Paylaş
Yasağı gerekçelendirirken ‘Anayasal düzene aykırı’ dense de aslında Anayasa’ya aykırı olan bu yasağın kendisi.
Çünkü Anayasa’nın 26. ve 27. maddesi ‘herkesin düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yolla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğunu’ söylüyor.
Anayasa ‘Farklı olanın sesi kısılabilir’ demiyor, ‘İster bireysel olsun ister örgütlü, sanatsal ifadenin kanalları tıkanamaz’ diyor.
Bu yasak, sanatsal ifade özgürlüğünün ihlali; zira, özgür bir ülkede sanatsal üretime sınır çizilemez.
Yasaklanan film gösterimi, Pembe Hayat LGBTT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transseksüel) Dayanışma Derneği tarafından 6 yıldır düzenlenen Ankara merkezli film festivali KuirFest’in bir yan etkinliği idi.
Merkezinde film olsa da sinemadan edebiyata, müzikten videoya pek çok farklı türü buluşturan bir festival bu. Performans, sergi, tiyatro, atölye, panel ve söyleşilerle zengin bir içeriği var.
Bu yıl yasaklanmasaydı, dünya festivallerinden ödüllü pek çok film ve Türkiye’den filmlerle 60’a yakın gösterim olacaktı.
ART ARDA YASAKLAR
İlk yasak, 16-17 Kasım’da Ankara’da yapılması planlanan Alman LGBTİ Film Günleri’ne geldi. Valilik açıklamasında ‘toplumsal duyarlılıklar’ dedi. Oysa bu filmler Almanya’da yaş sınırı olmadan gösterilmişti.
Ardından, Bianet’in Kaos GL’nin (Kaos Gey ve Lebiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği) desteğiyle yürüttüğü Toplumsal Cinsiyet Odaklı Habercilik Projesi kapsamındaki 18 Kasım tarihli Mardin Atölyesi iptal oldu. Atölyeyi hedef tahtasına koyan bazı gazeteler ve haber siteleri dehşet bir nefret söylemi üreterek işi “Homolara yasak 81 ile yayılsın!” demeye kadar vardırdı.
Transların sıklıkla şiddet gördüğü ülkemizde LGBTİ topluluğun çok önemsediği 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Trans Bireyleri Anma Günü’nde İzmit ve Bursa’da yapılması planlanan söyleşileri polis sözlü olarak yasakladı. Elinde hiçbir belge olmadan gelip “Yarın bu etkinliği yapmayacaksınız” dedi.
Hafta başında ise Ankara Valiliği genel bir yasak getirdi. Şu anda Ankara’da LGBTİ derneklerinin herhangi bir kültürel etkinlik yapması yasak.
Süresiz bir yasak bu. OHAL’in bile bir süresi var ama LGBTİ etkinliklerine gelen yasağın bir süresi yok!
YASAKLAYINCA YOK OLMUYOR
Bir şeyleri saklamak onları görünmez kılmıyor, yok etmiyor.
Her yerde olduğu gibi, bizim ülkemizde de LGBTİ bireyler var; var olmaya da devam edecekler. Sanatsal ifadenin kanalları kapansa da varoluş kısıtlanamaz.
LGBTİ topluluğun uzun yıllardır verdiği bir mücadele, tırnaklarıyla kazıyarak aldığı haklar, 10 yıldır bu alanda çalışan Pembe Hayat, 25 yıllık Kaos GL, dergiler, kitaplar, söyleşiler, üzerinde çalıştıkları işler var. Bunları bırakıp bir yere gitmeyecekler.
Keyfi uygulamalarla bu etkinliklerin yapılmasının önüne geçmek hiç adil değil.
Toplumdaki LGBTİ bireylerin de diğer herkes gibi özgürce sanat yapmaya, sanata erişmeye ve tartışmaya hakkı var.
Eğer ortada onlara yönelik bir tehdit varsa devletin görevi onların etkinliklerini yasaklamak değil, onların güvenliğini sağlamaktır.
Gülse Birsel’in filmi translara dair ezberi bozuyor
Heteroseksist düzenin filmlerinde translar genelde yaşayan karakterler değildir. Translar hep mağdur, marjinal, çoğunlukla seks işçisidir.
Translara dair daha içeriden bir anlatı sağlayan filmler de var elbette. 20 yıl önce Kimberly Pierce, Boys Don’t Cry (Erkekler Ağlamaz) filmiyle bir trans erkeğin hayatını, erkeklik ve cinsellikle ilgili maceralarını saf ve temiz bir dille anlatmış, ödülleri de süpürmüştü.
Gülse Birsel’in senaryosunu yazdığı, Ozan Açıktan’ın yönettiği, Engin Günaydın ile Demet Evgar’ın başrollerini paylaştığı Aile Arası filminde Behiye (Ayta Sözeri) karakteri translara dair görmeye alışık olduğumuz kalıpların dışında.
Filmde Behiye, mağdur olarak değil, hayatını kazanan, akil insan muamelesi gören bir trans kadın olarak anlatılıyor.
Alışık olduğumuz bir açı değil. Ama güzel bir açı.
Paylaş