum ama fazla ticari olmasından ve seçkinleştirilmesinden endişeleniyorum. Deniz kıyısındaki yerler arasında Bebek rafine bir çekim merkezi; Lucca’nın harika görünümlü müdavimleri ve mükemmel elmalı smoothie’leri var. Nişantaşı çok rahat; eğer İstanbul’da yaşasaydım kesin burada oturur ama vaktimin çoğunu Beyoğlu’nda geçirirdim. * İstanbul’un “cool” bir şehir olduğunu söylüyorsunuz. Neden sizce? Bir şehri “cool” yapan nedir? Çünkü İstanbul kendi dışında bir şey olmuyor ya da en basitinden olamıyor. En cool yerler ya da insanlar hep kendileri olmaktan memnun olanlar, bu nedenle güvensizlik duymayanlardır. * “Hip” sözcüğünden hoşlanmıyorsunuz. “Hip” deyince aklınıza “trendi” mi geliyor? Monocle moda ve mimariye de yer veriyor. Ve her iki alanda da trendleri dışlayamazsınız. Bu bir çelişki değil mi? Bir şey hem “hip” hem de “cool” olamaz mı? “Hip” ve “trendi” sözcüklerinden nefret ediyorum, çok geçiciler. Cool ebedidir. Biraz değerini ya da anlamını yitirdiğinin farkındayım ama bana göre eğer bir şirket en kaliteli ürünleri üretiyorsa ve kuşaklardır aynı aileninse gözde bir tasarımcı ya da mimarın imzasını attığı “hip” ve kısa ömürlü bir şeyden daha caziptir, daha “cool”dur. Anahtar uzun ömürlülük.
‘Tyler’ın vizyonu sayesinde dünyayı dolaştım’
* Dergiciliğin öldüğünün söylendiği bir dönemde Monocle nasıl oldu da heyecan yarattı? Bizim endüstrideki birçok insanın sürekli baskının öldüğünden söz etmesi beni rahatsız ediyor. Monocle’la yakaladığımız başarıya bakın. ınsanların ellerinde tutacakları, koklayacakları, sayfalarını çevirecekleri, saklayabilecekleri, dokunabilecekleri bir şeylere ihtiyacı var. Biz her sayıya kalbimizi ve ruhumuzu koyuyoruz ve bu belli oluyor. Ürünümüzle gurur duyuyoruz, aynı ritmde çalışan aynı kafa yapısında böyle bir gruba çok rastlanmaz. * 10 yıldır, Wallpaper günlerinden beri Tyler Brule’yle çalışıyorsunuz. Onunla çalışmak nasıl bir şey? Bana esin kaynağı olmayan biriyle kesinlikle 10 yıl çalışmazdım. Onunla harika bir ilişkim var. Onun kadar enerjisi yüksek ve odaklı bir insan daha tanımadım. Vizyonu sayesinde dünyayı dolaştım, ona müteşekkirim. Çok da komiktir, ofis ortamı hep eğlencelidir.