Paylaş
Yazar Neal Stephenson geçtiğimiz hafta MIT’de yaptığı bir konuşmada ileride, 20 ve 21’inci yüzyıla dönüp baktığımızda göreceklerimiz konusunda bir tahminde bulundu:
“Etkin şekilde yaratıcı bir toplum vardı. Sonra internet geldi ve bir kuşak için her şey beklemeye alındı.”
Justin Fox, Harvard Business Review’da Stephenson’un bakış açısından yola çıkarak bir yazı kaleme aldı.
Görüşüne katılmamak elde değil; acayip yeniliklerin olduğu bir çağda yaşamıyoruz.
20’nci yüzyılın ilk yarısında elektriğin, otomobillerin ve elektronik iletişimin gündelik hayatta önayak olduğu değişimlerle kıyaslandığında, dijital çağın yaşam tarzımızı pek de dönüştürmediği ortada.
Fox’un da dediği gibi, elektrik hâlâ elektrik. Ve hâlâ genelde fosil yakıtlarla üretiliyor.
Otomobiller daha iyi ama gani gani de değil. Ve neredeyse tamamı hâlâ fosil yakıtlarla çalışıyor.
“Sadece iletişim büyük bir değişim geçirdi” derken Fox, aynı zamanda soruyor: “Ama bu değişim gerçekte telgraf, radyo ve televizyonun hayatımıza girişi kadar büyük önem taşıyor mu?”
Ve ekliyor:
“Mars’ta kolonilerimiz yok. Hâlâ tarih öncesine ait yakıt olmadan ulaşımı sağlayamıyoruz. Bulaşık makinesi hâlâ tüm bulaşıkları temizlemiyor. Ve ayaklarımızı yerden kesen gazla çalışan sırt çantalarımız yok. Buna ilerleme mi diyorsunuz?”
Hatta internetin hayatımızın bir parçası olduğu son 15 yıla bakarsak, Batı’nın ekonomik anlamda pek ilerlediği de söylenemez.
Fox, sadece 1990’ların sonunun istisna olduğu kanısında: “İnternetin hayatımızı değiştireceği inanışının heyecanı bir yatırım balonu yarattı. Ama bu balon gerçek büyümeyi pek de tetiklemedi.”
ABD dışında, yeni yeşeren pazarlarda bu durum daha büyük harekete neden olsa da Fox, bu tip pazarlarda meselenin en ileri teknolojiyi kullanmaktan ziyade, onu yakalamaya çalışmak olduğunu söylüyor.
Fox’un dediğine göre, birçok tekno-iyimser bakış açısını ekonomi tarihçisi Paul David’in 1990 tarihli bir yazısının üzerine inşa ediyor.
Bu makale, onyıllarca elektriğin endüstriyel üretkenliğe nasıl pek etkisi olmadığını, üreticilerin elektrik enerjisi için eski enerji kaynaklarından vazgeçtiklerini, ancak üretim şekillerini değiştirmediklerini anlatıyor. Ve, ancak yeni fabrikalar inşa olup elektrik motorlarının özelliklerinden faydalanıldığında üretkenlik patlamasının yaşandığını savunuyor.
Tekno-iyimserler de buradan hareketle “Dijital çağa biraz daha zaman verin. Çalışma ve yaşama şeklimizde devasa değişimlere tanık olacaksınız” diyor.
Wired dergisinin son sayısında Narrative Science adlı şirketin geliştirdiği bir teknolojiden bahsediliyor. Bu teknoloji sayesinde haberleri bilgisayarlar yazıyor. Geçtiğimiz yıl bu bilgisayarların yazdığı 400 bin haber birçok internet sitesinde yayımlanmış.
Şirketin sahibi her ne kadar yakın gelecekte bir bilgisayarın Pulitzer alabileceğini söylese de, istatistikleri alt alta sıralamakta zorluk çekmeyen bir bilgisayarın makale yazması pek de akla yatkın değil.
Yine de etkileyici bir teknoloji olduğuna şüphe yok.
Fox da dijital yeniliğin fiziksel dünyaya büyük sıçrama yaptığı bir noktaya doğru ilerlediğimize dair şaşırtıcı işaretler olduğunu inkar etmiyor: 3D yazıcılar yaygınlaşmaya başlıyor, teknoloji milyarderleri maden çıkarmak için göktaşına göz dikiyor ve biyoteknolojinin sıradaki keşif alanı olduğu söyleniyor.
Ancak...
“3D şeyler daha çok prototip. Göktaşında madencilik ve biyoteknoloji devrimi de henüz gerçekleşmedi. Teknolojik zorlukların ötesinde, aşılması gereken daha birçok engel var.”
Stephenson, MIT’deki konuşmasında bunların gerçekleşmeme nedeninin “sigorta” olduğunu söyledi.
Velhasılkelam...
Fox’un da dediği gibi...
Şu an yapılacak tek şey var.
O da beklemek ve iPhone’larımızla oynamaya devam etmek.
Paylaş